Haydarpaşa Garı... Kemalettin Kamu önce bir şiirinde «Tren Sesleri» ni anlatmış. Ama o şiiri okumayanlar da, hatta okuma, yazma bilmeyenler de tren seslerinin insanın içine hüzün veren özelliğini taa derinlerden hissetmişlerdir! Hele hava sisli, yağmurlu, bulutlu olursa... Hele gurbete gidiyor, sevgilinizden, ya da sevgililerinizden ayrılıyorsanız. «Ayrılık biraz da ölüm demektir» diyen cümle lokomotifin solumaları, rayların birleşme yerlerinden çıkardığı biteviye seslerle karışıp kafanızda tren tekerlekleri gibi döner durur. Şimdi de gene Haydarpaşa Garı'ndayız. Trenler geliyor, trenler gidiyor. Düdükler, kampanalar, kömür tozları, buhar bulutları, bağırışmalar, itişip kakışmalar... Peronlardan birinde üç genç erkek ile bir yaşlı ana var. Tren hareket etmek üzere... «Anadolu Postası» biraz sonra kalkıyor. Uçü de kardeş olan üç erkekten biri yaşlı kadının elini öptü: - «Affet günahımı ana!» dadi. «İstemezdim, ama katil oldum. Benim başımı büyük şehir yedi, sen bu iki kardeşi...