Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Semiramis Pekkan Ablasıyla Kavgalı

Siz kuş kafesi gibi bir yerde kedi beslendiğini gördünüz mü? Görmedinizse Kurtuluş'ta, Türkbeyi sokağında Ajda apartmanına gidin. Ablası Ajda Pekkan ve annesi Nevin Dobruca ile birlikte oturan (yakında başka eve çıkacak) Semiramis Pekkan'ın kedisi «Fifi» yi görün! Semiramis Hayvanlara pek düşkündür... Daha çocukken, baba evinde bile hayvan beslerdi. Ajda da «Hayvanları Koruma Derneği» üyesi olacak kadar hayvanseverdir. Ankara Hayvanat Bahçesinden aldığı köpeğin hikayesinden tutun da dostlarının, ahbaplarının hediye ettiği kedilere, kuşlara, hatta beyaz farelere kadar her hayvanı eve getirir. İki kardeş aynı hayvanı birlikte sever, okşarlar. Biri kucağından bırakır, öbürü alır. Hatta, ufak ev köpekcikieri Ajda'nın, Semi'nin (Ablası öyle der) yataklarına çıkıp baş köşeye kurulur, hanımlarıyle yatarlar. Daha doğrusu, şimdiye kadar yatarlardı. Fakat anneleri Nevin Hanım «nota» verince askerlerini, pardon hayvanlarını karyoladan anavatana çekmek zorunda kaldılar. Ama, A

Diclehan Baban Neden İntihar Etti?

Beyaz perdede heryıldız, bir yönüyle ilgi çekmiş, kendine yer yapmıştır. İntiharlariyle dikkati çeken yıldızlar da vardır ve bunların başında Diclehan Baban gelir. Ona "İntihar Şampiyonu" demek de yerinde olur... Reklam için, aşk için intihar etmediğini söyleyen Diclehan, "20 günde üç defa intihar için korkunç bir buhran geçirmek lazım" diyor. Her seferinde 40-50 hap birden yutmuş. Bu buhranın nedenlerini açıklamak istemiyor "İş verilmiyordu da ondan" diye geçiştirmiye çalışıyor. "Pekala frapan bir kadınım. Neşeliyim, dost arkadaş canlısıyım. Neden acaba intihara teşebbüs etti diye, bugüne kadar kimse aramadı sormadı. Kimse teselli etmedi, elini uzatmadı bana. Hatta dördüncü, beşinci intiharımı yapmam için beni tahrik ettiler. Ben ölürsem ardımdan ağlıyacak bir garip" anam var. İnsanlardan nefret ettiğim için intihar ettim. Ya iyilik ya gaye için yaşanır. Ondan sonra çok kötü günlerim oldu. Fakat intihar etmedim..." 1959 dan beri 30

Sevişen Kazanıyor

Loş bir odada duyulan iniltiler ve çalışan kameranın tekdüze sesi. Kompozisyon, baş kadın oyuncuyla baş erkek oyuncunun sevişmesi. Oldukça ateşli ve gerçeğe en yakın biçimiyle ve nihayet stop... Diğer yanda ıssız bir orman, genç bir kıza saldıran üç gözü dönmüş erkek ve yine kameranın o tekdüze sesi. Kameralar stop deyip, bütün işlemler bittikten sonra koca koca afişler. "Bu filmi çocuklarınızla görünüz", "Yılın ibret verici film olayı..." İşte Yeşilçam’ın en son kozu Ahu Tuğba gibi, Banu Alkan, Müjde Ar gibi sinemanın soyunan kadınlarıyla yapılmış "eğitici" filmler. Evet. 1970'li yılların seks furyasından sonra filmcilerin tek dayanağı yine seks. Arzu Okay , Mine Mutlu , Zerrin Egeliler , Dilber Ay ve bunlar gibi birçoğuyla başlamıştı seks furyasının altın çağı. Sadece ticari amaç güdülerek, hiçbir eğitici, öğretici, verici yanı düşünülmeksizin yapılan filmlerdi, o tarihte yapılan filmler. Sonunda "dur" diyenlerin baskısı altında sükse

Uğur Güçlü'yü Tanıyalım

Kalın, tok bir sesi var. Hani saz şalilerinin, Anadolu güneşinde yanan başaklar gibi güneşli sesleri vardır ya öyle... İçten, uğultulu, yumuşak, ısıtıcı... Üç telli saz gibi, biteviyelik içinde değişmezler. Bu sesin, ağır basan tarafı acı çekmiş insanlara mahsus duyarlığı... Gözleri de tatlı kahverengi. Ne çok koyu siyah, ne de sarıya çalan açıklıkta. Zeka ışıklarıyle sık sık parlıyor. Ekseriya ciddi, saygılı, düşünceli. Çatık kaşları simsiyah. Kirpikleri de öyle. Profilden bakıldığı zaman kartalımsı bir burun ve hemen üstündeki ince, parlak kaşları dikkati çekiyor. Siyah saçlarının arasında belli belirsiz görülen birkaç beyaz tel, hassas bir insan olduğunu işaret ediyor. «Daha gencim ama bakma Aklar düştü saçıma» Tangosunu hatırladım. Bir aralık, «Genç kızlar saçlarına ak düşmüş olgun erkeklere önem verirler,» gibilerden bir söz geçti aramızda... Tatlı tatlı gülümsedi. Ağzını açmadan, beyaz dişlerini göstermeden... Şöyle yukarıdan aşağıya belli etmeden süzüyorum. Tırnakla

Ablama Fark Atacağım!

Kocasından boşandıktan sonra tüm hızını sinemaya veren Bahar Öztan rakiplerini geçmek için var gücüyle çalışırken, en yakını olan kızkardeşi Nilgün Saraylı da kendisini hedef aldı ve iki ayda iki film tamamlayarak aranılan isim olma yolunda ilerlemeye başladı. Ve hemen de ablası için konuşmaya başladı... Yeşilçam sıkıntı içinde... Oyuncu sancısı çekiyor... Eski sanatçılar sürelerini, doldurduklarından yeni yüzler, yeni isimler ve yeni yetenekler film yapımcıları tarafından baştacı ediliyor... Ne star sistemi, ne de bir zamanlar Necla Nazır , Perihan Savaş ve HaleSoygazi 'nin başı çektiği genç star sistemi kaldı. Serpil Çakmaklı , Oya Aydoğan derken bir iki, kişi daha adından şon zamanlarda söz ettirmeye başladı. Bahar Öztan adındaki bu yeni isim, özellikle kocasından boşandıktan sonra açılıp, saçıldı ve rahatlığın getirdiği avantajla peşpeşe filmler yapmaya başladı... Bahar Öztan'ın kısa zamanda yol alışı da en çok kardeşini etkiledi;. Yirmibeş yaşındaki Nilgün Saray

Yeşilçam'da Filiz Ersürer Rüzgarı

BİR müddet ara verdiği Yeşilçam 'a yeniden dönüş yapan Filiz Ersürer, şimdi de Zeki Alasya'nın yönettiği «Sokak Kuşları» adlı filmde Zeki Alasya ve Metin Akpınar 'la başrolleri paylaşıyor... Daha önce Zeki Alasya - Metin Akpınar İkilisiyle «Cafer'in Çilesi» adlı bir filmde daha oynadığını belirten Ersürer, halen çevirmekte olduğu «Sokak Kuşları» adlı fiimi tamamladıktan sonra İzmir'e hareket edecek. «Sinemada ara verdiğim yıllara acıyorum. Şimdi her şeye yeniden çok hızlı olarak başlıyorum. Film çalışmalarıma fotoroman ve TV reklam çekimleri, defileler de eklenirse kurulu saat gibi hiç durmadan çalışıyorum. Bu çektiğimiz filmi tamamladıktan sonra İzmir'de yönetmenliğini Çetin İnanç'ın yaptığı bir filmde Cüneyt Arkın'la oynayacağım... Ve hemen ardından İstanbul’da Mahmut Tuncer'le bir film çekeceğim... Sonra da sürpriz bir film var devrede... 1984 yılı sinemada benim yılım olacak. Beyazperdede fırtına gibi eseceğim» diyen Filiz Ersürer , söz

Hülya Koçyiğit Hasta

Önce, bir telefon konuşması yapmıştık, Hülya Koçyiğit 'le... Ve o konuşmanın sonucunda da, fotoğrafların çekileceği günü kararlaştırmışuk. Her şey düzenlendiği gibi oldu ve Koç yiğit'in resimleri çekildi. Ancak, iki gün sonra Melek Koçviğit, Hülya'nın ülser olduğunu ve doktorların kati tavsiyesine uyarak istirahat ettiğini bildiriyordu. Gerçekten de Maçkada'ki evlerinin penceresinden dalgın dalgın Boğazı seyreden Hülya, bütün iviniyetli düşüncelere rağmen, iki gün öncesinin, Hülya'sından çok farklıydı. Hastalık, başlangıçta olduğu halde gözle görülür bir tahribat yapmıştı, güzel yıldızda. Bir süre, işlerinin geri kaldığından bahsetti... Sonra: - Benim gibi hareketi seven bir insanın,yatakta yatmak mecburiyetinde olması çok kötü, dedi. -Daha önceleri bilmiyor muydunuz? Ülser olduğunuzu? Kaşlarını havaya kaldırarak: - Yooo, hayır, dedi... Hiç aklıma bile gelmemişti bu Zaman zaman mide ağrıları çekiyordum ama, ülser olabileceğimi tahmin etmemiştim. - B

Serpil Barlas'ı Artık Unutun

Artık Serpil Barlas 'ı unutun. Bundan böyle Mrs. Serpil Dennison var. Çünkü genç şarkıcı geçtiğimiz günler içinde sessiz sedasız geldiği İstanbul'dan yine aynı sessizlik içinde eşyalarını toplayarak ayrıldı ve Florida'ya yerleşti. Hem de kiminle? Dört yıl önce Kıbrıs'ta tanışıp yıldırım nikahla evlendiği ve daha sonra da boşanıp beraber yaşadığı Amerikalı mühendis G. Scott'la. Üstelik yeniden resmi nikahlı karısı olarak. Anımsayacağınız gibi yaz başında Almanya konserlerinden sonra Türkiye'ye dönmeyen ve Amerika'da yaşayan annesi Aysel Ipar'ın yanına giden Serpil Barlas uzun süredir kayıplara karışmıştı. Geçtiğimiz gönlerde Aysel Ipar'ın İstanbul'a gelip dostlarıyla doğumgününü kutlarken ortaya çıkan Serpil Barlas hemen ertesi gün eşiyle birlikte Kıbrıs'a uçtu. Tanışmalarının yıldönümünü Kıbrıs'ta kutladıktan sonra apartopar Florida'ya dönen Serpil Barlas ve Amerikalı eşi 10 Kasım'da evlilik yıldönümlerini yeni evlerinde kutl

Şakir Öner Günhan Ve Ailesinin Bisiklet Keyfi

SPORUN her dalına büyük saygı duyduğunu söyleyen Şakir Öner Günhan ve ailesi, tam bir bisiklet hastası... Sanatçı, eşi Gülbin ve oğlu Ozan'la birlikte her gün bisiklet turları düzenliyor. Bir süre önce Ankara’da sahne çalışması yapan Şakir Öner Günhan şöyle konuşuyor: «Önümüzdeki günlerde de İzmir'e gideceğim. Sahne çalışmalarımın yoğun atmosferinden kurtulmamın tek yolu, karım ve oğlumun yanında dinlenmek. Hepimizin ortak bir tutkusu bulunuyor. O da bisiklet... Boş zamanlarımızda atlıyoruz bisikletlerimize ve cadde cadde, sokak sokak dolaşıyoruz İstanbul'u..» Şakir Öner Günhan, «Biz bisikletliler çetesini kurduk» diyor ve sürdürüyor konuşmasını: «Bu işten en çok mutlu olan ise Ozan. Eskiden ona pek zaman ayıramıyordum... Ancak şimdi ortak tutkumuz olan bisiklet, ikimize de bu zamanı bol bol veriyor.. En güzeli de, lastik patladığı zaman oturup onu değiştirmek, zincir çıktığı zaman büyük bir dikkatle zinciri takmak oluyor. Yakında ben İzmir'e gideceğim. O za

Canan Perver Anneliği Doya Doya Yaşıyor

CANAN Perver ve Temel Gürsu film çalışması için Anadolu'ya gittikleri zaman ikisinin de aklı-fikri İstanbul’daki çocuklarında kalıyor. Geçtiğimiz yıllarda Ferdi Tayfur 'la «Boynu Bükük» adlı filmin çekimleri için Side'ye giden Canan Perver ve filmin yönetmenliğini yapan Temel Gürsu o günleri hiç unutamıyorlar. Her ikisi de İstanbul'da kalan oğulları Burak'ı düşünmekten doğru dürüst çalışamamışlar. Şu günlerde Canan Perver'in işleri başından aşkın... Nedeni de «Benim canavarlarım» dediği iki yaşındaki Burak ile henüz altı aylık olan Emrah... Burak, karma aşı olduğu için iki gün yatakta yatmış. Emrah ise her zamanki gibi günlük yaramazlıklarını sürdürmüş. Bu arada Temel Gürsu da kendisine düşen payı almış, Canan Perver, Burak'la ilgilendiği için, gece yarısı uyanıp Emrah'ın mamasını o yedirmiş, ağladığı zaman da kalkıp onu uyutmaya çalışmış... Sonunda Burak'a yaptırılan karma aşı etkisini yitirmiş ve Gürsu ailesinde hayat normale dönmüş... Ca

Beşiktaş, Metin Türel Olayıyla Çalkalanıyor

BUNDAN bir buçuk yıl önce yapılan atılım, geçtiğimiz cuma günü dönüm noktasına gelmişti. Beşiktaş'ın son olarak Altay karşısında hem de kendi sahasında puan kaybetmesi bardağı taşıran son damla olmuş ve Metin Türel'in Beşiktaş antrenörlüğünden istifası konusu kamu oyuna açıklanmak istenmişti. Evet, geçtiğimiz cuma günü Beşiktaş'ın Taksim Sıraselviler'deki kulüp binası, gazetecilerle dolup taşmıştı. Çünkü yönetim kurulu adına Genel Sekreter ve kulüp sözcüsü Cengiz Kap açıklamalarda bulunacaktı. Önce Cengiz Kap toplantı odasına gelmişti. Sonra Metin Türel ayni yerde gözüktü. O anda gözler kulübün başkanı Mehmet Üstünkaya'yı arıyordu ki genç başkan da kapıda belirmiş ve mizansen tamamlanmıştı. Üstünkaya oturuyor, söze Cengiz Kap başlıyor ve Metin Türel'in ayrılmasiyle ilgili olarak şu açıklamayı yapıyordu: «Türk futbolunda ilk kez bir takımın antrenörü bizim açıkladığımız şartlar altında görevinden ayrılmaktadır. Biz yönetim kurulu olarak teknik kurulun ge

Önder Somer'in Şansı Açıldı

İstanbul'un Caddebostan, Suadiye ve Bostancı semtlerinin bu mevsimde sesiz, yalnız bir havası vardır. İnsana huzur, biraz da hüzün veren bir havadır bu... Hele hava yağmurluysa, hele yapraklar rüzgarın tesiriyle oradan oraya uçuşuyorsa... Biz de şubat ortasında, böyle bir akşam üstü, Caddebostan Plajyolu Mehtap Sokağında 33 numaralı evde oturan Önder Somer'in evini arıyoruz. Etraf tenha. On dakikadır yürüdüğümüz halde yolda ya iki insan gördük, ya da üç... Sert lodos rüzgarı kulaklarımızı sağır edercesine uğulduyor... Kapıda bizi Önder Somer karşıladı. İki yaşındaki oğlu Öner de sırtında. Tıpkı babasına benziyor. Hani derler ya: «Hık demiş, burnundan düşmüş!» diye, öyle işte. - «Buralarda ne işin var?» dedik. «İki saattir yoldayız!» Bir süre yüzümüze bakarak güldü: - «Hele bir oturun bakalım,» dedi. «Bir yorgunluk kahvesi içelim, sonra konuşuruz.» Oturduk, kahvelerimizi içtik... Önder Somer anlatmaya başladı: - «İstanbul tarafını hiç sevmem. İnsanı

Orhan Gencebay'ın Kara Bulutları

FİLMİN de uğursuzu olur mu demeyin. Pek ala olur. Film uzadıkça uzar, aksilikler, hastalıklar birbirini takip eder ve sonunda buyrun size, «Uğursuz bir film». Başrollerini Orhan Gencebay ve Müjde Ar'ın paylaştığı, Şerif Gören tarafından Gülşah Film hesabına Kuşadası’nda çekilen film de, böyle uğursuz filmlerden biri olmaya namzet. Film çekimi başladı başlıyalı, aksilikler birbirini takip ediyor. HER SEY KAPTANIN İÇKİYİ FAZLA KAÇIRMASI İLE BAŞLADI... Filmin bir sahnesinde Mete Sezer, Kuşadalı bir kaptanı canlandıracaktı. Arandı tarandı o sahneye uygun bir tekne bulundu, kaptanı ile ertesi gün öğleden önce buluşmak üzere anlaşıldı... Ertesi gün bütün ekip ve oyuncular yat limanıno bakan otelde toplandı. Kamera ve diğer aksesuarlar hazırlandı. Gözler her an yat limanına girmesi beklenen motoru arıyordu. Saat 12.00 oldu, 14.00 oldu, 16.00 oldu, ortada motor falan yoktu... Herkes sigara üstüne sigara içiyor, boğucu sıcaktan kurtulmak için yelpazeleniyor, sıkıntı içinde bekle

Aydın Birsel Kimin Oğlu

Dünya sahnesinden 13 yıl önce ayrılan, Türk sinemasının sadece bakışıyla bile izleyeni gönüllü bir tutsaklığa tabi kılmayı başarmış efsane ismi Belgin Doruk 'u bugüne kadar hep başkaları anlattı! "Küçük Hanımefendi"nin vefatına kadar bir an bile yanından ayrılmayan oğlu Aydın Birsel ise suskunluğunu ilk kez bozdu! "Hayata gözlerimi açıp etrafımı kavramaya başladığımda gözlerimin içine sevgiyle bakan güzel bir kadın hatırlıyorum Dünya güzeli bir kadın..." Konuşurken sesi titriyor. Heyecanlı Kısa aralıklarla yutkunuyor Sarf edeceği sözü özenle seçiyor. İlk kez bir gazeteciye, hayatının en kıymetli varlığını, annesini anlatıyor olmanın verdiği hüzünle sarmaş dolaş bir heyecan bu Sol yanağında annesinden miras belirgin bir "ben" var. Bu aynı zamanda bir "kader ortaklığının" nişanı! Bugüne kadar çok insan anlatmış annesini. Çok insan hayatı üzerine kalem oynatmış O hep durup izlemiş, dinlemiş, ölümsüzlük diyarına uğurlayana dek yanında

Deniz Erkanat ve Müşerref Tezcan Setlerde

GEÇTİĞİMİZ hafta Yeşilçam'da iki yeni isim, içlerinde yepyeni ümitler ve taptaze bir çalışma heyecanı taşıyarak film setlerinde geldiler, kamera karşısına geçip ilk filimlerini çevirmeye başladılar. Bu iki isimden ilki «1970 SES Sinema Artisti Yarışması»nda kızlar arasında üçüncüğü kazanan Deniz Erkanat. Deniz, Melek Film'in rejisör Mehmet Dinler yönetiminde çevirmeye başladığı «Hayatım Senindir» adlı filimde Hülya Koçyiğit ve Ediz Hun'la birlikte oynuyor. Gerçekten hoş bir tesadüf bu... Aynı filmin setinde, sinemaya «SES Sinema Artisti Yarışması»nı kazanarak giren 3 artist biraraya geliyorlar. Deniz Erkanat ilk filminde Ediz Hun ve Hülya Koçyiğit'in yanında oynamaktan çok memnun. - «Sinemadan zaten çok az kimse tanıyorum,» diyor. «SES mecmuasının Kent Oyuncuları Tiyatrosu'nda verdiği kokteylde Hülya Hanım ve Ediz Bey bize anılarını anlatmıştır, yararlı tavsiyelerde bulunmuşlardır. Kader şimdi bizi aynı sette birleştirdi. Sadece filimlerini görüp isimlerini

Sibel Can'dan Görülmemiş Veda

Sibel Can, «1987'de dansözlüğü bırakıp sahneye çıkacağım. Çok 7 büyük bir gazinoda üstleneceğim assolistlikle herkes benim sesime de hayran kalacak. Ancak tek bir arzum var. O da yılbaşında ilk ve son kez televizyonda göbek atmak» dedi. Sahnelerin çiçeği burnunda dansözü Sibel Can yeni yıla yeni atılımlarla gireceğini belirterek, «1987 benim için bambaşka bir yıl olacak. Zorlu bir sınav vereceğim ve dansözlüğü bırakıp sahneye çıkacağım» dedi. Uzun süredir bu konuda gizli çalışmalar içinde bulunduğunu belirten Sibel Can, dansözlükten sonra şarkıcılıkta da bir numara olduğunu ispat edeceğini söyledi. «Çok iddialıyım» 1987 yılında dansözlüğü bırakarak tamamen şarkıcılığa ağırlık vereceğini belirten genç sanatçı, sesine çok güvendiğini söyleyerek, «İnsanları etkilemeyi bili yorum. Vücudumdan ve danslarımdan sonra sesime de hayran kalacaklar» diye konuştu. Bu konuda son derece iddialı olduğunu belirten Sibel Can, şarkıcılığa çok büyük bir gazinoda assolist olarak başlayacağ

17 Yıl Gizlenen Çocuk

Jön tipiyle 40 yaşını aşmasına rağmen benim diyen gençlere taş çıkartır Selçuk Ural. Bugüne değin yaşadığı aşklar, yaptığı evlilikler ve halen sürdürdüğü dışarıdan sakin görünen oysa içinde büyük fırtınalar kopan kadın ilişkileri Selçuk Ural’ın adeta gençlik iksiri gibidir. Ve kimse yakışıklı şarkıcının boyunca yetişmiş 17 yaşında bir oğlu olduğuna inanmaz. Gerçekten çok güç Selçuk Ural'ın 17 yaşında yetişkin bir oğlu olduğuna inanmak ama, yıllardır gizlenen bu çocuğu basında ilk kez ŞEY ortaya çıkardı. Hem de nüfus kâğıdıyla, annesinin kimliğiyle ve her şeyden önce Selçuk Ural'ın sonunda ''Pes" edip oğlunu ortaya çıkarmasıyla... Yaşadığı çevre içinde Selçuk Ural'ın oğlu olarak tanınmaktan çekinmeyen Hakan Ural’ın varlığı önce Selçuk Ural’ın ikinci evliliğinden olan kızı Aslı'nın velayet davasında ortaya çıkmıştı. Bir başka çocuğu olduğunu ve bugüne kadar mükemmel bir babalık yaptığını savunan Selçuk Ural kızını da yanına almak için mahkemeye başvurmuş

Tayfun Karatekin

Tayfun Karatekin, şarkıcılıkla, tahsil hayatını bir arada devam ettiren bir sanatçıdır. Kısa bir müzik geçmişi olmasına rağmen, azmi ve müziği çok çok sevmesi sayesinde bugün Ankara’nın en sevilen seslerinden biri olmayı başarmıştır. 1945 yılının Cumhuriyet Bayramında Ankara'da doğan Tayfun, müzik hayatına, lise sıralarında atıldı. Amatördü. 1963 yılında Siyasal Bilgilerde yapılan bir yarışmada birinciliği kazanması, ona müzik dünyasının kapılarım açtı. İlk olarak Şanal Yurdatapan'la çalıştı. Sonra da arkadaşlarıyla, «Dört Dörtler» topluluğunu kurdu. 1966'da Alpay'ın gece kulübünde, geçen yaz da İstanbul'da, Batı Kulüpte dinlediğimiz genç şarkıcı, halen Ankara Bulvar Palasta çalışmaktadır. Tayfun’un kalın bir sesi vardır. Tekniği de oldukça kuvvetlidir. Kalın, fakat yumuşak sesi sayesinde, Ebony Keyes ve Tom Jones'un parçalarını büyük bir maharetle söylemektedir. Başkentin genç şarkıcısı Karatekin, repertuvannda hissi, parçalara daha geniş yer ayırır. A

46 Yaşındaki Arif Hikmet Ersoy Herkesi Şok Ediyor

DİLİMİZDE bir söz vardır, "Beşikten mezara kadar ilim arayınız," diye, işte hu deyime uyan Sapancalı Arif Hikmet Ersoy'da başlamış okumaya bir defa, ilkokulu köyünde bitirmiş, 23 yaşındayken de eşi Ayşe ile evlenmiş. Bir kundura dükkanı açımş kendine, Allah ne verdiyse günlük nafakasını çıkarıyor geçinip gidi yor muş. Ne olmuşsa o zaman olmuş, işi ters dönmüş birden. Çok kez boş filelerle eve döndüğü olmuş. Köyde borçlu gezmek ağır gelmiş. Çıkmış diyarı gurbete, varmış İstanbul'a.. Dolmabahçe Sarayına bekçi olmuş. Bu defa da kendini boş hissetmiş Sapancalı Arif Hikmet Ersoy. Düşünüp taşınmış, okumaya karar vermiş. Bir sene gibi kısa zamanda Emirgan ortaokulunu bitirmiş.. Arif Hikmet şimdi de liseyi bitiyor. Okumanın tadını almış bir defa. "Topu topu 46 yaşındayım" diyor.. Üsküdar'da küçük bir evde kirayla oturan Hikmet ve çocukları için, hayat şimdi çok tatlı. Onu çalıştığı yere levazım memuru yapmışlar. Maaşını da arttırmışlar ve giil gibi

Nazan Saatçi'nin Hayal Kırıklığı

YURT içinde olsun, yurt dışında olsun katılmadığım yarışma hemen hemen hiç kalmadı. Bu yarışmalar için harcadığım emeği, eforu yurt içinde kendi tanıtımım için harcasaydım, şimdi çoktan ünlü bir yıldız olmuştum» diye söze girdi Nazan Saatçi... - Ünlü yıldız nasıl olunuyor sizce? «Reklam olayı... Sonra iyi tanıtım, iyi tezgah... İyi tanıdıklar... İyi ve devamlı sansasyon... Basınla iyi geçinme... Destek görme... Biraz da maddi yönden güçlü olmak lazım. Bir de bilinçli ve temkinli hareket etmek...» - Bunlar sizde yok muydu?.. «Sinema ile benim büyük bir kontağım olmadı, olamadı. Yoksa 1976’da 'Sinema Güzeli' seçildim. Filipinler'de 'Asya Güzellik Yarışması'nda ikinci oldum. İtalya'da 'ideal Kadın' seçildim. Ve ben bunların reklamını maalesef iyi değerlendiremedim.» - İyi değerlendirseydiniz durum değişir miydi? «Zannederim değişirdi. Reklam olaylarını bilinçli ve yerinde yapmak lazımmış. Yedi ayda şöhret olanları gördükçe bunu daha iyi anl