Ana içeriğe atla

Kayıtlar

gönül yazar şarkıları etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Gönül Yazar Kediye Döndü

«BEN her işimi kendim görmeye alışkın bir insanım. Şimdiye kadar çok kısa süreli çalışmalarım hariç tüm anlaşmalarımı kendim yaptım. Nerede çalışacağıma, kadroma kimleri alacağıma hep kendim karar veririm. Menajerle çalışanlar hep beni tenkit ederler... Ama ben kurt misali kendi işimi kendim yapmayı tercih ederim. Alım-satımlarda, diğer iş ilişkilerimde kimseden yardım istemem. Evime bir şey yapılsa ustalarla kendim muhatap olurum. Böylece yorulurum ama, her şey gönlüme göre olur... Bu yüzden bana erkek gibi kadın diyenler de çoktur. Bunları neden anlatıyorum derseniz? Bende aşkın yarattığı değişiklikleri dile getirmek için. Vural beni uysal, her dediğini dinleyen 'kedi' gibi bir kadın yaptı. Gazinolardan bir teklif gelince ilk düşündüğüm 'Vural ne der acaba?' oluyor, işlerde kazançtan çok onunla beraber olacağım günlerin hesabını yapıyorum. Eğer teklif tatile rastlarsa içimde en küçük bir sıkıntı duymadan reddediyorum. Şunu da belirtmem gerekir ki, Vural benim ça...

Barışma 3 Gün Sürdü

Ajda Pekkan ’ın gazino sahnelerine dönüşü birkaç kez ertelendi. Nedende süperstarın altında ezilmeyeceği bir assolisti bulamamış olmasıydı. Önce Yüksel Uzel ’e ardından Gönül Yazar ’a teklif yapıldı. Evet, yanlış anlamadınız, yıllardır birbirine dargın olan Gönül Yazar ile Ajda Pekkan para uğruna dargınlığı unutup birlikte çalışmayı kabul ettiler. Hatta İstanbul’un lüks lokantası Park Şamdan’da başbaşa yemek yiyerek ön görüşmeleri yaptılar. Ancak Ajda Pekkan daha önceden Yüksel Uzel’e de ısrar ettiği gibi Gönül Yazar'la da kolkola fotoğraf çektirerek gazino ilanlarının hazırlanmasını isteyince sahnelerin kurt solisti bu şartla birlikte çalışamayacağını söyledi. Ve Gönül Yazar evine gider gitmez gazinodan aldığı avansı nazik bir teşekkürle aynen geri yolladı, üç gün süren barışmadan sonra Ajda Pekkan ile Gönül Yazar birbirlerine yine dargın ve yine sitemkar... Çünkü artık ortak menfaatleri yok... (diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın) Tozlumagazin

Gönül Yazar Aşka Hasret

Gönül Yazar on iki yıldanberi film ve alaturka şarkı piyasasında şöhret sahibidir. Fakat genç kadın şimdiye kadar gerçek aşkı tanımadığını ve aşka hasret kaldığını söylüyor. FAL AÇIYOR Gönül Yazar, başından bunca aşklar, evlilikler, serüvenler geçmiş bir yıldız... Şimdi yeni evinde yalnız iskambil açıp gelecek günlerini keşfetmeye çalışıyor. TAŞ BEBEK Gönül Yazar, Avrupalıların :«Cover Girl = Kapak Kızı» dedikleri tiplerden... Sempatik, fotojenik, renkli ve şık... Burada poz verme bakımından ne kadar tecrübeli olduğunu gösteriyor. DURUN SİZE İÇKİ GETİREYİM Gönül Yazar, içkiyi, şarkı söylemeyi ve flört etmeyi hayatının en önemli olayları sayar. Tekerlekli masayı ayağına getirip içmek de çok hoşuna gider. KARABAŞ Güzel ve şık kadınlar, cins köpekler besler. Gönül Yazar da :«Piçiko» sunu apartmanında baş köşeye oturtur. Onu köpek mamaları ile doyurur. Piçiko'nun mutluluğu gözlerinden belli oluyor. SAAT gecenin on ikisi. Bugün Gönül Yazar'la bir gece ...

Kaptan Gönül Yazar

Seyahati kısa sürecekti ama, İstanbul'un ve İstanbul'lu dostların özlemi daha başta içine çökmüştü. Gönül'ün çantasında yüklü bir de sipariş listesi vardı. Mesela Çolpan İlhan 'a, kirpik yapıştırma ilacı getirecek. Orhan Boran çakmak gazı istemiş. Sadri Alışık , «Aman hanıma parfüm» demişti. STELLA Solaris gemisinin merdivenlerinden, çıkarken Gönül'ün dudaklarından gayri ihtiyari «Les Enfants du Piree» şarkısının sözleri dökülüyordu. Kısa bir süre için de olsa İstanbul'dan ayrılmanın üzüntüsünü yüz hatları gizleyemiyordu. Bir ara gözleri dolu dolu oldu, «Son zamanlarda çok sıkılmıştım,» dedi. «Bu seyahat benim için biraz da dinlenme olacak...» Bir de, durup durup hakkında yazılan ve söylenenlerden şikayet ediyordu. Birlikte şantöz olarak çalışacağı geminin salonuna girdik, etraf rengarenk çiçeklerle süslenmişti. Kadife koltuklara yayılırcasına oturmuş Amerikalı turistler, pipolarını tüttürüp o gece kendileri için hazırlanan programın başlamasını bekl...

Gönül Yazar'ın Acı Tatılı Anıları

Bir İzmir sabahında henüz günün yeni ışıdığı bir saatte Kordonboyu'nda bir kız geziniyordu. 12 yaşında ya vardı ya yoktu... Ürkek ve telaşlı adımlarla kaldırımı baştan aşağı voltalayıp duruyordu. Minicik yüreği bu günün sabahında heyecandan olağanüstü şekilde çarpıyor, çarpıyordu... Delifişek bir görünümü vardı... Cin gibi gözleri, sarı saçları ve kısacık boyu... Yaşıtlarında görülmeyen ölçüde de inatçı bir kişiliğe sahipti... Bir süre sonra yanından geçen bir adama saati sordu... «Yedi» dedi adam... Daha çok erkendi okulun başlaması için... Gidip bir kanepeye oturdu... Deniz üzerindeki martıları, iskeleden kalkan bir vapurun ilk yolcularını seyre daldı... Bir ara elini sol yanağında gezdirdi... İki gün öncesini anımsadı... Üvey babasından yediği tokadın yanağındaki acısı geçmişti ama yüreğindeki iz silinmemişti... Gözleri dolu dolu oldu... Korkusuzca sokaklarda gezinen, sarhoş naralarına muzipçe cevaplar veren o kız birden ağlamaya başlamıştı. Kanepenin ucuna büzülmüş...