Konu aklıma ilk geldiğinde kendi kendime güldüm, başımı sallayıp, «Haydi canım sen del...» dedim. «Olur mu hiç? Yılmaz Güney’le Türkan Şoray'ı bir araya getirmek zorun zoru... işin mi yok senin...» Böyle deyip işi geçiştiririm sandım! Ama konu aklımı parsellemişti bir defa... Dövsen gitmez, sövsen gitmez, kovsan gitmez!... Gönlüm bu işi gerçekleştirmeyi, Kral’la Kraliçe'yi bir araya getirmeyi istiyordu, ama beynim ona karşı çıkıyor: - «A fakir!» diyordu. «Bunu 3 yıl önce Muzaffer Aslan denedi... İkisiyle tek tek konuşup, 'Sizi bir filimde oynatayım,' dedi, ortaya isim meselesi çıktı, olmadı. Sonra aynı şeyi İrfan Ünal denedi, başaramadı. Peşinden Nami Dilbaz ikisine de filim teklif etti, yine olmadı...» Gönlümse hiç oralı değildi. «Onlar filim,» diyordu beynime. «Filim dedin mi duracaksın. Bin türlü hesap vardır filim işinde. Sen bir röportaj yapacaksın. Bugüne kadar bir araya gelmeyen, birlikte kemara ve fotoğraf objektifi karşısına çıkmayan, hatta birbirlerin...