Bütün dünya milletlerine bir kulp bulup takmaya çok meraklı bir Fransız dostumla konuşuyorduk. Bu konuda çok enteresan fikirleri vardı: Mesela ona göre İngilizler çok soğuk bir milletti! İskandinav ülkeleri, İngiliz soğukluğunun buza dönmüş şekliydi! Almanlardan bir «makina» diye söz ediyor. Amerikalıları televizyon seyretmeye meraklı bir makine olarak görüyordu. İspanyollar ateşlilik mazeretine bürünmüş aksi, lanet insanlar, İtalyanlar ise sadece kadınlara «Amore!.. Ah, amore!» diyen, mehtapta gitar çalan, ağzı kalabalık, ama diğer azalan tembellikten felç tehlikeleri geçiren bir milletti. Bu arada, «Ya Fransızlar..?» diye bir soru sormaya kalkmayın. İşte o zaman ağzı kulaklarına varırcasına tebessüm eder ve hemen Fransız tarihinden girip, Fransız sanatından çıkar, Picasso’dan söz eder ve saatlerce süren konuşmasının sonunda gözlerini süze süze, «Hele bizim bir Bardot'umuz bir Jeanne Moreau’muz var ki, sormayın gitsin,» diye sözlerini bağlardı.. İşte Fransız dostumun öve öv...