EDİZ
HUN ve biyoloji.. Ediz Hun ve zooloji, sürüngenler, kertenkeleler..
Bu isimler arasında bir ilişki kurabildiniz mi? Hiç sanmıyoruz.
Birinci isim Türk sinemasının tanınmış bir yıldızı,
«romantik jönü» dür, diğer isimler ise bambaşka, esrarengiz
bir alemin, bilim dünyasının bir koludur. Biz de geçtiğimiz
pazar gününe kadar böyle bilirdik. Ama kazın ayağı öyle
değilmiş! O pazar günü duyduklarımız ve gördüklerimizden
sonra az daha küçük dilimizi yutuyorduk! Şimdi duyduklarımızı
ve gördüklerimizi size aktarıyoruz. Allah sizin küçük dilinizi
korusun!.
SİNEMA
VE HAYVANBİLİM
Pazar günü Ediz Hun’u
ziyaret ettiğimiz zaman her şey normal röportaj çerçevesinde
gelişiyordu. Sinemadan, yeni projelerden, filimlerden bahsediyorduk.
Konu tam Ediz’in bitmeyen çilesi «gönül meseleleri, evlilik
durumları» na kayarken, romantik jönümüz birden durdu, düşündü
ve «İsterseniz bu gün sinemayı, yeni filimleri, dedikoduları,
evliliği filan rafa kaldıralım,» dedi.. «Size bilmediğiniz,
daha doğrusu ilgilenmediğiniz bir dünyanın kapılarını açayım.
Şu, yıllardan beri üstümde taşıdığım meşhur jön Ediz Hun
elbisesini askıya asalım ve bakalım dünya yüzünde yaşayan
milyarlarca insandan biri olan Ediz Hun’un meraklan, hobileri
nelerdir? Boş zamanlarım nasıl değerlendirir?.» Sözünü
tamamlar tamamlamaz bizim merakla açılmış gözlerimize aldırmadan
«Buyurun,» deyip yan odalardan birine yürüdü, Kapıyı araladı..
Aralanan bu kapının ardında Ediz Hun’un bilinmeyen, gizli
dünyası vardı...
İçeri
girdiğimiz zaman eliyle gösterdiği şeylerin ne olduğunu hemen
anlayamadım. «İşte..» dedi «İguana İguana..» Ediz’in
gözlerinde şimdiye kadar görmediğimiz Sevinç pırıltıları
vardı. İşaret ettiği yerde 1 metre eninde, 2 metre boyunda ve 50
santim derinliğinde, etrafı camla çevrilmiş akvaryuma benzeyen
bir nesne duruyordu. İçi, ağaç dallarıyla, çeşitli bitkilerle
süslenmişti. Ve bu küçük ormancığm, küçük ağaçlan
üzerinde kertenkeleye benzeyen iki hayvan fıldır fıldır dönen
gözleriyle bize bakıyordu.
İtiraf
etmeliyim ki, etrafı camla çevrilmiş olmasına rağmen, tarih
öncesi hayvanlanna benzeyen bu yaratıkların yanma yaklaşmak benim
ve foto muhabiri arkadaş için hayli güç oldu. Şaşkın gözlerle
hayvanlara bakarken, gözlerimiz Ediz Hun’a takıldı. Kıs, kıs
gülüyor, bir yandan da, «Korkmayın.. Korkmayın canım!. Bunlar
insan etinden hoşlanmazlar, melek gibi hayvanlardır!.» diyordu.
Heyecanımız yatıştıktan sonra hemen oracıktaki bir koltuğa
oturduk, daha doğrusu 'çöktük! Ve Ediz Hun'un birazcık araladığı
bu dünyanın kapılarını ardına kadar açmasını bekledik.
-
«Bazı insan vardır pul biriktirir, bazısı, antika eşya
koleksiyonu yapar. Kimi evinde cins cins kedi, köpek besler, kimi
para, kravat koleksiyonu yapmaktan hoşlanır. Bütün bunlar günlük
problemlerle dolup taşan monoton hayatımıza renk katan meraklardan
bir kaçıdır. Benim merakım da zoolojinin çeşitli dalları,
sürüngenler, kertenkelelerdir. Yalnız benimkiler günlük hayatı
renklendiren küçük merakların hayli üstünde, ötesinde. adeta
hayatımın, yaşayışımın ayrılmaz birer parçası..»
-
«Peki Ediz bey,» diyoruz, «bu merak ne zaman başladı sizde?»
-
«Şimdi 30 yaşında olduğuma göre 18 yıl geriye gidelim. Yani 12
yaşındayım. Diş doktoru Muzaffer Bey'in — Kendisi aile
dostumuzdu — teşviki ve yardımıyla bir akvaryum yaptım kendime.
İçine cins cins, rengarenk balıklar koydum. Benim için yeni bir
dünyanın temelleri işte o gün atıldı. Sonra bir hastalık bütün
balıklarımı aldı götürdü. O zaman hayatta yıkılmanın ne
olduğunu ilk defa öğrendim. Günlerce yasını tuttum
balıklarımın... Sonra bu merak bende gittikçe yerleşti.
Derslerimin en kötü olduğu günlerde bile biyolojim daima on'du.
Hele 17 yaşında iken Galatasaray Lisesi'nde açılan bir serginin
akvaryum pavyonunu hazırlayışımı hala unutamam.»
Sönmüş
sigarasını tablaya bastırdı, bir yenisini yaktı. Bacak bacak
üstüne attıktan sonra gizli dünyasının sırlarını vermeye
devam etti:
-
Aradan yıllar geçti Almanya’daki tahsil, SES'in vasıtasıyla
sinema girişim bu meraklarımı küllendireceğine aksine büsbütün
alevlendirdi Araştırmalarıma devam ediyor, bu defa sürüngenlerin,
kertenkelerın hayatlarını, yaşayışlarını inceliyor, gittikçe
bilgi dağarcığımı zenginleştiriyordum..»
Birden
yerinden ok gibi fırladı, kütüphaneden elinde bir yığın kitap,
dergi ve broşürle geri döndü. Delphin, Aquorien - Magazin, Dotz,
Salamandra, Aquaria, Allesuber Terrarium adlarını taşıyan bu
dergi ve ansiklopedileri heyecanla karıştırmaya başladı:
-
«İşte şu kitap sadece İguana Iguana'lardan bahseder. Bu kitap da
öyle. Bu dergilere aboneyim. Almanya'dan gelen şu katalog ve
broşürlerde istediğiniz cins hayvanın fiyatını bulabilirsiniz.»
Geniş
bir nefes almasından faydalanarak dilimizin ucundaki soruyu soru
veriyoruz:
-
«Bu İguana İguana» dediğiniz hayvancıkları nereden aldınız?»
-
«Almanya'dan,» diye cevap veriyor Ediz Hun ve üniversitede
öğrencilerine ders veren bir profesör edasıyla sözlerine devam
ediyor:
-
«Orada bu iş için açılmış yüzlerce mağaza var. Gidiyorsunuz,
istediğiniz cins sürüngeni, kertenkeleyi, hatta yavru timsahı
satın alıyor, evinizde «terrariyum» da besliyorsunuz. Bizde
«akvaryum» hayli yaygın, ama evinde «terrariyum» bulunduranların
sayısı parmakla gösterilecek kadar az.. İsterseniz size biraz
İguana Iguana'lar hakkında bilgi vereyim...
«Bilirsiniz
bu hayvancıkların adı başrolünü Ava Garder'in oynadığı
«iguana Geceleri» ne ad oldu.. N’olur, öyle kötü kötü
bakmayın hayvancıklarıma!.. Zararsız, munis hayvanlardır.
Yenidünya kertenkeleleridir bunlar. İri türlerinden bazıları
garip görünüşleri nedeniyle sirklerde 'Çin Ejderi' adı altında
halka gösterilir. Çeşitli türleri vardır. Hepsi gündüzleri
faaldir, geceleri ancak rahatsız edilince hareket ederler. Bu
gördüğünüz hayvancıklar, iguana ailesinin en iri üyeleridir.
Amerika tropikal bölgesinin bazı köşelerinde kuyruğu ile
birlikte tüm uzunluğu 180 santimi geçer, ağırlıkları 15 kiloyu
bulur. Gerdanında dantelamsı bir sarkık torba vardır, hayvanın
sinirlenmesi, heyecanlanması bu torbanın şişmesi ile anlaşılır.
Beslenmeleri son derece basit ve masrafsızdır. Sütlü ekmek,
ıspanak, pazı, salata, pişmiş pirinç, yiyen İguana Iguana'ların
eti tropikal Meksika ovalan ile Brezilya ormanlarında yaşayan
yerliler arasında pek makbuldür.»
Ediz
Hun’un balık merakından vazgeçmesinin, erine akvaryum yerine
terrariyum kurmasının sebebi neydi acaba. Soruyoruz. İşte
romantik jönün verdiği cevap:
-
«Gün geldi akvaryum tatmin etmez oldu beni.. Balıklar alemini tam
manasıyla öğrenmiştim.. Sonra balıklarla uğraşacak pek vaktim
olmuyordu. Bilirsiniz, evde balık beslemek derttir. Oysa İguana
İguana’ların bu derdi yok. Sonra balıklan cam arkasmdan
seyrediyorsunuz, oysa bunlann burnunun ucuna kadar sokuluyor,
yemeğini kendi elinizle yedirebiliyorsunuz.»
Yine
geriye yaslanıyor. Bize bakıyordu ama, eminim bizi görmüyordu.
-
«İlerisi için ne düşünüyorum biliyor musunuz?» dedi. Ve «Ne
düşünüyorsunuz?» dememize fırsat bırakmadan sözlerine devam
etti:
-
«Şöyle geniş bahçeli bir ev almak istiyorum. Bahçesine bir oda
büyüklüğünde camlı bir bölme yaptıracağım. Bu bölme
ortadan bir betonla ikiye bölünecek. Bir tarafında cins cins
tropikal nebatlar, diğer tarafta ise İguana Iguana’lar olacak...
Sonra oraya bir koltuk atacağım, sigaramı yakacağım, vahşi
tabiatla baş başa kalacağım...»
Hepimiz
birbirimize bakıyor, ama görmüyorduk. Gözlerimizin önünde
Ediz’in biraz önce anlattıkları canlanmıştı...
-
«Yakut.. Yakut.. Yakut».. Kurduğumuz tatlı hayallerden cırlak
bir sesin boşlukta patlamasıyla uyanıverdik. Arkadan Ediz'in
kahkahası patladı ve: «Şimdi size dünyanın en güzel, en akıllı
ve en sadık papağanı Yakut'u takdim ediyorum,» dedi. Bir kenarda
sessiz sedasız oturan Ediz’in meşhur papağanı Yakut bağırıyor,
ıslık çalıyor, oradan oraya sıçrıyordu. Ediz Yakut'u omuzuna
alırken bir yandan papağanın boynunu kaşıyor, bir yandan da
bize, «Bu da benim üç yıllık vefakar dostum,» diyordu. «Benden
başka kimseye yaklaşmaz. Orta Afrika’dan geldi. Bana 1950 liraya
mal oldu, ama bugünkü değeri 8000 liranın üstünde.» Papağanın
küçük gaga darbelerinden, kurtulmaya çalışırken romantik jön
sözlerini şöyie noktalıyordu:
- «Size küçük
dünyamın kapılarını ardma kadar açtım. Belki şimdi neden öyle
sağda - solda görülmediğimi, neden erime kapandığımı
anlamışsınızdır. Sizi yeni bir Ediz Hun'la tanıştırdım. Ama
ne yazık ki evimden dışarı adımımı atarken meşhur sinema
artisti Ediz Hun elbisemi giymeye mecburum. Ama ne olur, beni hep o
gözle görmeyin». Olur mu?»...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)
Yorumlar
Yorum Gönder