Günlerden 17 şubat çarşamba. Divanyolu'nda, İstanbul Adliye Sarayı’nın koridorlarındayız. Saat 11.00. Loş, upuzun, koridorlar dertli insanlarla dolu. Avukatlar, davalılar, davacılar. Kadınlar, erkekler, gençler yaşlılar. 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin mübaşiri kalın sesiyle inletiyor koridoru: «Davacı Betül Cüreklibatuuur... Davalı Fahrettin Cüreklibatuuur...» İkisi de yok meydanda. Gelmemişler mahkemeye. Onların yerlerine hakim Ahmet Ünal’ın karşısına avukatları çıkıyor. Hakimin sağında Betül Cüreklibatur’un avukatı Esat Berksan, solunda Fahrettin Cüreklibatur'un yani Cüneyt Arkın’ın avukatı Şahabettin Köksal oturuyor. Sorular, «Evet», «Hayır» kelimeleri, tekrar sorular.. İlk olarak Betül Cüreklibatur’un şahidi Ercüment Berker dinleniyor: «Davacı Betül elimde büyüdü,» diye konuşmaya başlıyor. «Mizaç farkları dolayısıyla eşiyle anlaşamıyor.» Hakimin sorusu üzerine son cümlesini şöyle bağlıyor: «Beraber yaşamalarına imkan yoktur efendim...» Sonra Betül Cüreklibatur'u...