Boğaz'dan hafif bir rüzgar esiyor, milyonlarca filim seyircisinin yalnız dokunabilmek için sonsuz fedakarlıklara katlanacağı simsiyah uzun saçlı kadının saçlarını dağıtı dağıtıveriyor. O ise siyah, iri mi iri gözlerini karşı sahillere çevirmiş, bü yük bir özlem ve mahzunluk içinde dalgın bakıyor. Bu kadın Türk sinemasında şöhretin zirvesine çıkan merdivenleri, en alt basamağından tırmanarak en yüksek noktasına erişmiş otan Türkan Şoray'dır. Ama bunca üne erişen, şimdiye kadar pek az insana nasip olan bir yere ulaşan, istediği ücreti (60.000 lira) dize getirdiği bütün filim prodüktörlerinden çatır çatır alan Türkan Şoray mutlu değildir. Deniz kenarında böylesine iç çeken, çevresine dalgın, hatta görmeyen gözlerle bakan bir insan mesut olamaz... - «Neden böyle birdenbire mahzunlaştınız?» cümlesi dudaklarımdan döküldü. Türkan Şoray, önce cevap vermekten kaçınan bir tavırla sorumuza sükûtla mukabele etti. Sonra mavi denizi, havada uçan martıları göstererek: - «Ben bunlar...