Nilüfer Koçyiğit karşımda oturmuş, ayak ayak üstüne atmış, incecik sesiyle konuşuyor. Nilüfer'i üç, dört ay var ki görmemiştim. Bu kısacık zaman bile en küçük Koçyiğit'i o kadar değiştirmiş ki... Boyu biraz daha uzamış, kilosu biraz daha azalmış, hareketleri, davranışları biraz daha olgunlaşmıştı. Gelecek yıllar için hummalı bir hazırlık vardı Nilüfer'de... Kendini üç, dört yıl sonrasına hazırlıyor, bunu da şöyle dile getiriyordu: - «Bundan böyle sadece başrol oynayacağım. Oynayacağım filimlerin tek kadın yıldızı olacağım. Benden ekmek bekleyen yok. Son aylarda üç başrolde oynadım: «Kızılırmak Karakoyun» da, «Şeytanın Oğlu» nda Yılmaz Güney'le, «Eceline Susayanlar» da da Fikret Hakan'la. Ablam, babamı kaybettiğimiz için Feryal'e, bana ve anneme bakmak mecburiyetinde idi. Halbuki benim böyle bir derdim yok. Arkamda kapı gibi ablam var. Şimdilik filim çevirmesem de olur.» Biz bunları konuşurken annesi Melek Koçyiğit içeri girdi. Melek Hanım da, Nilüfer ...