Güzel bir mayıs sabahı, İsviçre'de meşhur «İntercontinenta!» Oteli'nin kapısı önünde son model bir Rolls Royce araba durdu. İçinden gözlerine siyah gözlükler takmış, uzun boylu bir genç kadın indi. Arkasından gene kara gözlüklü, kısa boylu bir erkek. O sırada otelin kapıları da açılmış, birkaç kişi birden yeni gelenlere doğru koşmaya başlamıştı. Kısa boylu erkeğin kolunda yürüyen genç kadın otel personelini üzgün bir halde hafifçe selâmladıktan sonra ağır adımlarla asansöre doğru yürüdü. Biraz sonra asansörün kapısı kapanmış yukarıya çıkmaya başlamıştı. Biraz sonra asansör, on sekizinci katta duracak, dünyaca meşhur müşterisini indirdikten sonra tekrar aşağıya inecek ve normal çalışmasına devam edecekti. Bundan sonra da kim bilir kimler o asansöre binip otelin katlarına çıkacaklar, otelde kalmakta olan kim bilir hangi şöhretler aynı asansörle aşağıya ineceklerdi. Fakat biraz önce on sekizinci kata çıkan üzgün yüzlü genç kadın bir daha haftalarca hatta aylarca asansöre adımını...