Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Yılmaz Güney etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

"Arkadaş" Filmi

Kolay değil "Arkadaş" gibi, Yılmaz Güney 'in çeşitli yönlerini yansıtan güçlü bir film konusunda kısa bir eleştiri yazmak. Ama filmin en önemli ve çarpıcı yönlerine şöylece bir dokunmak elbette mümkün. İlk olarak şu özelliği belirtmeliyim: " Arkadaş ", Türk sinemasının ilk politik mesajlı filmidir. Yanlış anlaşılmasın, politik yönleri olan ilk filmidir demiyorum. Ama sosyalist bir mesajı bir yanıyla da olsa ilk kez direkt seyirciye aktaran filmdir. Yılmaz Güney'in "Umut"u da içinde olmak üzere, "Karanlıkta Uyananlar"dan, "Yılanların Öcü"nden bu yana birçok Türk filmi politik amaçlar ya da uzantılar getirmiştir. Ama bu filimlerin hemen hepsini sosyalizme giden yolda geçilen demokratik aşamaların öğretileri ile açıklamak mümkündür. "Arkadaş" ise, yönetmenin politik öğretisinin adını daha ilk görüntülerle koyan bir filimdir. Bu anlamda da tıpkı "Umut" gibi sinemamızda yeni bir başlangıcın habercisidir. ...

Yılmaz Güney 3 Kişiyi Bıçakladı

Son günlerde film afişlerinde sık sık adına raslanan Yılmaz Güney , bir sabah gazetelerin vitrin sayfalarına geçti. İlk akla gelen, bir film artisti için dedikodulu bir olaya adının karışmış olmasıydı. Fakat hayır. Yılmaz Güney, yumurta topuklu ayakkabısını, arkasına basarak giyen bir kenar mahalle kabadayısının pervasızlığı içinde gece kulübünde 3 kişiyi bıçaklamıştı... BİR Yılmaz Güney vardı... Son günlerde film piyasasında çok kişi ondan bahsediyor, geleceğine ait parlak laflar ediliyordu. Bir sabah Yılmaz Güney tekrar yerli sinema aleminde yaşayanların ortak konusu oldu. Üç kişiyi bıçakla yaraladığı için gazetelerin birinci sayfalarında arz-ı endam etmişti  Yılmaz. Önce kimse gazetede okuduğu bu habere inanmak istemedi. İstikbal için bütün kozları eline geçirdiği sırada bir insanın böyle bir «iş» karıştırması akıl alacak şey değildi. Aktörün eşi bile bu haberlere inanmamış olacak ki, telefon edip durumu soranları, «Yılmaz çalışmaya gitti» diyerek daha beter şaşkınlığa ...

Yılmaz Güney ve ''Arkadaş''

İki yıl tutuklu bulunduğu cezaevinden bir süre önce tahliye olunan Yılmaz Güney , "Arkadaş” adını taşıyan yeni filminin çekimine bugünlerde başlayacaktır. "Ağıt" ve "Umut"ta olduğu gibi, Yılmaz Güney, "Arkadaş"ta da filmin yapımcısı, yönetmeni,senaryo yazarı ve başrol oyuncusu görevlerini üstünde taşımaktadır. Sanatçının dört yardımcı yönetmenle çalışacağı bu filminde Semra Özdamar, Nilgün Ertuğ ve Azra Balkan başrolleri paylaşacaklar. Filmin görüntü yönetmenliğini ise Çetin Tunca yapacaktır... (diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın) Tozlumagazin

Yılmaz Güney ve Fikret Hakan Barıştı

Her şey bir günlük magazinde çıkan bir haber ile başladı. Gazetenin yazdığına göre. «Vurguncular» filminde oynayan Yılmaz Güney ile Fikret Hakan kavga etmişlerdi. Gene aynı gazetenin yazdığına göre, Fikret Hakan, Yılmaz Güney'i itham eder tarzda konuşmuş, sağda solda «Yılmaz Güney filimde beni harcadı. Ondan böyle bir davranış beklemezdim,» demişti. Bu arada dedikodu makineleri de hemen faaliyete geçmiş, haberi okuduğu zaman beyninden vurulmuşa dönen Yılmaz Güney'e «Bu haberi Fikret Hakan verdi,» demişlerdi. Bunun üzerine Yılmaz Güney de kırgın bir tavırla, «Bu davranışı ondan beklemem,» demiş ama lafı orada kesmişti. Oysa dedikoducuların istediği o sırada Yılmaz Güney'in de konuşması, Fikret Hakan hakkında bazı sözler söylemesi olayın bir «polemik» şeklini almasıydı. Ama Yılmaz Güney susunca bu konudaki hevesleri kursaklarında kalakaldı. Geçenlerde iki güçlü oyuncu Klüp Suat'ta Ayşe – Ertuğrul Dernek çiftinin düğününde aynı salonda buluştular. İkisinin haline baka...

Yılmaz Güney Tahtına Oturabilecek mi?

- «Düşünmek başka şey ağam, yapmak başka!» Cümlelerine imza gibi eklenen «ağam» kelimesi olmasa da bir sinema dergisinde böyle bir cümle görürseniz bilin ki bunu Yılmaz Güney söylemiştir. Açık, sert, kesin bir cümledir bu ve: «Askerlikten sonra neler yapacaksın, önünde uzanan yeni devrede neler olabilir?» sorusuna «cevaben» söylenmiştir. Böyle başladı tezkeresini alıp, sivil hayata dönen Yılmaz Güney’le konuşmamız. Böyle başlaması da gerekliydi zaten. Geçen hafta da belirttiğimiz gibi son derece akıllı ve usta bir politikayla askerlikte de ününü sürdüren, çevirdiği filimlerle seyirciyle olan bağını kesmeyen «Çirkin Kral» iki uzun yılın sonunda tekrar Yeşilçam İmparatorluğuna dönmüştü. Bu iki yıl zarfında «Çirkin Kral»ın ağırlığı daima hissedilmişti Yeşilçam'da. Bu süre içinde Cüneyt Arkın’la Kartal Tibet «kral naipliği» için soluk kesen bir mücadeleye girmişler, önce Cüneyt Arkın arayı açmış, sonra birden atağa kalkan Kartal onu yan yolda yakalamıştı. Ama Kral İmparatorluğun...

Yılmaz Güney Tarihte Bir İlke İmza Attı

Bu yıl İstanbul sinemalarına bir hal oldu!. Temeli geçen sezon atılan «toplu gösteriler» kendini hissettirir derecede İstanbul sinemalarının afişlerine yerleşti.. «İsveç filimleri haftası», «Fransız yeni dalga filimleri haftası», «Tarihi filimler haftası», ünlü rejisörler, ünlü oyuncular adına çeşitli haftalar düzenlendi, bir hafta süreyle, adma hafta düzenlenen ülkenin, akımın, yöneticinin artistin geçen yıllarda oynayan filimleri İstanbul sinemalarında tekrar gösterilmeye başlandı.. Geçtiğimiz hafta bu «haftalar» modasına bir Türk artistinin de adı katıldı.. Bu, Türk sineması açısından önemli bir olaydı. Zira Türk sinema tarihinde ilk defa bir oyuncunun adına «toplu gösteri» düzenleniyordu. Türk sinema tarihine geçecek bu oyuncunun adı ise Yılmaz Güney'di.. «Çirkin Kral» Yılmaz Güney.. Bir hafta süreyle Çirkin Kral'ın ismi, kendimizi bildik bileli kollarını yabancı filimlere açmış olan Yeni Melek sinemasının vitrinlerini «üsledi.. Sayılan bir hayli kabank olan Yılmaz G...

"Yumurcak"ın 180 Bin Liralık Katı

Annesiyle babası, İlker’e «Yumurcak» filminde kazandığı parayla bir kat aldılar. Böylece de İlker Yeşilçam’ın en yüksek ücreti alan yıldızı oldu. Zira katın değeri 180 bin lira... Şans denen elle tutulmayan, gözle görülmeyen şey, Yeşilçam’ın yeni çocuk yıldızı İlker İnanoğlu’nun, filimdeki adıyla Yumurcak’ın kapısını bir çaldı, ama pir çaldı. Türkan Şoray, Cüneyt Arkın, Yılmaz Güney, Hülya Koçyiğit, Kartal Tibet, Sema Özcan gibi şöhretler, yaptıkları filmlerin hiç birisinden, 4 yaşındaki İlker kadar hasılat toplayamadılar. Onların yaptıkları filmlerin çoğu, Yeşilçam’ın biraz amiyane deyimiyle «yatarken», İlker İnanoğlu’nun ilk filmi «Yumurcak», İstanbul ve Anadolu sinemalarının altını üstüne getirdi. Anlayacağınız, «Yumurcak» daha ilk filminden milyoner oldu... İlker, ilk filminden bu kadar para kazanınca rejisör babası Türker İnanoğlu ile artist annesi Filiz Akın, kafa kafaya verip, uzun uzun düşündüler, taşındılar. İlker’in kazandığı, kazanacağı paraları nasıl değerlendirece...

Yılmaz Güney

Adana'nın Yenice Köyü'nden 1931 doğumlu Yılmaz Pütün... İstanbul'un Yeşilçam’ından Yılmaz Güney... Çirkin Kral... «Seyyit Han» ın, «Bir Çirkin Adam» ın, «Umut» un yaratıcısı... Yarım asırlık geçmişi bulunan Türk sinemasının büyük isimlerinden birisi... Oyuncu olarak, senarist olarak, yönetmen olarak... 1952 yılından 1971 yılına kadar uzanan 19 yıllık uzun bir köprü ve bu köprünün üzerinde yaşama savaşı veren, bu savaşı ezilmeden, ezerek sürdüren Yılmaz Güney... «Sinemadaki ilk günlerinizi anlatır mısınız?» dediğimiz zafnan gittikçe genişleyen bir gülüş kaplıyor yüzünü. Sonra sıkıntılı sıkıntılı düşünmeye başlıyor. Önce neden gülüyor, sonra neden düşünüyor, anlamak mümkün değil. Hoş, Yeşilçam'ın «Çirkin Kral» mı anlamak kolay değildir ya zaten... Bazen tayfun gibi sert eser. Bazen meltem kadar yumuşak olur! - «Aradan 13 yıl geçmesine rağmen ben hala sinemadaki ilk günlerini yaşayan bir adamım,» diye anlatmaya başlıyor Yılmaz Güney. «Heyecanımda, inadımda değiş...

Yılmaz Güney'e Eski Eşinden Çağrı

Taksim'de, Aydede Caddesi'nde Kıvılcım Apartımanı'nın en üst katindayız. Karşımızda Yılmaz Güney ve genç eşi Nebahat Çehre var. Nebahat, artık makiyaj yapmıyor. Saçlarını ensesinde toplamış, kulaklarını açmış. Pantolon giymiş. Titiz, dikkatli bir ev kadını.. Yılmaz Güney de, ortak olduğu Dadaş Film firması hesabına yaptığı bir filmi yeni bitirmiş... 30 ocak 1967'de evlendiklerine göre yedinci ayı doldurmuşlar. Yılmaz, sıcak havadan şikayet ediyor ve pencereleri açıyor. Nebahat: - «Yılmazcığım üşürsün. Zaten terlisin!» diyor. Yılmaz, sağlığını filan düşünmüyor. Soğuk biraların biri gidiyor, biri geliyor. - «Geçenlerde, kalbinin üzerine tabancayı dayayıp ateş etmeye kalkmışsınız, ama tabanca ateş almayıp, kurtulmuşsunuz.. Nasıl oldu bu iş?» diye soruyoruz. Canı sıkkın, ama cevap veriyor: - «Kurşunları daha önce karım çıkarmış. Yoksa ben, kalbine kurşun sıkmaktan korkacak adam değilim. Asabım bozulmuştu. Nebahat'e karşı kendimi suçlu hissediyordum. Kötü ...

Yılmaz Güney Silahsız Yapamıyor

Levent'ten İstinye'ye inen asfaltın sof tarafında, üzerine kömür tozu dökülmüş, dar bir yol vardır. Asfalttan bu yola sapıp yüz metre kadar yürürseniz gözünüze yazıları güçlükle okunan bir tabela ilişir: «Başbakanlık Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü İstanbul Bölgesi Atış Poligonu». Geçen hafta cuma günü öğleden sonra buradaydık. Ve yanımızda yerli sinemanın «Çirkin Kral»'ı Yılmaz Güney, Rus yapısı bir tüfekle atış talimleri yapıyordu. Yılmaz Güney bizi karşısında görünce doğrusu çok şaşırmıştı. Her halde bizlerle karşılaşacağını hiç tahmin etmediği için olacak, bir tuhaf olmuştu. O gün Yılmaz Güney'i, Levent'te tesadüfen görmüş ve bîr süre önce 110 bin liraya aldığı otomobilini takip ederek poligona gelmiştik. Önce, atış poligonuna niçin geldiğini söylemek istemedi: «Eğlence için,» diye kestirip atmak istedi. Fakat biraz İsrar edince doğruyu söylemekten başka çare bulamadı: - «Madem ki beni yakaladınız, açık konuşayım» dedi. «Türkiye Baitrap Şampiyonas...

Yılmaz Güney'in Sinemada İlk Günleri

Adana'nın Yenice Köyü'nden 1931 doğumlu Yılmaz Pütün... İstanbul'un Yeşilçam’ından Yılmaz Güney... Çirkin Kral... «Seyyit Han» ın, «Bir Çirkin Adam» ın, «Umut» un yaratıcısı... Yarım asırlık geçmişi bulunan Türk sinemasının büyük isimlerinden birisi... Oyuncu olarak, senarist olarak, yönetmen olarak... 1952 yılından 1971 yılına kadar uzanan 19 yıllık uzun bir köprü ve bu köprünün üzerinde yaşama savaşı veren, bu savaşı ezilmeden, ezerek sürdüren Yılmaz Güney... «Sinemadaki ilk günlerinizi anlatır mısınız?» dediğimiz zafnan gittikçe genişleyen bir gülüş kaplıyor yüzünü. Sonra sıkıntılı sıkıntılı düşünmeye başlıyor. Önce neden gülüyor, sonra neden düşünüyor, anlamak mümkün değil. Hoş, Yeşilçam'ın «Çirkin Kral» mı anlamak kolay değildir ya zaten... Bazen tayfun gibi sert eser. Bazen meltem kadar yumuşak olur! - «Aradan 13 yıl geçmesine rağmen ben hala sinemadaki ilk günlerini yaşayan bir adamım,» diye anlatmaya başlıyor Yılmaz Güney. «Heyecanımda, inadımda değiş...

Yılmaz Güney "En Kuvvetli Benim" Diyor

Taksim'de, Aydede Caddesinde, «Kıvılcım» Apartmanının en üst katindayız. Yılmaz Güney - Nebahat Çehre çifti burada oturuyor. Köşedeki «şömine» nin üzerinde son Antalya Filim Festivalinde kazandığı «altın portakal taşıyan kadın» heykeli duruyor. Saat 19.00 suları... Yılmaz Güney, birkaç gün sonra, Duygu Sağıroğlu ile başlayacağı filmin senaryosu üzerinde çalışmak üzere «Duyguların evine» gitmiş. Bunu, eşi Nebahat Çehre söyledi. Yılmaz'ı beklerken konuşuyoruz. Nebahat Çehre, Yılmaz Güney'le evlendikten sonra çok değişmiş. Bir «koca» nın aynı zamanda «hoca» olması gerektiği; kişilik sahibi bir erkeğin eşine sağladığı faydayı gözümüzle görüyoruz. Sinema sanatı üzerine o kadar sağlam fikirleri var ki, hayret ettik. Artık sadece Yılmaz Güney'le (o da yılda üçü geçmemek üzere) filim çevirmeye kararlı. Birbirlerini sevdikleri belli. Evde Yılmaz Güney'in annesi de var. Tıpkı oğlu gibi ince, esmer... Bir aralık «İnce Memed» den söz açıldı. Nebahat Çehre: «Osman Seden üç ...

Sarı Saçlı Yılmaz Güney

Etiler'de, bahçeli iki ev var. Biri Cevat Mahruki, öteki Mesut Turfanda'nın köşkleri... Önlerinden her sabah geçerim. Geçen gün gene projektörler, elektrik kordonları, travelling arabaları, tahta raylar gibi «filim çekim malzemesi» bu evlerden ikisinin bahçesine yığılmıştı. Şöyle bir göz atıp geçmek üzereydim. Bahçe kapısından açık sarı saçlı, ince, uzun boylu bir adam çıktı. Altın çerçeveli siyah gözlükleriyle tam bir kuzeyli, bir Avrupa'lıydı. - «Yerli filimciler galiba gene bir 'ortak - prodüksiyon' yapıyorlar? Bu aktör de onlardan biri olacak?» diye düşünüp yolumu değiştirdim ve yanına doğru yürüdüm. - «Affedersiniz, bu evde çevrilen filimde mi oynuyorsunuz? diye İngilizce ilk sorumu sordum. Ama adam başladı gülmeye... Kendi kendime: - «Deli mi nedir?» diye söylenmişim. Yabancı aktör birdenbire bana bekti ve garip bir şiveyle. - «Deli değilim! Yılmaz Güney'im!» demesin mi?... Bunca yılımı artistler arasında, yanyana, başbaşa geçirdim. Yılmaz G...