Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Figen Say etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Figen Say'ın Yeni Burnu

Yeşilçam'da durmadan modalar çıkar. Mesela, tarihi filimlerden biri tuttu mu hemen arkasından düzinelerle tarihi filim çevrilir. Macera filimleri tuttu mu, haydiii hep birden macera filimlerine!... Bugünlerde yerli filim dünyasında yeni bir moda rüzgarı esiyor: Burun ameliyatı!... Semiramis Pekkan ile Türkan Şoray , burun ameliyatı olduktan sonra güzelleşti ya? Şöhretleri, servetleri arttı ya? Şöhret ve servet peşinde koşan Yeşilçam 'lı kadın ve erkekler, önce burunlarını kestirip biçtirmekle işe başlıyor. Burnunda yarım milimetre eğrilik veya kabarıklık varsa (veya bir sivilce çıkmışsa), «Aman ben estetiğe yatıyorum!» diyerek, paracıkları sayıyorlar ve burunlarını (terzide kumaş kestirir gibi) yontturuyorlar! Burun denilen organ, iç tarafından «kazınarak» küçültülüyor. Ama, bir defa küçüldü mü, asta büyütmek imkanı yok! Manevi bakımdan «burnu büyük» olanları bir tarafa bırakıp her yönden küçük, hatta mini minicik burunlu olan Figen Say'a gelelim... - «Burun ameliy...

Figen Say İlk Cumayı Böyle Geçirdi

Caminin yalnız kendisi değil bahçesi de beyaz küfeki taşlanyle kaplanmıştı. Ama, taşlar, üzerlerindeki sayısız güvercinin kurşuniliği arkasında kaybolmuştu. Bu manzaraya bakarken bir gürültü oldu. Binlerce kanat sesi birbirine karıştı. Güvercin ordusu gökyüzüne doğru havalandı. Şimdi maviliklerle gri kanatlar birbirine karışmıştı. Güvercinler etrafa dağılınca, gökyüzüne, dua eden eller gibi uzanan selviler ve arkasından selvilerin inceliği ile yanş eden minareler göründü. Şerefelerin taş işlemelerine gözü takılıp kaldığı anda önce kulakları, sonra genç ruhu efsunkâr bir seda ile ile doldu. Güzel sesin tesirinde kutsal ürpertiler geçirdi. Kendinden geçmiş gibi ezan bitene kadar olduğu yerde kalakaldı... Sonra camiin büyük kapısına doğru yürümeye başladı. Kapıda pabuçlarını çıkardı. Ayakları yumuşak halıların üzerindeydi. Kadınların bulunduğu tarafa geçti. Yeşil başörtüsünü düzeltti. Etrafına göz attı. Kimse onu tanımıyordu. Boyasız, makyajsız, kremsiz, rujsuz.. Bir aralık kadınları...

Figen Say'ı da Ayarttılar

Nişanlandı, ayrıldı, şöyle oldu, böyle oldu derken, sonunda Figen Say da kervana katılıp «şarkıcı» oldu, daha doğrusu eline mikrofon alıp sahneye çıkmak yolunda ilk adımını attı. 1969 yılını 13 filimle kapatan Figen, üç ayını geride bıraktığımız 1970 yılı içinde sadece Tugay Toksöz'le birlikte «Hayatımı Mahveden Kadın» da oynamış. Bugünlerde de Tanju Korel'le bir filim çeviriyormuş. Biz bunu duyar duymaz önce ister istemez şöyle düşündük: Demek Figen Say hatalı hareketleri ile sinemadaki durumunu iyiden iyiye yitirmiş ve şansını bu defa sahnede aramaya çıkmıştı. Lafı hiç eğip bükmeden düşündüğümüzü aynen söyleyince, önce büyük büyük açıldı gözleri Figen Say’ın. Sonra konuşmaya başladı: - «Haklısınız, ama gerçek sandığınız gibi değil. Yani benim bir sürü hatalı hareketim oldu. Bu yüzden sinemada bir şeyler kaybettim. Çıkabileceğim basamakların ortasına bile gelemeden kalakaldım. Ama hala bir sürü teklif geliyor Yeşilçam’dan. Sahneye çıkışımın bununla direkt ilgisi yok.» ...

Figen Say'ın Çocuk Yalanı

Bir sabah günlük gazetelerin baş sayfasında Figen Say'ın resmini görenler şaşırdılar. Resimle ilgili haberi okuyanlar onun, henüz iki günlük bir bebekken terketmek zorunda kaldığı «sevgili kızına» nihayet kavuştuğunu öğrendiler. Haberde Figen; «Kocamla dostça ayrılmıştık. O zaman altı aylık hamileydim. Doğum yaptım, ve ne acı tecellidir ki yavrumun yüzünü göremeden ondan ayrıldım. Kocam, onu iki günlükken alıp İsveç'e götürmüştü. Sık sık mektuplaşırdık. Geçenlerde yaptığım teklifi kabul etti ve kızımı bana getirdi.» diyordu. Bu konuda kendisiyle konuştuğumuz Figen Say, size haberi tekrarlayınca: - «O zamanlar henüz iki günlük olan bebeğinizin yurt dışına çıkmasında demek mahzur görmediniz? Neden biraz büyümesini beklemeyip bu tehlikeye katlandınız?» diye sorduk. - «Meral (Figen, asıl adı Malvina olan kızından Meral diye bahsediyor) biraz benim yanımda kalırsa ona alışır, bu defa da hiç bırakamazdım. Halbuki o günler maddî durumum çok bozuktu. Değil çocuğuma, kendime ...

Figen Say Müslüman Oldu

İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün önünde otomobilden indi. Kapıdan süratle içeri girdi. Merdivenlerden acele çıktı. Birinci Şube'nin önüne gelince durdu. Çantasını açtı. İçindeki dilekçeyi çıkardı. Kapıya önce iki defa vurdu, sonra açtı. Karşısına çıkan polise: - «Birinci Şube Müdürüyle görüşeceğim. Bir dilekçe...» diyebildi. Heyecanlıydı. Polis, dilekçeye bir göz attı. Anne, baba isimlerinden sonra kocaman bir «Figen Say» admı ve altındaki cümleyi bir anda okuyuverdi: «Eskiden beri Müslüman dinine karşı büyük sevgi ve alaka duyarım. Din değiştirip Müslümanlığa geçmem hususunda gereken işlemin yapılmasını saygı ile rica ederim.» - «Buyrun!» diyerek iç kapıyı açan polisin önünden Birinci Şube Müdürünün odasına girdi. Müdür, dilekçeyi okuyunca ayağa kalktı. Meşhur bir sinema yıldızının Müslüman olması Türkiye ölçüsünde önem taşıyordu. Dilekçe sahibine birkaç soru sordu. Sözleri müşfik, tatlı ve meraklı bir ifade taşıyordu: - «Niçin Müslüman olmak istiyorsunuz Figen Hanım?» de...

Yeşilçam'da Kovboy Salgını Başladı

Bugünlerde Türk Sinemasında geçerli olan iki salgın var: Biri Killing, öteki de Ringo Kırması "Yerli Kovboy" salgını. Aslında Türk Sinemasında, bütünüyle ilk yerli kovboy filmini yapan ne Yılmaz Atadeniz, ne de Zafer Davutoğlu'dur. Daha Türk seyircisi Amerikan " Western" filmlerinin kötü kopyaları olan Bingoları, can- goları, Dringoları tanımadan önce, Ahmet Sert adlı sakallı bir kunduracı ilk yerli kovboy filmini yapmıştı bile. Ne var ki kunduracı Ahmet Sert'in parası olmadığı için sesini soluğunu duyuramadı. Ve eline para geçtikçe iş koydu, çöplüklerden, arsalardan kaz tüyleri toplayıp Türk figüranlarını kızılderili yaptı. "İntikam Fırtınası" adını taşıyan bu çileli kovboy filmi ancak üç yılda bitirildi. Yeşilçam'da ikinci kovboy filmini yapan rejisör de Yılmaz Atadeniz'dir... Yılmaz Güney'in oynadığı bu filmin adı da "Kovboy Ali"ydi. İşte tam bu dönemde İtalyan Ringoları ülkemize akın etmiş, her biri büyük iş yapmıştı....

Figen Say'ın Çocuk Yalanı

Bir sabah günlük gazetelerin baş sayfasında Figen Say 'ın resmini görenler şaşırdılar. Resimle ilgili haberi okuyanlar onun, henüz iki günlük bir bebekken terketmek zorunda kaldığı «sevgili kızına» nihayet kavuştuğunu öğrendiler. Haberde Figen; «Kocamla dostça ayrılmıştık. O zaman altı aylık hamileydim. Doğum yaptım, ve ne acı tecellidir ki yavrumun yüzünü göremeden ondan ayrıldım. Kocam, onu iki günlükken alıp İsveç'e götürmüştü. Sık sık mektuplaşırdık. Geçenlerd<e yaptığım teklifi kabul etti ve kızımı bana getirdi.» diyordu. Bu konuda kendisiyle konuştuğumuz Figen Say, size haberi tekrarlayınca: - «O zamanlar henüz iki günlük olan bebeğinizin yurt dışına çıkmasında demek mahzur görmediniz? Neden biraz büyümesini beklemeyip bu tehlikeye katlandınız?» diye sorduk. - «Meral (Figen, asıl adı Malvina olan kızından Meral diye bahsediyor) biraz benim yanımda kalırsa ona alışır, bu defa da hiç bırakamazdım. Halbuki o günler maddî durumum çok bozuktu. Değil çocuğuma,...