Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ayhan Işık etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ayhan Işık'ın Gözüyle Avrupa

AYHAN IŞIK Avrupa'dan döndü. Uzun süren bu seyahatinde «Kral»ın görüp gezmediği yer hemen hemen kalmamış. Danimarka. İsveç, Almanya. Hollanda. Avusturya, İngiltere... Her gittiği yerden bir iz kalmış. Kimi daha dün gürmüşçesine net; kimi flu fotoğraflar gibi sisli anılar... Beğenip hayran kaldıkları, şaşıp akıl erdiremedikleri, Türk mantığıyle Batılı düşünce tarzına vurduğunda farklı sonuçlara ulaşan olaylar... Bizim mutfağımızdan uzak yemekler, bizim lezzetimizden farklı içkiler, bize ters düşünceler, duygular... Hepsi, ama hepsi kendine yer bulmuş Ayhan Işık'ın anıları arasında; ama az ama çok! «BİR AN MEMLEKET BOŞALDI ZANNETTİM» Ayhan Işık bu seyahatinde bir şeye çok üzülmüş, önce kendini duygulandıran, sevindiren bir ilgi, sonra onu düşünceye sevk etmiş. - «Avrupa'da bu defa en çok dikkatimi çeken şey, orada rastladığım Türklerin çokluğu aldu,» diyor. «Kopenhag'da yemek yerken. Berlin'de kitap, gazete alırken, Münih'te bira içerken, İsveç'te ...

Ayhan Işık ve Belgin Doruk Beyrut'ta

Aslına bakarsanız, İşin başında bir turizm şirketiyle Gazeteciler Sendikası'nın ortaklaşa düzenledikleri Lübnan seyahatinin bilinen turlardan farkı yoktu. Ama ne var ki fark Yeşilköy'de meydana çıktı. 105 kişilik turist kafilesinin içinde hemen dikkati çeken 8 kişilik bir grup vardı. Ayhan Işık, Belgin Doruk, rejisör Tunç Başaran, kameraman Enver Burçkin, prodüktör Özdemir Birsel, A. Işık'ın eşi Gülşen İşık ve SES foto muhabiri Erol Dernek'i Yeşilköy'de görenler önce İstanbul'un hava limanında bir filim çalışması olduğunu zannettiler, ama bizimkiler çanta, valiz uçağa yürümeye başlayınca kafileyi genel bir sevinç havası sardı. Nasıl sevinmesinler? Ünlü yıldızlarla birlikte bir haftalık bir geziye çıkmak kimin için cazip değildir ki... ULUDAĞ LÜBNAN OLDU Filimciler çeşitli mekan cambazlıklarına baş vururlar, dekor ve sinema hileleri ile gidilmedik yerlere gidilmiş gibi filim çekerler. Ama bu defa bu işin tersi oldu. Hisar Film «Küçük Hanımın Şoförü» adlı...

"Balık Adamların Kralı" Ayhan Işık

Kısmeti «kral» lı filimlerden açılan Ayhan Işık, o gün de «Krallar Ölmez» in son sahnelerini çeviriyordu. Ekip, filim şirketinin yazıhanesinde toplandıktan sonra bir minübüse binilerek Trabya'ya hareket edildi. Yolda Ayhan Işık da ekibe dahil oldu. Günlüğü 250 liradan kiralanan deniz motoru sahilde demirlemiş, duruyordu. Filmin prodüktörü Işık Toraman'ındışında herkes «motor» denince normal boyda bir motor kiralandığını zannettiği için hücumbotundan bozma motor azmanını görünce şaşırdı. 250 beygirlik motor saatte 17 mil hızla gidiyordu. Başaltında normal bir oda büyüklüğündeki oturma yeri, mutfağı ve salonu ile adeta «yüzer ev» gibiydi. Ekibin tek kadını Semiramis Pekkan: - «Kaç kişi yatar bu motorda?» diye sordu, kaptandan. - «13» cevabını alınca herkes sayısının uğursuzluğuna falan bakmadan hesaplamaya başladı. Sonunda otelde kalmaktansa günlüğü 250 liradan bu motoru kiralamanın her bakımdan «hesabı» olduğuna karar verildi ve ilk fırsatta yaz tatilinin müştereken b...

Selda Alkor Söylentilere Cevap Verdi

Selda Alkor Osmanbey’de Itır sokakta yeni yapılmış apartmanın en üst katında, yepyeni eşyalarla dolu, ufak, şirin bir dairede oturuyor. Apartmanın ilk kiracılarından. Her taraf pırıl pırıl... Pahalı, zevkli eşyalar... Hava ile şişirilen plastik bebekler, kuşlar, tavşanlar, ördekler... Üzerinde de «mini - mini» bir elbise... Hali, tavrı, konuşmaları, hele ela gözleri, ince, uzun elleri, ufacık ayakları, gür saçları, pembeleşmiş yanaklan, manalı burnuyla, eskilerin «saraylardan gelmiş güzel» dedikleri kadınlardan... 10 milyonu aşan sinema seyircisinin yakından tanıdığı bu «divan edebiyatı güzeli» nin yakından görünüşü de güzel... Bugün yerli sinema yıldızlan arasında «üçüncü» lüğü elinde tutuyor. SES mecmuası yanşmasma geldiği günü hatırlıyorum. Beyaz bir «Chevrolet» arabanın içinden milyonerler gibi inmişti. Mayo giyip ilk defa kameranın karşısına geçtiği zaman «Ne muhteşem kadın!» diyenleri duymuştum. Sonra filimler birbirini kovaladı. Hakkında birtakım dededikodular çıkarıldı. ...

Ayhan Işık ve Sinemada 20 yıl

Tam 20 yıl süreyle adını afişlerin, sinema fenerlerinin (bak: Haftanın ansiklopedisi), filim jeneriklerinin başında yazdırmak gerçekten önemli bir iştir... Hele sinemaya Reşit Gürzap’ların, Suavi Tedü’lerin, Muzaffer Tema'ların, Kenan Artun’ların egemen olduğu devirde girmek; Göksel Arsoy’ların, Orhan Günşiray  Göksel Arsoy’ların ’ların devrinde durumunu koruyup, ününü Yılmaz Güney’lerin, Cüneyt Arkın’ların, Kartal Tibet’lerin devrinde sürdürmek çok daha önemlidir. Ayhan Işık 5.5.1929'da İstanbul’da doğmuştur, ama ailesi Selanikli’dir. Selanik'te Atatürk' ün doğup büyüdüğü eve bitişik bir evde oturan aile mübadele ile İzmir'e gelir, oradan İstanbul'a göçer. Altı kardeşin en küçüğü olan Ayhan Işık (asıl soyadı Işıyan'dır) 13 yaşında çalışmaya başlar; Akademi’nin sonuna kadar bir taraftan çalışır, bir taraftan okur. Tezgahtarlık, seyyar satıcılık falan derken Bab-ı ali'ye gelir. Gazetelere başlıklar yapar, Hafta mecmuasına sayfası 7 liradan resimli ...

Ayhan Işık Korku Filminde

Yeniköy'de. filimciler arasında «Orhan Günşiray’ın kayınvalidesinin evi» diye bilinen köşkte bir korku filminin çevrildiğini haber aldığımız zaman hemen köşke koşmuştuk. Seyircilerin yüreklerini hoplatacak bir korku filminin çekimini seyredecektik! Kökşte, filimcileri harıl harıl çalışırken bulduk. O güzelim köşk insanın içine korku salan bir esrarlı ev haline getirilmişti. Sağa, sola biraz sonra kan yerine kullanılacak olan kahve kutuları, kamalar, baltalar serpiştirilmişti. Filmin çekimine ara verildiğinde rejisör Tuna Başaran’ın yanına yaklaştık. Önce, «Hayırlı olsun,» dedik ve filim hakkında biraz bilgi vermesini rica ettik. Tunç Başaran başladı anlatmaya... Aman efendim aman! Bir konu ki, değmeyin gitsin! Başından sonuna kadar kan gövdeyi götürüyor. Hani bazı kitapların kapağında «geceleri okumayınız!» kaydı vardır ya, galiba bu filmin afişine de kocaman kocaman harflerle «geceleri seyretmeyiniz!» kaydını koyacaklar! Bir adam, annesi, babası ve iki oğlu ile yaşamakt...

Eşinin Objektifinden Emel Sayın

HAYDİ hayırlısı... Yesilçam'da esen fotoğrafçılık rüzgarı hızını gitgide arttırarak devam ediyor. Gün geçmiyor ki bir şöhretin daha eline bir fotoğraf makinesi alıp «güzel resim» peşinde koştuğunu görmeyelim. Ekrem Bora, Fikret Hakan, Ayhan Işık, Kartal Tibet, Tunç Oral, Engin Çağlar... Bunlar bir anda aklımıza gelen artist fotoğrafçılar. Görüldüğü gibi bu merak sadece erkek yıldızlar için geçerli. Aynı rüzgar geçen yıl Yeşilçam'a giren «Sayın ailesi» nin kapısını da çaldı ve burada da kural bozulmadı. Emel Sayın değil ama, eşi yüksek mühendis ismet Kasapoğlu önce epey paradan çıkıp teçhizat düzdü, sonra kitaplar okuyup çalışmalar yaptı ve bir de baktık ki karşımıza «mükemmel bir fotofrağçı» olarak çıkıvermiş. Tabii her amatör fotoğrafçı gibi bir de foto-modeii var İsmet Kasapoğlu'nun... Emel Sayın hemen her gün saatlerce eşinin objektifi karşısında poz veriyor, İsmet Kasapoğlu da «çıkır çıkır» karısının resimlerini çekiyor. Emel Sayın'a sorarsanız durum «iyidir»...

Ayhan Işık'ın Gözüyle Avrupa

AYHAN IŞIK Avrupa'dan döndü. Uzun süren bu seyahatinde «Kral»ın görüp gezmediği yer hemen hemen kalmamış. Danimarka. İsveç, Almanya. Hollanda. Avusturya, İngiltere... Her gittiği yerden bir iz kalmış. Kimi daha dün gürmüşçesine net; kimi flu fotoğraflar gibi sisli anılar... Beğenip hayran kaldıkları, şaşıp akıl erdiremedikleri, Türk mantığıyle Batılı düşünce tarzına vurduğunda farklı sonuçlara ulaşan olaylar... Bizim mutfağımızdan uzak yemekler, bizim lezzetimizden farklı içkiler, bize ters düşünceler, duygular... Hepsi, ama hepsi kendine yer bulmuş Ayhan Işık'ın anıları arasında; ama az ama çok! «BİR AN MEMLEKET BOŞALDI ZANNETTİM» Ayhan Işık bu seyahatinde bir şeye çok üzülmüş, önce kendini duygulandıran, sevindiren bir ilgi, sonra onu düşünceye sevk etmiş. - «Avrupa'da bu defa en çok dikkatimi çeken şey, orada rastladığım Türklerin çokluğu aldu,» diyor. «Kopenhag'da yemek yerken. Berlin'de kitap, gazete alırken, Münih'te bira içerken, İsveç'te ...

Hülya Koçyiğit'in Lolita Kardeşi

Dünya LOLİTA'yı öncelikle bir roman kahramanı olarak tanımıştı. Wladimir Nabakov'un yarattığı bu genç kız yaşlı erkekler için gerçekten bir tehlikeydi. Fakat bu tatlı tip şöhrete HOLLYWOOD sayesinde ulaştı. Lolita'yı perdede SUE LYON adında bir genç kız canlandırdı. Amerikalı filmciler Sue Lyon'un yaşlı aşığı rolünde de James Mason’u oynattılar. Lolita filmi hasılat rekorları kırdı, ve 16 yaşındaki Lolita dünyaca bilinen bir isim haline geldi. Amerikalı filmciler bu arada Türk Lolita'sı 12 yaşındaki Nilüfer Koç yiğit 'i görselerdi her halde uzun uzun düşünürlerdi. Yerli Lolita'nın masum bakışı, çocuksu tebessümü ve son derece gelişmiş vücuduyla Sue Lyon’dan aşağı kalır bir yanı yoktu. Nitekim bu konuda onunla bir film çeviren Muzaffer Tema bakın ne diyor: "Bu kız dehşet bir şey. Beraber oynadık. Ben bu kadar işini bilen bir kadın oyuncuya rastlamadım." Ablası hiç ama hiç kıskanmıyor Nilüferi. Oniki yaşında bu derece güzel olmasını, uzun uz...