«Kamera hazır...» «Akü nasıl kontrol ettiniz mi?.. Şaryoyu şuraya yerleştirin... Çocuklar reflektörleri hazırlayın... Şöyle, şöyle şu taraftan. Güzel... Erol Bey şurada durur musunuz?... Türkan Hanım bu kadraj nasıl?...» «Güzel... Bir prova yapalım... Evet, Erol Bey alt sokaktan koşarak gelip, bu taşın yanında duracaksınız... Evet... Oldu...» «Kaset bir, sahne üç, plan dört, çekim bir...» «Alanı boşaltın lütfen...» «Klaket... Evet hazır...» «Motor...» Evet, kimimize belki yabancı gelecek olan bu konuşmalar bir Yeşilçam filminin çekim öncesi çalışmalarını anlatıyor. Yalnız bu bildiğiniz Yeşilçam filmlerinden değil... Ne oğlan kör oluyor, ne de kız şarkıcı. Hatta, fabrikatörün kızı tamirci oğlana, zengin oğlan başı eşarplı, takma kirpikli fakir işçi kıza aşık falan olmuyor. Peki ne oluyor? Türkan Şoray 1,5 yıl aradan sonra kameranın hem önüne, hem de arkasına geçerek bir Çukurova destanını filme çekiyor... Hem yönetmenlik, hem de başrol oyunculuğu yapan Türkan Şo...