Sürmeli gözler, yolunmuş ince kaşlar, rimelli kiprikler ve er kek gibi kesilmiş kısacık saçlar. «Necip Beyin Bağı» nı geçtikten sonra, Rumelihisarı'nın ahşap yalıları, Baltalimanı koyuna doğru bir burun üzerinde yanyana sıralanırlar. Bu kısa saçlı kadın, eski rıhtımlar üzerinde çıplak ayaklarla geziniyor ve sonra akıntılı sulara atlıyor. - Oh! Ne güzel su... Buz gibi... Öyle serinledim ki...» diye bığırıyor. Çok kuvvetli akıntı, onu Bebek tarafına sürüklüyor. Boğaziçi'nin «yukarı» tarafına kulaç atıyor, ama nafile!. Olduğu yerde sayıyor. Yorulunca çırpınmaktan vazgeçiyor. Sırtüstü yatınca, akıntıya kapılmış bir cansız eşya gibi aşağılara akıp gidiyor. Yalılardan birinin mermer rıhtımındaki demir merdivene sarılıyor ve üzerinden tuzlu sular şırıl şırıl taşlara akarken sarı renkli havluya kurulanıyor. Şairin, cinsiyetini anlayamayıp da «Kız mısın, oğlan mısın kafir?» mısrasını yazdığı kadınlar aklıma geliyor. Boğaziçi’ni ikiye bölen «Urumelihisarı» nda yeşil boyalı bir b...