Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ayşecik ile Fenerbahçeli Serkan'ın Aşkı

«AYŞECİK» namı ile maruf Zeynep Değirmencioğlu 16 yaşında artık. Yeşilçam'da çocukluk defterini kapattı, genç kızlık defterini açtı. O da Türkan ablası, Hülya ablası, Filiz ablası gibi filimlerde rol icabı seviyor, seviliyor. Fenerbahçe’nin genç futbolcusu Serkan 22 yaşında. 1.78 boyunda, 68 kilo ağırlığında. 5 yıldır Fenerbahçe takımında. Bütün ideali milli takımda oynamak, yeşil sahalara «Elveda» diyinceye kadar Fenerbahçe formasını sırtından çıkarmamak. İşte biri sinema dünyamızın, diğeri de spor dünyamızın asları olan bu iki gencin aralarındaki aşk dedikodusu son günlerde aldı yürüdü. Setlerde, yeşil sahalarda konuşulan tek konu bu. Gazeteler, mecmualar nişanlanacaklarını, Ayşecik'in bu ümitsiz aşk yüzünden intihara teşebbüs ettiğini, Serkan'ın Ayşecik'ten başka bir kızı sevdiğini, hatta onunla nişanlanma hazırlıkları içinde olduğunu yazıyorlar. Bu yazılanlarda gerçek payı ne kadardır? İsterseniz bu sorunun cevabını vermeden önce böyle bir aşkın aslı var mı

Ünlüler Eskiciliğe Başladı

Teşbihte hata olmaz derler ya olmazsa Bülent Ersoy ve Türkan Şoray ’ın eskiciliğinde de hata yok... Eskicilik de nerden çıktı diyorsunuz herhalde... Haklısınız... Ama Nazan Şoray ’ın daha önce bilmem kaç kez sahnede giydiği tuvaletleri alıp filmlerinde giyerlerse onlara eskici demek doğru sanırız... İşte Türkan Şoray’ın “Seni Seviyorum” adlı filminde giydiği simli tuvalet ve Bülent Ersoy ’un Almanya’da çevirdiği “Acı Ekmek”de giydiği leylak rengi tuvalet. Her ikisi de Nazan Şoray’ın daha önce sahnede giydiği eski tuvaletleri... Günümüzün hayat şartları malum. Yalnızca bir tek ekmeğin 50 lira olduğu, her türlü yiyecek ve giyecek maddesine zam üstüne zam geldiği şu sıralarda, asgari ücretle çalışan ve kendinden başka 5 - 6 boğaza daha bakmak zorunda olanları bir düşünün... İnsan nasıl yaşar, asıl geçinir ve hayattan nasıl zevk alır, yaşamın tadını nasıl çıkarır? Bu biraz zor, hatta epeyce zor. Böyle bir ortamda insanın dişinden tırnağından artırarak özel zevklerini tatmin etmesi

Nihal Köknar Kendi Modasını Yarattı

Sahnelerin şöhreti sönmeyen solistlerinden Nihal Köknar olgun yaşına rağmen diri güzelliğinden birşey kaybetmediğini her fırsatta gösteriyor. Joan Collins ’in başrolünü oynadığı film dünya sinemalarında gösterildikten dört yıl sonra ülkemizde vizyona girmesine rağmen büyük ilgi görmüştü. Bir diskotek kraliçesinin özgür seks yaşamını konu eden filmin Avrupa sinemalarında gösterildiği sırada uyanık modacılar ilginç çizgilerle ''fahişe" modasını çıkardılar. Hatta İtalyan modacılar daha da ileri giderek "Namuslu aile kadınlarını fahişelerden ayırt edebilmek için açik saçık ve de frapan giysileri piyasaya sürdüklerini'' açıklayıp kiliseye karşı da kendini savundular. Genelde bir yıl geriden takip ettiğimiz giyim modasındaki ''fahişe'' çizgisi ne yazık ki, Türkiye de tutmadı. Üstelik Joan Collins’in büyük yankı uyandıran filminin ülkemizde haftalarca oynamasına ragmen. Bu fahişe modasını yüksek sosyetenin frapan kadınları kıyafet balolarında uyg

En Çok Hülya Yiğitalp Kazanıyor

Hülya Yiğitalp, hem moda dünyasının, hem de gazinoların son derece yakından tanıdığı bir isim. Yeşil gözlü, beyaz tenli, güzel vücutlu genç sanatçı mankenlikten bir türlü vazgeçemiyor... «Bu meslek benim ilk gözağrım. Üstelik kendimi podyumda başka türlü bir mutluluk içinde buluyorum. Sahnelerde para kazanmak için çalışıyorum. Bu işi de seviyorum. Ama bana hiçbir şey, o yüksek sesli müzik çalarken podyumda en güzel giysilerle yürümek kadar zevk veremez» diyor. Hülya Yiğitalp modaevlerinin mayo defilesi yaptıklarında vazgeçemedikleri isimlerin başında geliyor. Genç ve güzel manken en açık mayoları bile giymekten korkmuyor. Bu yüzden diğer makenlere göre daha yüksek bir ücret alıyor... Şu sıralarda Yeşilçam filmcileri de Hülya Yiğitalp'in peşindeler. Daha önce birkaç filmde oynayan sanatçı, şu sıralarda daha iddialı filmlerle adından söz ettirmeye kararlı. Bu yüzden kendisine yapılan teklifleri inceden inceye tetkik ediyor... Özellikle soyunmaktan kaçınmaması, birkaç yıldız

Sezer Güvenirgil Tatlıses'i Övdü

Çekimi rekor bir şekilde tam bir yıl süren “Sevdalandım” filminin Sezer Güvenirgil açısından önemi çok büyük... Önce güzel sanatçının yıllar sonra sinemaya yeniden dönüşünü sağladı bu film... Daha sonra birçok kadının tam tersine başrolü birlikte paylaştığı İbrahim Tatlıses hakkında olumlu düşünceler edinmesini... Bir yıl süresince karşılıklı diyalogda bulunduğu Tatlıses’le geçirdiği zamanın kendisine çok şey kazandırdığını savunan Sezer Güvenirgil “Tatlıses'le geçen yılıma helal olsun” diyor... Bakın neden?.. Sezer Güvenirgil sanat dünyasına ilk adımı Yeşilçam ’da atmış ve şöhrete sinemada ulaşmıştı. Çok sayıda film çeviren Sezer Güvenirgil daha sonra ekonomik nedenlerle ve müzik sevgisi uğruna yıllar önce sinemadan kopmuş ve sahneye çıkmıştı. Yıllardır arzuladığı nitelikte senaryo gelmemesi nedeniyle de sinemayı hep geri plana iten ve müzik dünyasında sevilen, beğenilen bir ses haline gelen sanatçı bir yıl önce yeniden ilk göz ağrısına dönüş yapmıştı... Star Film adın

Şıklık Yarışına Serpil Nur'da Katıldı

Bir süre önce modacılar tarafından “En şık giyinen assolist” olarak seçilen Gönül Yazar 'ı bu şıklık yarışında pek tek bırakmak niyetinde değil Serpil Nur ... Gerek sahnede, gerekse özel yaşamında şıklığının herkesçe bilindiğini söyleyen genç sanatçı bu konuda bir hayli de iddialı... Sanatçıların giyimlerine kuşamlarına ödedikleri büyük paraları artık bilmeyen yok... Bunun bir yarış olduğunu da... Ama gazino piyasasında avuç dolusu paralar ödedikleri halde bir türlü şık olamayanlar da herkesin malumu... Hatırlarsanız “Ünlüleri Giydirenler” isimli yazı dizimizde yer alan modacıların hemen hemen hepsinin oybirliği ile Gönül Yazar “En şık giyinen sanatçı” seçilmişti... Sahne tuvaletinden tutun da, günlük elbisesi ve yatak odasında giydiği geceliğe kadar Gönül Yazar şıklık listesini bir numaralı kadınıydı... Kadınıydı diyoruz, çünkü Gönül Yazar'ın ünvanına bir ortak çıktı... Genç şarkıcı Serpil Nur... Serpil Nur, belki Gönül Yazar kadar ünlü değil ama o da gerek sahnedeki

Serpil Gül "Cilalı İbo"yu Terketti

HER ŞEY Serpil Gül’ün, önce « Cilalı İbo » filimlerini tekelinde tutan prodüktör-rejisör Osman F. Seden’e, daha sonra da yıllardan beri partörreri olan, beyazperdedeki sevgilisi Cilalı İbo Feridun Karakaya’ya rest çekmesi ile başladı. Serpil Gül bu resti çekmeye niçin lüzum görmüştü? Kimine göre bunun sebebi maddiyata dayanıyordu. Serpil Gül Osman Seden’den filim başına ücret almıyordu. Onun aylıklı artistiydi. Ve Osman Seden son zamanlarda Serpil Gül’ün haftalığını bir hayli aksatır olmuştu. Kimine göre ise sebep. Serpil Gülün son «Cilalı ibo» filminde Almanya'ya götürülmemesiydi. Bazıları ise meseleyi daha başka koyuyorlardı ortaya: «Serpil Gül, 'Cilalı İbo Almanya'da' filminin afişlerinde, jeneriğinde, lobilerinde (Bak: Haftanın Ansiklopedisi), gazete ilanlarında adı küçük yazıldığı için Cilalı'yı terk etti,» diyorlardı. Her ne hal ise, sonunda olan oldu, Türk beyazperdesinin en ideal sinema çiftinin arasına kara kedi girdi ve Cilalı ile Serpil Güi ayrıldıl

Zeki Müren'in Dostları

ÜNLÜ sanatçılar ve işadamları o gün Taksim’deki büyük otellerden birinin balo salonunda toplanmışlar, henüz kuruluş aşamasındaki GÖSAV adı verilen vakfın tanıtım kokteyline katılmışlardı. Ünlü işadamlarından biri kalkıp kürsüye çıkmış, «Ne kadar çok sanatsever» bir kişi olduğunu anlatmıştı. «Gösteri Sanatlarını ve Gösteri Sanatçılarını Koruma Vakfı, yani kısa adıyla GÖSAV'ın kuruluş işlemlerini sanatçılar adına ben yürütüyorum. Günkü Türkiye'de vakıf kurmak, sahneye müzikal koymaktan daha zor» diyen Egemen Bostancı, bir gazetecinin: «Vakıf ortada olmadığına göre burada ne kutlanıyor?» sorusuna, «Sadece vakfın kurulması için yasal girişimlere başlanmasının kutlandığını» söylüyordu... Halit Kıvanç'ın açılış ve tanıtım konuşmasında kurulduğu zaman büyük sonuçlar doğuracağı için vakfı «hamile bir kadına» benzetmesi davetliler arasında gülüşmelere neden oluyor, Kıvanç'ın bir hayli uzun süren konuşmasında vakıf için bazı ünlü işadamlarından büyük maddi desteklerin s

Yaprak Özdemiroğlu Nasıl Zengin Oldu?

ÇOK değil bir yıl öncesi... Bir dans grubunda kısa boylu, ince, zayıf, cılız bir kız... Gözlerinde numaralı gözlükler... Dansı, diskoyu, serbest hayatı çok seviyor... Baba ünlü bir müzisyen, başından bir sürü evlilik geçmiş... Anne, babadan ayrılmış, başka biriyle evlenmiş... Ve dansçı kız Yaprak da tıpkı rüzgara kapılmış bir «yaprak» gibi oradan oraya sürüklenmiş durmuş... Derken bir gün genç kız «Yüzkarası» filminde bir günlük bir rol kapabilmiş... Tüm işi Yusuf Sezgin'le bir masada oturup Bülent Ersoy 'dan hakaret işitmek... «Böyle de artist olunur mu?» «Böyle de şöhret olunur mu hiç?» diyeceksiniz. Ne derseniz haklısınız. Elbette «böyle artist olunmaz.» Zaten Yaprak da «tesadüfen» artist olmuş. Önce bir iki filmde ufak tefek roller... Sonra devreye giren bir firma, ilk başrol... Hayli masraflı bir film... Beklenilmeyen derecede kötü bir hasılat... Yılmayan bir «karakter»... Tam sinemadan ümidini kesip dört elle yeniden dansa sarıldığı anda, imdadına yetişe

Sevda Ferdağ Hem Çaldı Hem Söyledi

«Anjelik» filmini Fransızlar yapar da bizim fiiimciier durur mu? Hemen bir senaryo yazıp «Anjelik» adlı dilberi bizim memlekete getirdiler. Anjelik, günümüzde geçen bir konu olmadığı için filmin adının başına Anjelik adını koydular, sonuna da «Osmanlı Saraylarında» dediler. Geçen hafta, Salacak'taki meşhur Çürüksulu Ahmet Paşa'nın yalısında (Burası güya Osmanlı sarayı olmuştu) harem eğlencelerini çektiler. Filmin rejisörlüğünü Ülkü Erakalın yapıyordu. Harem sahnesi olduğu için filmin erkek kahramanı Tamer Yiğit bu sahnede yoktu. Erkek olarak gözümüze sadece Feridun Çölgeçen ilişti. Keçi sakalıyle bir Cinli'ye benziyordu. Bir de Diclehan Baban'la, Nevin Nuray'ı tanıdık. Haremde kadınlar toplanmışlar, esir pazarından satın alınan cariye «Frengistanlı Anjelik» hatunu eğlendiriyordu. Fakat Anjelik Hatun ( Sevda Ferdağ ) Türk eğlencelerine o kadar ısındı ki bîr ara coşup tef, sonra da ut çaldı, en sonunda da bir İstanbul çiftetellisi döktürdü... (diğer haber için aşağ

Necla Nazır Ses İle Doğdu

TARIK AKAN , yıllar önce SES Dergisi 'nin açtığı bir yarışmayla Yeşilçam'a adımını atmış ve o günden sonra sinemanın en büyük aktörlerinden biri olmuştu. Kendisine dergimizin yeni bir yarışma düzenlediğini, sinemamıza yeni yetenekler katmak istediğimizi söylediğimizde Akan, yarışmaya katılacak olan yarışmacılara şunları söyledi: «Sinemada bir yere gelmek isteyen gençlere önerim, SES Dergisi'nin açtığı yarışmalara katılmalarıdır. Bu yarışmalar Yeşilçam'a adım atmak isteyenler için en güvenilir, en güzel yoldur. Yeni yüzlere, yeni yeteneklere ihtiyacı olan sinemanın bu döneminde böyle bir yarışmanın açılması gençler için büyük bir fırsat.» Necla Nazır da SES Dergisi'nin açtığı yarışmalardan birinde birinci gelmiş ve sinema mızda bugünkü yerine ulaşmıştır. Sanatçı tüm ününü SES Dergisi'ne borçlu olduğunu söylüyor ve sözlerine şunları ekliyordu: «SES Dergisi'nin açtığı yarışmaya arkadaşlarımın teşvikiyle girdim. Birinci seçildiğimde bir derginin açtığ

Gönül Yazar Şıklıkta Sınır Tanımıyor

Evet, Gönül Yazar şık bir kadındır, çoğunluğun göz zevkine de hitap eder. Etmeyenlere de söylenecek bir sözümüz var... Gönül Yazar Türkiye’nin en şık kadınıdır. Varılan bu sonucu yaratan nedenleri dilerseniz gelin Türkiye’nin en ünlü sekiz modacısının ağzından dinleyelim. Ondan sonra da yani, bu birbirinden ünlü modacıların fikirlerini öğrendikten sonra düşünüp kararımızı yeniden verelim. Ne demişler “Dünya da çirkin kadın yoktur, yalnız güzel görünmesini bilmeyen kadın vardır...” Evet, güzel görünmek insanına göre değişik şekiller alıyor... Kimine göre doğallık güzel olmakta birinci sırayı alırken, kimi de her zaman frapan ve göz alıcı olmayı güzel görünmek olarak niteliyor... Ama çoğunluğun güzel görünmek olayında birleştikleri ortak nokta şıklık oluyor hiç şüphesiz... Şık bir kadın güzeldir... Şık olmayı bilen bir kadın güzel olmayı da biliyor demektir. Peki şıklıktaki değer ölçüsü nedir? Doğrusu şıklık da insanlara, fikirlere göre değişiyor ama bunun da bir geneli var tabi

Dizi Uğruna 15 Kilo Aldı

TRT dizi flim çekmeye başladığı günden bugüne değin birçok kişiyi şöhret etli, kimi unutulmuşları de yeniden canlandırdı. Şu sıralarda ise hafta sonlarında ekranlarımızda yeni bir dizi gösteriliyor... Senaryosunu Attila İlhan'ın yazdığı, yönetmenliğini Hüseyin Karakaş'ın yaptığı ''Kartallar Yüksek Uçar'' adlı yeni dizinin başrollerini paylaşan ünlü sanatçılar Sadri Alışık ve Selda Alkor bu diziyi üstün oyun göçlerinden bir kez daha övgüyle söz ettirirken, bundan iki yıl önce sanat dünyasına veda eden ve dizide şarkıcı Şükran Alev rolünde izlediğimiz Meral Gökçe 'nin de yeniden dönüşü oldu bu dizi... Yaptığı bir kırk beşlikle plak piyasasına giren ''Kader Benden Ne İstedin'' adlı bir uzunçalar yapan birkaç defa televizyon programlarına çıkan ve en son olarak da Caddebostan Maksim Gazinosu'nda Muazzez Abacı 'nın alt kadrosunda hiç ara vermeden 145 gün, Büyük Maksim'de 15 gün çalıştıktan sonra plak ve gazino dünyasına elveda

Gülşen Bubikoğlu Gırgıriye'ye Paydos Dedi

Sinemada kendisine büyük umutlar bağlanılan Gülşen Bubikoğlu , kocasının himayesinde Gırgıriye dizilerine başlamasıyla bu şansını bir ölçüde yitirmişti. Uzun bir süreden sonra artık isyan eden Bubikoğlu, ileriye sürdüğü nedenle “Gırgıriye’ye paydos” dedi... Bir zamanlar Cüneyt Arkın için, hatta müzik dünyasının güçlü sesi Tanju Okan için söylenmişti. “Onların şanssızlığı Türkiye’de sanatçı olmalarıdır” diye... Bunu, çeşitli fırsatlarla ülkemize gelen yabancı filmciler veya yabancı müzisyenler söylemişti... Nedense Türkiye’de sanatçıya gerekli değerin verilmediği imajı vardı, bizimle ilişkisi olan tüm yabancı ülkelere... Belki de haklıydılar... Bir süre sonra bunların arasına bir isim daha girdi. Gülşen Bubikoğlu... Gerçekten de değişik fiziği ile, özellikle de İtalyan yıldızları anımsatan bir görünümü vardı Gülşen Bubikoğlu’nun. Sinemaya ilk geçtiği sıralarda büyük umut bağlanmıştı sanatçıya. Daha sonra Türker İnanoğlu ile evlenmesi güzel sanatçının hem şansı hem de şanssızlığ

Tarık Akan Güreş Tuttu

KIRKPINAR'ın bu yılki yağlı güreşleri oldukça hareketli geçti. Yerli ve yabancı turistlerin gösterdiği ilgi ise tahmin edilenin çok üstünde oldu. Kispetlerini giyip, yağlanan güreşçiler yeşil alana 'Allah Allah...' sesleriyle çıkıp, el çırpıp, el-enselere başladıkları bir sırada Tarık Akan'ı gördük. Güreşlerin son günüydü. Önce bir anlam veremedik ama, işin aslını daha sonra öğrendik. Uzun zamandan beri hazırlıkları sürdürülen «Tutsak» adlı filmin çekimlerinin büyük bir bölümü Kırkpınar'da yapılmış. Yönetmenliğini Zeki Ökten'in üstlendiği filmde Tarık Akan'ın rolü ise, bir yağlı güreşçi ve onun hayat hikayesi... Tarık Akan , gür bıyıkları, vücuduna sürdüğü zeytinyağı ve giydiği kispeti ile tam bir yağlı güreşçi görünümündeydi. Akan'la film hakkında konuştuk ve sanatçı şunları söyledi: «Uzun zamandan beri rolümün havasına girmeye çalışıyorum. Kolay bir rol değii tabii. Bir kere bir yağlı güreşçinin fiziği başkadır. Önce bu görünümü sağlamaya çal

Serpil Çakmaklı, Tarık Akan'la Aynı Filmde Olacak

Gün Serpil Çakmaklı’nın günü. Sinemada esmer starların evlerine çekilmeleri genç yıldız Çakmaklı’ya bir hayli yaradı. Peş peşe filmler çeken Çakmaklı son olarak bir yıl öncesine kadar birlikte oynamaya burun kıvıran Tarık Akan’ı da dize getirince haklı olarak büyük konuşmaya başladı... Yeşilçam’da konuşulan yeni bir ikili var. Tarık Akan ile Serpil Çakmaklı . Ve bu ikilinin ilk kez birlikte film çevirmesi de başlı başına bir olay. Çünkü bir yıl öncesine kadar Tarık Akan genç yıldızı piyasa filmi çevirmekle suçlarken hiç bir şekilde birlikte kamera karşısına geçemeyeceklerini açıklamıştı. Ama aradan geçen süre Tarık Akan’ın iddialı sözlerini yutturdu. Ve yakışıklı aktör Türkiye pazarından çok Cannes Film Festivali ve dünya pazarı için hazırlanan “Kanın Namusu” adlı köy filminde Serpil Çakmaklı ile birlikte oynamayı kendi istedi. Bu yılın Altın Portakallı aktörü Hakan Balamir’in de rol alacağı filmin basın kokteyli geçtiğimiz Pazartesi günü Ziya Bar da yapıldı. Kokteyl boyunca Serpi

Gönül Yazar'ı Aşka İnandırdı

Gönül Yazar hayatının son ve gerçek aşkını anlatmaya devam ediyor. Geçen haftaki bölümde sanatçının dost masalarında uzun süre önce tanıdığı ve sevdiği bir arkadaş olarak ilgilendiği işadamı Vural Öger'e bir tenis maçı sırasında nasıl birdenbire aşık olduğunu yazmıştık. Bu arada tenis maçı sonrası evinde hayallere dalan sanatçıyı hasta zannedip ziyarete gelen Öger'in onda yarattığı duygulardan söz etmiştik. Gelin bugün olayın devamını yine Gönül Yazar'dan dinleyelim. «Vural'la bu olaydan sonra daha sık karşılaşmaya başladık. Ben onunla karşılaşabileceğim her yere gider olmuştum. Ama zannederim Vural da aynı taktiği uyguluyordu. Bu yüzden her toplantıda karşılaşır hale geldik. Ama bende değişiklikler olmuştu. O neşeli kadın, Vural'ı görünce kızarıp, bozarıyor, söyleyecek laf bulamıyordu. O yanıcıdayken sessiz kalıyordum. Ama uzaklaşır uzaklaşmaz bu defa da 'Bu ne sıkıcı kadın' der diye üzüntülere kapılıyordum. Binbir numara ile Vural'ın bulunduğu

Serpil Örümcer Nasıl Ölümden Döndü?

Serpil Örümcer ' e nazar değmişti. Bilindiği gibi bundan bir süre önce malak yolunda çalıştığı gazinodan dönerken bir trafik kazası geçirmiş, başı muhtelif yaralar almıştı. Gerçekten de kazayı ucuz atlatıp,ölümün eşiğinden dönmüştü. Bayan Bacak. Birkaç gün evde yatıp özel doktoru tarafından tedavi edilmişti. Bir sözü vardı Serpil Örümcer'in. - "Sağ salim ayağa kalkarsam Eyüp Sultan'a gidip kurban kestireceğim" Ve Bayan Bacak ayağa kalkar kalkmaz ilk işi Eyüp Sultan'a gidip adağım yerine getirmişti. Artık rahattı, huzur içindeydi. Ve sahnelerin ele avuca sığmayan yaramaz kızı: - "Sahneye çıkmadan yapamıyorum. Sahneye çıkıp şöyle bir kendimi gösterdim mi kuş gibi hafifliyorum. Bu da mesleğimi sevmekten ileri geliyor galiba. Sevmeden bir şey yapılmaz bence..." diyordu. ÖLÜMÜN EŞİĞİNDEN DÖNDÜM. Göze geldik ne yapalım. Bu bacaklar sizde de olsa başınız derde girer. Allah boş gününde yaratmış bu bacakları. Bayan Bacak aşağı, Bayan Bacak