GÖKYÜZÜ pırıl pırıl, tatlı bir mavilik içindeydi. Sıcaklar da henüz yeni bastırmaya yüz tutmuştu. Sevda Ferdağ uzandığı kumlarda sırt üstü dönüp gözlerini kapadı. İçini çekerek: -«Çocukluğumu hatırladım,» dedi. «Kaç yaşımdaydım o sıralarda?... On dört mü, on beş miydi, pek bilemiyorum. Nerde kıyı, köşe, kumluk yerler, hep oralara koşardım. Sonrada çakıl taşlarını bütün gücümle denize fırlatır, suların üzerinde kaydırırdım. Kolum yoruluncaya kadar devam ederdi bu oyun. Yaşım büyüdükçe oyunlar değişti. Şimdi bütün oyuncaklarım filmcilerin bonoları oldu.» Sevda Ferdağ susup göz kapaklarını araladı. Gene gözlerinin üstünde pırıl pırıl bir gökyüzü... Koca deniz kıyısında Sevda'dan başka kimse yoktu. Böyle bir yalnızlığa ihtiyacı olduğunu da söylüyordu. Bir süredir, birkaç filmde üstüste çalışmış, yorulmuştu. Ara sıra, işi olmadığı zamanlar böyle kaçamaklar yapması, bir bakıma şart olmuştu. Eve kapanmakla da aradığı huzura kavuşmuş olmuyordu. Biraz canı müzik istese, radyonun...