Ediz Hun’un Cihangir'deki evinin telefonu acı acı çalmaya başladı. Telin öbür ucundaki şahıs rejisör Mehmet Dinler'di ve Türk sinemasının romantik jönüne şu talimatı veriyordu: - «Hazır ol Ediz... Tatlı Meleğim'in hipili sahnesini yarın çekiyoruz. Acele hipi kıyafetleri bulman gerekiyor. Yarın bütün ekip seni saat 13.00'te Pendik'te Palmiye Oteli’nde bekliyoruz. Geç kalma.» Ediz Hun, «Aman... Zaman... Şey... Bi'dakka,» bile demeye fırsat bulamadan telefon «çat» diye kapandı... Ediz Hun eli şakağında, kara kara düşünürken aynı ses, bu sefer Türkan Şoray'ın Levent'teki evine telefon ediyor, ünlü yıldıza «hipi» li sahne hakkında bilgi veriyor ve sözlerini aynı şekilde bitirip, karşısındakine söz hakkı vermeden, telefonu kapıyordu: «Sizi yarın saat 13.00'te Pendik'te Palmiye Oteli'nde bekliyoruz... Sakın geç kalmayın!» Şimdi kara kara düşünmek sırası Türkan Şoray’daydı... Ediz Hun telefondan biraz sonra evin içinde dört dönmeye baş...