Türk sinemasında eli kalem tutanların sayısı bir haylidir. Bir zamanların «adı bilinen» yıldızlarından Gülderen Ece’nin bir şiir kitabı vardır. Fikret Hakan «Tellak Ali. adlı bir hikaye kitabı yazmış, Seçilmiş Hikayeler dergisinde birkaç hikayesi yayınlanmıştır, işe Spor gazetesinde hikaye yazmakla başlayan Hayri Caner, geçen yıl «Yeşil Gözlü Melek, adlı bir roman yayınlamıştır. Türkan Şoray da «Buruk Acı» ve «Buğulu Gözler, adlı iki romanını önce tefrika etmiş, sonra romanlar filme alınınca ikisinin de başrolünde oynamıştır. Yıldızların içinde edebiyatla en içli dışlı olan Yılmaz Güney de birçok hikaye yazmış, bunlardan biri yüzünden hapis yatıp sürgüne gitmiş, «Boynu Bükükler» adlı romanının birinci cildini yayınlamıştır. Şimdi bu listeye Ekrem Bora'yı da eklememiz gerekecek. Evet, sonunda Ekrem Bora da yıllarca düşündüğü bir konuyu nihayet yazmaya karar verip oturmuş yazı masasının başına, muntazam istif edilmiş dosya kağıtlarını alıp başlamış yazmaya. Önce beyninde kurdu...