Konyaaltı Antalya'nın en güzel köşelerinden biridir. Göz alabildiğine uzanan çakıl taşları ile kaplı bir sahil... Karşıda, zirvesinden kar eksik olmayan tepeler... Sabahları çarşaf gibi dümdüz, öğleden sonra sahili döven koyu lacivert bir deniz... Ve kumsalın bittiği yerde sıra sıra evler, gazino ve lokantalar... AntalyalIlar bu evlere «oba» diyorlar... Yaz aylarında belediye tarafından denizi, güneşi sevenlere kiraya veriliyor... Festival boyunca da Antalya’ya gelen «görevlileri», «davetlileri» ağırlıyor.. Bu yıl bu obalardan biri, önü rüzgardan korunmak için hasırla örtülü olanı, yerlisi olsun, yabancısı olsun bütün herkesin dikkatini çekti. Obayı biri kız, diğeri erkek, iki kişi paylaşıyordu. Kız uzun saçlıydı. Kolunda dövmeler vardı. Adı Gülay'dı... Ama tanıyanlar onu «Hipi Gülay!» diye çağırıyorlardı. «Bu yıl ölen İzmirli Hipi Perihan'ın yerini alan Ankaralı Hipi Gülay'dır bu...» diyorlardı. Erkek ise, Türk sinemasının ve alaturka gazino müşterilerinin yak...