Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ediz Hun etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Haftanın Dönme Dolabı

Gerçekler hep bilindiği gibi değildir... Herkes Leyla Sayar 'ı tanır bilemeyiz ama bu konuda gerçekten Sayar ne bir Muhterem Nur ne de bir Türkan Şoray kadar verimli olabilmiştir. .. Sayar'ın Dönme Dolap içerisinde kalan aşklarıyla dış pazardaki aşklarının sayısı aşağı yukarı eşittir... Bunda Sayar'ın ne istediğini bilmemesinin, ne şekilde hareket edeceğini bir türlü kestiremevip içine kapanık bir insan olarak yaşamasının rolü gerçekten önemlidir... Sayar'ın zinciri etüd edildiği vakit ilk halkada bugüne kadar Mualla Mukadder'in kocası olarak ün yapmış Burhan Atakan dikkati çekmektedir... Yaşlı, ve çoğunlukla orta yaşlı erkeklere olan merakı ile tanınan Sayar aşk zincirinin karanlık kısımlarından sonra ilk defa Burhan Atakan ile yakın bir ilişki kurmuş ve henüz şöhret olmadığı devirlerde Dönme Dolapda olmasa bu alemin kişilerine hiç de yabancı olmıyan Atakan ile bir maceraya girişmiştir... Her zamanki ürkekliği içinde erkeklerden kaçan Leyla Sayar'ın yerl...

Ediz Hun'un Gizli Dünyası

EDİZ HUN ve biyoloji.. Ediz Hun ve zooloji, sürüngenler, kertenkeleler.. Bu isimler arasında bir ilişki kurabildiniz mi? Hiç sanmıyoruz. Birinci isim Türk sinemasının tanınmış bir yıldızı, «romantik jönü» dür, diğer isimler ise bambaşka, esrarengiz bir alemin, bilim dünyasının bir koludur. Biz de geçtiğimiz pazar gününe kadar böyle bilirdik. Ama kazın ayağı öyle değilmiş! O pazar günü duyduklarımız ve gördüklerimizden sonra az daha küçük dilimizi yutuyorduk! Şimdi duyduklarımızı ve gördüklerimizi size aktarıyoruz. Allah sizin küçük dilinizi korusun!. SİNEMA VE HAYVANBİLİM Pazar günü Ediz Hun’u ziyaret ettiğimiz zaman her şey normal röportaj çerçevesinde gelişiyordu. Sinemadan, yeni projelerden, filimlerden bahsediyorduk. Konu tam Ediz’in bitmeyen çilesi «gönül meseleleri, evlilik durumları» na kayarken, romantik jönümüz birden durdu, düşündü ve «İsterseniz bu gün sinemayı, yeni filimleri, dedikoduları, evliliği filan rafa kaldıralım,» dedi.. «Size bilmediğiniz, daha doğrusu ilg...

Ediz Hun Yeni Filmler Yapacak Mı?

ŞAİR, «Yaş otuz beş, yolun yarısı» demiş. Demiş ama, Ediz Hun için yaş 40 ve yolun henüz başlangıcı... Bir zamanların romantik jönü, genç kızların pembe rüyası Ediz Hun'un yüzünü yıllar fazla değiştirememiş, ancak saçlarındaki beyazlarda 40 yılın izlerini görebilmek mümkün. Ediz Hun için 40 yaş yolun başlangıcı demiştik yazıya girerken. 1975 yılı sonlarında sinemayı bırakan Ediz Hun, yaşamını yeniden düzenlemeye, kendisine yeni bir yol çizmeye karar verdi ve eşi ile kızını da alarak üniversite öğrenimini yapmak üzere Norveç'in Trondheim şehrine gitti. Kuzey Kutup Dairesi'nin biraz güneyinde yer alan bu karlar ve buzlar kentinde, Trondheim Üniversitesi'nde 5 yıl boyunca Biyoloji - Kimya bölümünde öğrenim gördü ve en iyi derece ile mezun oldu. 15 gün önce diploması koltuğunda yurduna dönen Ediz Hun, 40 yaşının baharında, yeni bir yaşamın eşiğinde... Sinema ve öğrencilik yıllarından sonra adım atmak üzere olduğu bu yeni yaşamı Ediz Hun şöyle anlatıyor: «Biyoloji ...

Ediz Hun Kalite Arıyor

15 Yıl boyunca Türk Sineması'na emek vererek, bir döneme imzasını atmış, birçok insanın göniünde taht kurmuş bir sanatçı Ediz Hun . 6 yıllık bir ara, Ediz Hun'un hayranları tarafından unutulması için yeterli olamadı. Uzun bir süre Norveç'te kalan sanatçı, Türkiye'ye dönünce ilk iş olarak dinlenmeyi seçti. Bu arada ikinci kez baba olmanın sevincini de yaşayan Hun, eylül ayında, ticarete başlayarak düzenli bir yaşam kurma arzusunda. Ancak, çok uzun yıllarını Türk Sineması’na vermiş biri olarak, sinema olayından tümüyle kopması beklenemezdi tabii... Nitekim, Ediz Hun, «Kaliteli sesli filme varım» diyor. Türk Sineması'nın bugünkü durumunu basından takip ettiğini belirten sanatçı, bu konuda şunları söylüyor: «Günümüzün modası olan, şarkıcı türkücü filmlerini kesinlikle tutmuyorum. Bu tür filmleri, prodüktörler sırf ticari amaçla yapıyorlar.» Eski ile yeni arasında, her zaman fark vardır. Bu, sinema için de geçerli tabii. Bu farkı ise şöyle anlatıyor Ediz Hun; «Biz...

Ediz Hun Nasıl Yıldız Oldu?

Ediz Hun 1963 yılının yaz aylarında, heyecanların en büyüğünü vefalı bir dost gibi içinde taşıyıp ürkek adımlarla çıktığı merdivenlere, şimdi ayaklarını sağlam sağlam basıyor. Her katta anıları var, her katta 'heyecanı' geçmiş bir sevginin tatlı özlemleri var.. Biraz sonra SES idarehanesine gireceğiz. Ve Türk sinemasının bir numaralı romantik jönü buradan başlayarak bize «yıldız oluşunun» hikayesini anlatacak... «Sinema artisti» olma fikri nasıl şekillendi, yarışmaya nasıl katıldı, seçildiği zaman neler hissetti, ilk filmine başladığı gün ne oldu, ne bitti... Önümüzde epey vakit, dağarcığımızda epey soru, Ediz'de epey materyal var. Merdivenleri geride bırakıp idarehanede koltuklara serildiğimiz zaman Ediz gözleriyle geniş salonu şöyle bir tarıyor ve köpüklü kahveden bir yudum alır almaz... FİKİR! Neşvet hanımla Adnan beyin oğlu Ediz Almanya'dan Türkiye'ye dönerken çeşitli hislerin etkisi altındadır. Askere gidecektir. İçinden, «Askerliğimi bitirir bitirme...

Türkan Şoray ve Ediz Hun Hipi Oldu

Ediz Hun’un Cihangir'deki evinin telefonu acı acı çalmaya başladı. Telin öbür ucundaki şahıs rejisör Mehmet Dinler'di ve Türk sinemasının romantik jönüne şu talimatı veriyordu: - «Hazır ol Ediz... Tatlı Meleğim'in hipili sahnesini yarın çekiyoruz. Acele hipi kıyafetleri bulman gerekiyor. Yarın bütün ekip seni saat 13.00'te Pendik'te Palmiye Oteli’nde bekliyoruz. Geç kalma.» Ediz Hun, «Aman... Zaman... Şey... Bi'dakka,» bile demeye fırsat bulamadan telefon «çat» diye kapandı... Ediz Hun eli şakağında, kara kara düşünürken aynı ses, bu sefer Türkan Şoray'ın Levent'teki evine telefon ediyor, ünlü yıldıza «hipi» li sahne hakkında bilgi veriyor ve sözlerini aynı şekilde bitirip, karşısındakine söz hakkı vermeden, telefonu kapıyordu: «Sizi yarın saat 13.00'te Pendik'te Palmiye Oteli'nde bekliyoruz... Sakın geç kalmayın!» Şimdi kara kara düşünmek sırası Türkan Şoray’daydı... Ediz Hun telefondan biraz sonra evin içinde dört dönmeye baş...

Hülya Koçyiğit ve Ediz Hun Roma'da

Türk filime erinin, filim çevirmek için yurt dışına çıkmaları yeni bir şey değildir. Bu işin mazisi 1931 yılına kadar uzanır. Aynı zamanda Türk sinemasının ilk ortak yapım deneyi olan «İstanbul Sokaklarında» adlı filmin (ki bu filim aynı zamanda sesli çekilen ilk Türk filmidir) bazı sahneleri Yunanistan’da çekilmişti. 1952 yılında Erman Filim ekibi Irak'a gitmiş ve «Tahir ile Zuhre», «Arzu ile Kamber» filimlerinin tamamını orada çekmişti. 1954 yılında «Nilgûn» filminin bazı sahneleri Pakistan, Hindistan ve Beyrut'ta çevrildi. Sonra «Küçük Hanım» serisi için Birsel Filim yurtdışına çıktı, «Küçük Hanım Avrupa'da» nın bazı sahneleri İtalya ve yol üzerindeki şehirlerde çekildi. Yine Birsel'in «Akdeniz Şarkısı» filminin bazı sahneleri Yunanistan'da filme alınırken, «Sıralardaki Heyecanlar» filmi için yerli filimciler Atina’ya, «Turist Ömer» için Avrupa’ya uzandılar. «Geçen yıl «Şeyh Ahmet’in Gözdesi» filmi için de Ak-Ün Filim ekibi Fransa’ya gitti. BİR SEYAHATİN ...

Ediz Hun ve Sema Özcan Evlendi

Heybeliada'dayız. «Sevda» filminin finali burada çekilecek. Filmin konusu kısaca şöyle: Bir deniz teğmeni ile zengin bir ailenin kızı birbirlerine aşık olurlar. Kızın babası, kızını ticari başarılarının bir aleti olarak gördüğü için, iki sevgilinin arasını açar; kızını, sevmediği bir adama vermek ister. Kız, üzüntüden verem olur. Tedavi için İsviçre'ye gider. Teğmen de peşinden... Orada birbirlerinin olurlar. Bir buçuk yıl sonra memlekete dönerler. Evlenirler ve filim «Belki yaşamak, belki ölmek. Bu kadere giden yoldur» yazısını göstererek sona erer. Bize hikayeyi anlatan rejisör Selahattin Burçkin: - «Konuyu Turan Aziz Beler'in aynı adlı romanından aldık. Bilhassa final gayet ilgi çekici. Kız hastadır, belki ölecek, belki yaşayacak... Artık her seyirci kendine göre bir son bulur filme.» «Sevda» filminin en enteresan yanı birbirleriyle sevişen romandaki aşıkların Ediz rlun'la Sema Ozcan tarafından canlandırılması. Gerçek hayatta «yakınlıkları» bilinen Ediz...

Hülya Koçyiğit Evlenmeden Gelin Oldu

Hem Mendelsohnn'un hem Wagner'in «evlenme marşı» vardır, ama düğünlerde hep birincinin eseri çalınır. İşte o müzik parçası gene çalıyor. Bütün genç kızların rüyalarında çınlayan nağmeler, billur avizelerden dökülen ışıklar gibi salonu kaplamış... Gelin yukarı kattaki odada hazırlandı ve merdivenlerden şimdi ağır ağır, müziğin temposuna ayak uydurarak iniyor. Tüller içindeki beyaz gelinliği, güzelliğini biraz daha artırmış; onu tıpkı masallardaki prenseslere benzetmiş... Bir elinde limon çiçeklerinden yapılmış buketi, kollarında beyaz eldivenleri, ayağında beyaz saten pabuçları ve yerlerde sürünen etekleriyle inen gelinin yanında ince, uzun boylu, yakışıklı bir delikanlı var. Ona da siyah elbiseler giydirmişler. Sadece gömleği beyaz... Ama gelinin bütün beyazları da onun için değil mi? Bütün gelinler, kendilerinden daha çok sevgili eşleri için beyazlara bürünmüyorlar mı? Bizim güzel gelin de sol kolundaki mutlu damat ile merdivenlerden indi. Hem nikah hem düğün töreni bir...

Ediz Hun'un Gizli Dünyası

EDİZ HUN ve biyoloji.. Ediz Hun ve zooloji, sürüngenler, kertenkeleler.. Bu isimler arasında bir ilişki kurabildiniz mi? Hiç sanmıyoruz. Birinci isim Türk sinemasının tanınmış bir yıldızı, «romantik jönü» dür, diğer isimler ise bambaşka, esrarengiz bir alemin, bilim dünyasının bir koludur. Biz de geçtiğimiz pazar gününe kadar böyle bilirdik. Ama kazın ayağı öyle değilmiş! O pazar günü duyduklarımız ve gördüklerimizden sonra az daha küçük dilimizi yutuyorduk! Şimdi duyduklarımızı ve gördüklerimizi size aktarıyoruz. Allah sizin küçük dilinizi korusun!. SİNEMA VE HAYVANBİLİM Pazar günü Ediz Hun’u ziyaret ettiğimiz zaman her şey normal röportaj çerçevesinde gelişiyordu. Sinemadan, yeni projelerden, filimlerden bahsediyorduk. Konu tam Ediz’in bitmeyen çilesi «gönül meseleleri, evlilik durumları» na kayarken, romantik jönümüz birden durdu, düşündü ve «İsterseniz bu gün sinemayı, yeni filimleri, dedikoduları, evliliği filan rafa kaldıralım,» dedi.. «Size bilmediğiniz, daha doğrusu il...