Parke taşlı tozlu yolda, 7 - 8 yaşlarında bir kız çocuğu, yere tebeşirle çizdiği dörtgenler arasında, tek ayağı üzerinde zıplayarak sek sek oynuyordu. Pembe üzerine desenli kısacık sevimli bir elbise giymişti. Saçlarının iki at kuyruğuna bağlanan beyaz kurdeleler, hemen uçuverecek bir çift kelebeğe benziyordu. Perihan Savaş , tozların içinde neşe ile hoplayıp zıplayan küçük kıza buğulu gözlerle baktı bir süre... Sonra döndü, «Biliyor musunuz, bir anda 16 - 17 yıl öncesine dönüverdim» dedi. Yüz hatları yumuşadı, dudakları mutlu bir tebessümle yukarı doğru kıvrıldı, «Aşağı yukarı aynı yaşlardaydım, her sabah annem saçlarımı tarar, iki küçük at kuyruğu yapar ve özenle kolaladığı beyaz kurdeleleri takardı» dedi ve devam etti: «Sonra önlüğümü giyer, annemin elinden tutar ve doğru Şehzadebaşı İlkokulu’nun yolunu tutardım.» Perihan Savaş'la birlikte Fatih'ten, Küçükmustafapaşa'ya doğru daracık eski İstanbul sokaklarında yürüyor ve bir yandan da konuşuyorduk. Perihan. ...