Ana içeriğe atla

Ünlüler Eskiciliğe Başladı


Teşbihte hata olmaz derler ya olmazsa Bülent Ersoy ve Türkan Şoray’ın eskiciliğinde de hata yok... Eskicilik de nerden çıktı diyorsunuz herhalde...
Haklısınız... Ama Nazan Şoray’ın daha önce bilmem kaç kez sahnede giydiği tuvaletleri alıp filmlerinde giyerlerse onlara eskici demek doğru sanırız... İşte Türkan Şoray’ın “Seni Seviyorum” adlı filminde giydiği simli tuvalet ve Bülent Ersoy’un Almanya’da çevirdiği “Acı Ekmek”de giydiği leylak rengi tuvalet. Her ikisi de Nazan Şoray’ın daha önce sahnede giydiği eski tuvaletleri...
Günümüzün hayat şartları malum. Yalnızca bir tek ekmeğin 50 lira olduğu, her türlü yiyecek ve giyecek maddesine zam üstüne zam geldiği şu sıralarda, asgari ücretle çalışan ve kendinden başka 5 - 6 boğaza daha bakmak zorunda olanları bir düşünün... İnsan nasıl yaşar, asıl geçinir ve hayattan nasıl zevk alır, yaşamın tadını nasıl çıkarır? Bu biraz zor, hatta epeyce zor. Böyle bir ortamda insanın dişinden tırnağından artırarak özel zevklerini tatmin etmesi de bir hayli geç elbette... Hele hele böyle bir kesimde moda diye bir olayın adı bile geçmez kuşkusuz... Ama biz şimdi bu kesimi bir tarafa bırakarak sanatçıların ortamlarına bir göz atalım... Peki, onlar ne yapıyorlar, etkilenmiyorlar mı bu hayat pahalılığından? Etkilenmemek imkansız tabii ki... Her sınıfın kendine göre katlandığı bu hayat pahalılığına ünlü sanatçılarımız da katlanıyorlar, çeşitli şekillerle. Birbirlerine güzel dayanışma örnekleri vererek geçinip gidiyorlar onlar da... Ama bugüne kadar gözlerden kaçan bir dayanışma örneği var ki. İnsanı hayretlere düşürüyor... Nedenini açıklayalım. Nazan Şoray’ın ne denli yardımsever bir insan olduğunu onu yakından tanıyanlar bilirler. Ama bizim bildiğimiz yardım, ihtiyacı olanlara, elinde avucunda olmayanlara yapılır, deği!l mi? Oysa yukarıdaki fotoğraflara dikkatlice baktığınızda ve Nazan Şoray’la Bülent Ersoy’un üzerindeki elbise ile yine Nazan Şoray’la ablası Türkan Şoray’ın üzerindeki elbisenin aynı olduğunu farkettiğinizde bir eskicilik örneği göreceksiniz. Bu yalnızca bir benzerlik ya da ortak terzilerinin bir azizliği falan değil. Düpedüz Bülent Ersoy’un üzerindeki bu leylak rengi, üzeri payetlerle işlenmiş şık tuvalet aslında Nazan Şoray’a ait. Hikayesi de şu. Daha Almanya’ya gitmeden önce, çalıştığı gazinoya Nazan Şoray’ı izlemeye giden Bülent Ersoy bu tuvalete hayran kalmış ve aralarındaki samimiyete güvenerek Nazan Şoray’dan bu tuvaleti istemiş Yardımsever Şoray ise hiç düşünmeden vermiş tabii... Bülent Ersoy da Almanya’da çevirdiği Acı Ekmek adlı filminde Nazan Şoray’ın bu elbisesini giymiş. Yani böyle bir tuvalet alacak gücü olduğu halde Şoray’dan istemeyi daha uygun görmüş. Dedik ya, malum hayat pahalılığı... Tutumlu olmak gerekiyor. Türkan Şoray’ın üzerindeki simli tuvalete gelince. Onun hikayesi de üç aşağı beş yukarı aynı. Seni Seviyorum adlı filmde Türkan Şoray’ın giydiği bu tuvalet aslında kardeşi Nazan Şoray’ın sahnede giydiği tuvalet... Eh, şimdi bu birbirinden ünlü iki sanatçıya “eskici” denmez de ne denir?
Abla kardeş dayanışması
Türkan Şoray ile Nazan Şoray arasındaki kardeşlik bağlarının ne derece sağlam olduğunu herkes bilir. Onlar sanat dünyasının örnek kardeşleri olarak anılırlar. Ama neticade iki ayrı branşın sanatçısıdırlar... Ve yine kendi alanlarında zirve ve zirvede kalma savaşı veren isimdirler. Ağlamaları, gülmeleri hep ayrı bir olay olan ve her an bütün gözleri üzerlerinde toplayan Şoray kardeşler ne yazık ki, ufak bir ayrıntıyı gözden kaçırmışlar. O ayrıntı da Nazan Şoray'ın uzun süre sahnede giydiği tuvaleti artık unutulmuştur düşüncesiyle ablasına vermesi ve Türkan Şoray’ın da aynı düşünceyle bunu bir filminde giymesi. Ama dikkatli gözlerden bu ufak ayrıntı kaçmıyor ne yazık ki...
Bülent Ersoy da Nazan Şoray kokuyor
İşte Nazan Şoray’ın parfüm kokusunun sindiği bir eskisi daha Bülent Ersoy bu buram buram Nazan Şoray kokan şık tuvaleti Almanya’da çevirdiği “Acı Ekmek” adlı filminde giymiş, ayrıca da poz poz fotoğraflar çektirmişti. Kuşkusuz Bülent Ersoy da bu tuvaleti Nazan Şoray’ın bir zamanlar sahnede giydiğini hayranlarının unuttuğunu umuyordu.
Ama ne yazık ki, o da Türkan Şoray gibi yanılıyordu...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ceyhan Cem'den Büyük İddia

Selçuk Ural'la beraberliğimiz 1966 Aralık ayında başladı. Daha önce de arkadaştık ama, sadece gezip tozuyorduk. Ne o bana, ne ben ona karışırdık. Bir gün bana Bütün erkek arkadaşlarla ilgini keseceksin. Filmleri bırakacaksın... Gazetecilere, artistlere selam vermiyeceksin dedi. Beni apayrı bir insan yapmak istiyordu. "Bunu zaman gösterir" diye teklifini kabul ettim. Bir arkadaşın evinde kalıyorduk. O Batı Kulüp'te çalışıyordu. Maddi vaziyetimiz iyi değildi. Arabasını satması o sıraya rastlar. Sonradan benim yüzümden sattığını söylemiştir ki, bu doğru değildir. Borcunu ödiyemediği ve şıklığa fazla düşkün olduğu için satmıştır. Bir süre sonra çalışmağa Ankara'ya gitti. Para yollıyacağını söylediği halde sözünü tutmadı... Kavgalarımız bir türlü bitmedi. Günün birinde bana evlenme teklif etti. "Birbirimizi tanımıyoruz... Daha ileride" dedim. Kurtuluş’ta bir ev tuttuk.Bütün istediklerimi almağa başladı. Israrla benden çocuk istiyordu."Gözü, duda

Türkan'ın Oyununa Geldim

TÜRKAN'IN OYUNUNA GELDİM Bir yanardağ...Aylardan beri için için kaynayan...Patlamaya pek niyeti olmadığı halde, koşullar sonucu büyük bir gürültüyle patlayan bir yanardağ... Ve şimdi ateş saçan bu yanardağ Cihan Ünal'dan başkası değil...Türkan Şoray'olan aşkı neredeyse şarkılara türkülere konu olacak duruma geldiği halde işin başından beri ortaya Şoray'la birlikte kesin çizgiler koymayan ve “bile bile lades”li sözler olan “belki”leri,”olabili”leri çok güzel bir şekilde vurgulayan Cihan Ünal,içnde yaşadığı koşulların birdenbire yön değiştirmesiyle artık dayanamadı ve patladı.Ve kanımızca tüm kamuoyunu ilgilendiren, kendisinin Türkan Şoray'la olan aşkının getirdiği,zihinlere çöreklenen bir çok soruya ışık tutan şaşırtıcı itiraflarda bulundu...Cihan Ünal'ı aylar sonra itiraflara zorlayan neden kuşkusuz herkesin evlnecekler gözü ile baktığı bir sırada Türkan Şoray, yeni bir oyunuyla Ruçhan Adlı gibi aşk yaşadığı Cihan Ünal'ı terkedilmiş pozisyonuna soku

Şey Dergisi’nin 1984 Tarihli 29. Sayısı

https://www.tozlumagazin.net

Şakir Öner Günhan Ve Ailesinin Bisiklet Keyfi

SPORUN her dalına büyük saygı duyduğunu söyleyen Şakir Öner Günhan ve ailesi, tam bir bisiklet hastası... Sanatçı, eşi Gülbin ve oğlu Ozan'la birlikte her gün bisiklet turları düzenliyor. Bir süre önce Ankara’da sahne çalışması yapan Şakir Öner Günhan şöyle konuşuyor: «Önümüzdeki günlerde de İzmir'e gideceğim. Sahne çalışmalarımın yoğun atmosferinden kurtulmamın tek yolu, karım ve oğlumun yanında dinlenmek. Hepimizin ortak bir tutkusu bulunuyor. O da bisiklet... Boş zamanlarımızda atlıyoruz bisikletlerimize ve cadde cadde, sokak sokak dolaşıyoruz İstanbul'u..» Şakir Öner Günhan, «Biz bisikletliler çetesini kurduk» diyor ve sürdürüyor konuşmasını: «Bu işten en çok mutlu olan ise Ozan. Eskiden ona pek zaman ayıramıyordum... Ancak şimdi ortak tutkumuz olan bisiklet, ikimize de bu zamanı bol bol veriyor.. En güzeli de, lastik patladığı zaman oturup onu değiştirmek, zincir çıktığı zaman büyük bir dikkatle zinciri takmak oluyor. Yakında ben İzmir'e gideceğim. O za

Sibel Egemen Dişiliğini Konuşturdu

AŞK denilince, hep aklıma lise yıllarım gelir... Bu yüce duyguyu ilk olarak liseye başladığım ilk yıl yaşadım. O yıllarda Ankara'da oturduğumuz mahallenin en yakışıklı delikanlısına takmıştım aklımı. Onu düşünmeden, yolunu gözlemeden yapamıyordum. Oysa pek çok genç kız onu erişilmez olarak görüyordu. Yalnızca düşüncelerinde yaşatıyorlardı... Ben ise onları bile kıskanıyordum. Benim duygularımın aynıları başkaları tarafından da yaşandığı için huzursuzdum. Ne var ki, ben içlerinde en cesuruydum galiba. Amacım, ona yaklaşmak ve kendimi sevdirmekti. Bunun için göze alamayacağım şey yoktu. Bu bir hırs haline gelmişti. Şunu da kabul etmem gerekiyordu ki, beni bir genç kız olarak farketmesinin imkanı yoktu. Neden mi? Çünkü, kısa boylu ve tombalak bir kızdım. Kalçalarıma kadar uzanan saçlarımı, daima bir kasketin içine hapsederdim. Ayağımda rengi dönmüş bir cin pantolon ve üzerinde de babamın giymediği bir gömlek... Bu görünüşte olan birisine, bizim yakışıklı delikanlının bakması müm