Ana içeriğe atla

Haftanın Dönme Dolabı


Gerçekler hep bilindiği gibi değildir... Herkes Leyla Sayar'ı tanır bilemeyiz ama bu konuda gerçekten Sayar ne bir Muhterem Nur ne de bir Türkan Şoray kadar verimli olabilmiştir. .. Sayar'ın Dönme Dolap içerisinde kalan aşklarıyla dış pazardaki aşklarının sayısı aşağı yukarı eşittir... Bunda Sayar'ın ne istediğini bilmemesinin, ne şekilde hareket edeceğini bir türlü kestiremevip içine kapanık bir insan olarak yaşamasının rolü gerçekten önemlidir...
Sayar'ın zinciri etüd edildiği vakit ilk halkada bugüne kadar Mualla Mukadder'in kocası olarak ün yapmış Burhan Atakan dikkati çekmektedir... Yaşlı, ve çoğunlukla orta yaşlı erkeklere olan merakı ile tanınan Sayar aşk zincirinin karanlık kısımlarından sonra ilk defa Burhan Atakan ile yakın bir ilişki kurmuş ve henüz şöhret olmadığı devirlerde Dönme Dolapda olmasa bu alemin kişilerine hiç de yabancı olmıyan Atakan ile bir maceraya girişmiştir... Her zamanki ürkekliği içinde erkeklerden kaçan Leyla Sayar'ın yerli sinema aleminde bilinen en belli başlı aşklarından biri Duvaklı Göl filmiyle ilk defa yerli filmlerde oynamağa başlıyan Devlet tiyatrosu sanatçılarından Semih Sergen ile olmuştur...
EN BÜYÜK AŞKI
Sayar'ın en önemli ve gerçekten büyük dedikodulara sebebiyet aşkı Muzaffer Tema ile olanıdır... Tema'yı hala sevdiği bilinen Sayar Muzaffer ile uzun bir süre beraber kalmış fakat normalin dışındaki hareketlerin gittikçe artması, Sayar'ın sık sık ortada hiçbir mesele yokken çeşitli huysuzluklar çıkartması çoğunluğun evliliğe gider şeklinde düşündüğü bu aşkmı da beklenmedik bir sırada kesip atmıştır... Sayar'ın Dönme Dolap içerisinde gerçekten en büyük aşkı Tema ile olmuş, sonra Sayar uzun bir müddet ne yapacağına bir türlü karar veremeksizin öylece yaşamıştır... Bu arada, Sayar'ın adı halen evli olan bir doktor ve doğrudan doğruya reklam olarak ortaya atılan bir başka diş doktoruyla ufak tefek maceralara karışmıştır... 'Sundan sonrası zaten Leyla'nın ruhi sıkıntılar içerisinde geçirdiği bunalım içerisindeki zamanlarıdır... Bu süre içerisinde Sayar aşk bir yana yaşamak veya yaşamamak konusunda kesin bir karara varamamıştır. İşte dans etmeğe karar verdiği günlerde bir Ankara yolculuğu ve Semih Sergen ile yeniden karşılaşması, tohumları yıllarca önce atılmış aşkın alevlenmesine sebebiyet vermiştir... Kesinlikle bilinemez ama Semih Sergen'in karısından ayrılmasına kadar başlangıçta ciddi bilinen bu beraberlik daha ilerki tarihlerde ufak tefek kopmalar ile uzayıp gitmiş fakat bu gün şehirlerin yeniden ayrılmasıyla, tekrarı olmamak üzere tarihe karışmıştır... Leyla Sayar gerçekten yerli sinema aleminde aşklardan, sonu olmıyan maceralardan kaçar kadın olarak kalmıştır... Bugün ise kendisinin bütün itirazlarına rağmen Sayar yine sinema aleminin dışarısında kendisini ruh konusunda gerçek anlamda tatmin eden Ankara'lı doktor ile aşkların şimdiki halde en büyüğünü daha yaşamaktadır...
BİR ESKİ KURT
Evliliklerden başlamalı Tema deyince. Çocuksuz sırf, elden kaçmasın diye yapılan evliliklermiş bunlar... Tema ilk defa caz şarkıcısı Sevinç Tevs'i koluna taktığı gibi koşa koşa kimsecikler kızı kapmadan nikah memurluğunun yolunu tutmuş... İşte bir ilk evliliğiymiş Temanın sonra namuslu namuslu daha birkaç kere Tema alyansı parmağma takıp çıkartmış...
OLDU OLACAK...
Bir süre herne hikmetse bekar kalmış Muzaffer Tema... O tarihlerde dönme dolabın kişilerinle fazla ilişkisi olmayan bir vakitlerin film artisti Mualla Kaynak Ses operetinde Eşref Kolçak, Yılmaz Duru ve Nimet Alp ile birlikte dansedermiş... İşte orda görüp beğenmiş Muaila Kaynak'ı Tema... Tatlı tatlı bir arkadaşlık başlamıştı birden, taki araya o tarihlerin güzellik kraliçesi Aytan Çankaya İstanbul Canavarı filminde Muzaffer Tema ile karşılaşana kadar... ve işe Ayten Çankaya karışınca, birlikte çıkılan bir İtalya yolculuğuda araya girince Tema yine dönüşte kendisini nikah memurunun karşısında buluvermiş... Kızın elden kaçması meselesini hallettikten sonra 55- 56 yılı, Amerika yolculuğuna kadar bu evlilik fazla mutlu olmasa bile karınca kararınca gidivermiş işte... Ve sonra evlenmekten bıkmıyan jön Ayten Çankaya'dan bu yolculuk ortaya çıkınca kazasız belasız ayrılıvermiş
Sonra bir Amerika yolculuğu. Sonra 25 dolara Las Vegas'da yapılan dördüncü bir nikah.. Bu arada New-York'da Necla Ateş’in evinde üç ay süren misafirlik hep tatlı tatlı hatıralar olarak yer etmiş Tema'nın gerçekten renkli aşk hayatında... Tema Türkiye dönüşü yine bekarmış ve aşk konusunda durmağa, beklemeğe de katiyyen niyeti yokmuş... İşte İstanbul ve İstanbul'da yerli sinemanın kişileriyle birbirini takip eden yeni yeni aşklar başlamış Tema için...
Leyla Sayar Tema'nın yurd dönüşü hemen durmadan, beklemeden giriştiği ilk aşk... 3 yıl süren bu aşkım Tema her nasıl olmuşsa nikah dairesinden koruyabilmiş... Fakat biraz kavgalı biraz gürültülü geçen maceradan sonra olduğu yerde yorgun kurt beklemeyi, susmayı tercih etmiş... Taaki bir Ankara yolculuğunda başlıyan Adada devam eden ve İzmir'lere kadar uzayan Elif Türkan Atamer araya girene kadar.... Tema Ankara'nın bu tiyatrocusuyla bir süre arkadaşlık etmiş. Sonra sessiz sedasız bir müddet daha geçip gitmiş Tema için... Aşka tövbe etmeğe tam niyetlendiği bir sırada nereden aklına gelmişse Tema'nın srelmiş ve kendi hesabına Aşka Tövbe filmini çevirmeğe başlamış.Bu kordelada yerli sinemanın Mavi Boncuk dağıtımındaki ustalığıyla tanınan şöhreti Semra Sar çıkmış Tema'nın karşısına... Yaşma ve tecrübesine rağmen Tema bu aşkında bir hayli sıkıntılara düşmüş düşmüş ama, hem annesi, hem kendisi işi çığırından çıkarınca Tema elini ayağını bilmem kaçıncı kere yerli sinema ve dönme dolabın kişilerinden çekmiş...
MUHTEREM NUR EN HIZLI DÖNENLERDEN BİRİYDİ...
Muhterem Nur'un erkeklere öyle fazla direnecek ne aklı vardı, ne de hakkı... Olan olmuştu bir kere ve işte günlerin birinde, bir erkek çocuk dünyaya getiriverdi Muhterem Kısa.. Çocuğunun babası, Muhterem Kısa'nın ilk aşkı filan değildi... Bugün sorarsanız, saçının rengini bile hatırlamazdı oldukça iri bir meyva veren bu macera kahramanının.. .ve işte günlerden birinde, Nur, koltuğunun altında babasız yavrusu ve kendisini evlendirmek için can atan annesiyle birlikte iniverdi Eyüp Sultan'a... Pek değil, gerçekte niç ilgileri yoktu dinle ama Eyüp Sultan'da evler ucuzdu... odalara gelince, Muhterem Kısa'nın cebindeki para ancak bir oda kiralamaya yeterdi... Sonra, kalkık burunlu, muhacir kızı bir fabrikada çalışmağa başladı... Üç kuruşu beş kuruşa katıp,"yaşamaksa'' eğer, "yaşıyorlardı.." Tabii para yetmiyordu... tabii karınları açtı ve tabif birşeyler yapmak gerekiyordu... İşte o sıkıntılı günlerde Kısa Muhterem'in şansı, Beyoğlu’ndan yana güldü... Bir yazıhaneye gitti. Muhterem'e iş verdiler "burası film yazıhanesi, sen hademelik yapacaksın" dediler ve o günden sonra paralar paraları, aşklar aşkları takip etti... Muhterem Nur, Beyoğlu’na uzandıktan sonra her kalıba girdi çıktı... Beyoğlu'nda işe hademelikle başladı... sonra figüranlık ve derken pavyonda konsmatrislikbile. Onun sırtında, o tarihlerde, bir erkek çocuk, bir de yaşlanmağa başlamış koca anne vardı ve Muhterem Nur, yaşamak için, her şeyi yapmak zorundaydı...
SİNEMADAKİ İLK VELİSİ
Muhterem Nur'un kendiside kabul eder o tarihlerdeki yaşama kavgasını ve yaşamak için nelere katlandığını... Bu bakımdan, bir vakitler kadın oyuncular sınıfında zirveye çıkmış olan Muhterem'in beyaz perdeye tam manasiyle girmediği günlerdeki aşklarının ciddiyetine inanmamak ve bunları "yaşama kavgası" içerisindeki "zorunluklar" olarak kabul etmek gereklidir...
Türk beyaz perdesinde, kadın oyuncular için akla gelen ilk can simidi prodüktörlerdir. Arkasından rejisörler gelir... Bir adamın hem prodüktör, hem de rejisör olmasına gelince, işte bü, yerinde duramıyan, şöhrete bir an evvel erişmek için olduğu yerde ha bire eşinen kadın yıldız için kaçırılması imkansız fırsattır.
Yerli sinemanın, prodüktör- rejisörlerinden Ümit Utku'ya, bu özelliğinden dolayı, Dönme Dolap döndükçe daha çok kereler rastlamak imkanını bulacağız... Evet, yerli sinema alemine, sıkı çile çektikten sonra, girebilen Muhterem Nur, ilk olarak işe Ümit Utku'yla başladı. Sağlam bir "bismillah" çekti ve kollarım sıvadı... Muhterem'in aşk tecrübesi vasatın çok üstündeydi. Bu konuda, Ümit Utku, hayatından hiç şikayet etmiyordu. Ama yerli sinemanın zeki rejisörü Muhterem Nur'dan daha başka şeyler bekliyordu. Adı yeni duyulmaya başlıyan aşkı gerçekten kendisine benzetilmesi güç, son derece güzel fotoğraflar veriyordu... Ve ayrıca bir de "Allahtan vergi" oyun gücü vardı.. .İşte, Ümit Utku ile yerli sinemadaki ilk adımlarını atan Muhterem Nur, aradan uzun bir süre geçtikten sonra selameti yeni, fakat yine bir rejisör-prodüktörde buldu... Bu, yerli sinemanın sert kişilerinden biri olarak bilinen Memduh Ün'den başkası değildi. Memduh Ün de Ümit Utku gibi evliydi çoluğu çocuğu vardı ama Muhterem Nur için "evlilik" diye bir problem yoktu... Erkek istiyordu. Karşısına çıkan ve ona biraz şefkat gösteren ilk erkeğe tamamiyle bağlanıyor, herşeyi ile onun oluyordu.. İşte yerli sinemada erkeksiz duramıyan Muhterem Nur, ikinci kere, rejisör-prodüktör Memduh Ün ile bir yasak aşka girişirken, o anı yaşamaktan başka hiçbir şey düşünmüyordu...
Muhterem Nur kendisi de genç sayılırdı ama, iki orta yaşlı tecrübeden sonra genç, evli olmıyan, arzu ettiği ölçüde bir erkek buldu... Efgan Efekan, o tarihlerde, yeni yeni isim yapmağa başlamış, beyazperde de ''romantik jön'' sınıfına kayıtlı genç bir aktördü... İkisinin aşkı öylesine bir başladı... Muhterem Nur, Efgan'ın gençliğine, Efgan da Muhterem'in o günlerdeki şöhretine vurulmuştu. Reklam, gençlik derken, Muhterem Efgan'a iyiden iyiye bağlandı... Bir türlü nikah dairesine gidememiş olmanın verdiği hırsla sarıldı efgan'a... Öylesine bağlandığı ''Meryem'' filminde Efgan ile beraber oynayabilmek için fiatını indirmekten bile çekinmedi...
BİR CAMBAZ KIZDI
Muhterem Nur aşklarının en garantilisini Efgan ile yaşarken hiç işi yokmuşcasına taaa Almanya'lardan bir sirkle birlikte kalkıp gelen bu canbaz kızın adı sabina'ydı... Sarışındı Gençti ve Efgan o güne dek bırakın avrupa'yı, köprünün öbür yanına ait bir kadınla bile gezmemişti... Sabina ile birlikte çevirdikleri ''Canbaz Kızın Aşkı'' filminde tanıştılar... Aşkın lisanı yoktu... Anlaştılar. Ve çevreye ''Nikah günün şu tarihte'', ''vazgeçtik bu gün evleneceğiz'' diye randevular veren Muhterem'cik bir kere daha Yeşilçam'da erkek siz kaldı... Şarışın Alman'ın aşkı olan ''Muhterem Nur sayesinde reklam... sonra zirve'' prensibini bile unutturdu... Canbaz kızının aşkı Efgan'ın midesine bir hızlı oturdu ve iş yine Muhterem Nur'un başına düştü... Firigan için her erkek kaybedişindeki normal süreden biraz daha fazla ağladıktan sonra artık iyiden iyiye ''NUR'' olan Muhterem her zamanki azmi ve hırsıyla "bir başkasını" bulma mücadelesine girişti.. Bu kere gerçekten kuvvetliydi ve ne olursa olsun hedefine erişecekti...
KİM NE DERSE DESİN
...Ve kim ne derse desin lşın Kaan'nınla şanınla evlendi sonunda... Kars'da marsda ama resmen nikahlandı.. Damat yine gençti.. Damat yine sinemada bir takım şeyler yapmak, bir yere çıkmak için çırpınan sinemanın yeni isimlerinden, eski bir gazeteci Işın Kaan'dı... Muhterem Nur Işm Kaan tanışması bir piknikte olmuş ve Efgan Efekan'ın hemen arkasından aşağı yukarı aynı özellikleri sahip bir başkasının ortaya çıkması Muhterenf- de, içkiden sonraki işkembe çorbası tesirini yapmıştı... Işın Kaan o tarihlerde nişanlı bulunduğu Sunay Uslu'yu bir kalemde kenara atmca bu kere aşağı yukarı yine Efgan Efekan-Muhterem Nur prensiplerine paralel bir beraberlik başlamıştı.
Işın Kaan askerdi... Kars'ta hayatın tadı kolay kolay çıkmazdı,
Zaten arada maddi sıkıntılar vardı. Nihayet de yeril sinemada bir yere tırmanmakdı... ve bütün bu prensipler kafada olduktan sonra Muhterem Nur'dan dahai- yisini aramak fazla müşkülpesentlik olurdu...
FAZLA SÜRMEDİ
İşte bütün askerlik süresince Işın Kaan-Muhterem Nur evliliği devam etti... Ama herşey tamamlampTşm Kaan İstanbul'a geldiği vakit birçok konuda birçok değişiklikler olmuş, Muhterem Nur eski şöhretinden çok şey kaybetmesi yanısıra bir hayli borçlanmıştı;.. Durum bu olduktan sonra artık bu evliliğe devam etmek doğrudan doğruya başlangıçtaki prensipleri çiğnemekten başka birşey değildi... İşte asker dönüşü bütün bunları kafasından bir sinema şeridi gibi geçiren Işın Kaan daha fazla dayanamadı... İşte bu Muhterem Nur'un kayıtlara geçen ilk evliliği kısa bir celseden sonra son buldu... Muhterem Nur yerli sinemada sadece erkeksiz değil, hem parasız, hem de şöhretsiz kalmıştı... Tam bir çöküntü içersinde yeminler ediyor. "Artık hayatına hiçbir erkeğin giremiyeceğini" bıkmadan yorulmadan tekrar ediyordu... Fakat bütün imkanlarım bir türlü kullanamıyaıı bu kadın, Işın Kaan macerasından sonra da bir türlü ders alamadı... Yine ağladı, yine sızladı ama bir süre geçince aradan, herzaman olduğu gibi hafızası yıkanıverdi Muhterem'in... Yine aşık olmak ihtiyacı içerisinde kıvranmağa başladı.. Yine sevecek, yine aşık olacak ve belki de evlenecekti... İşte bu hava içerisinde aynı filmde oynadığı Yılmaz Duru çıkıverdi Muhterem'in karşısına... Muhterem Nur en az kendisi kadar bu piyasanın eskisi olan Yılmaz yıllardır tanırdı ama canı uzun bir süre sonra çekti Duru'yu.. Başlangıçta arkadaşlık yaygaraları içerisinde işe girişildi ama sonra gerçek ortaya çıkmakta fazla gecikmedi... Yılmaz Taksim'deki evini Cihangir'e Muhterem Nur'a taşıyınca "Muhterem yine yapacağım yaptı," gibi laflar, bu cinsden söylentiler işitilmeğe başlandı çevreden... Ve işte bu son aşk aradaki ufak tefek kavga neticesi Erol Büyükburç cinsinden çerezlere rağmen bugüne kadar uzayıp geldi...
YENİLERDEN BİRİ
Saçları hep alnına düşerdi... "Baygın bak, sonra romantik olursun" demişlerdi, o da baygın bakardı... İşte Ediz Hun'un Yeşilçam sokağım adımlamağa başladığı günlerdeki ilk haliydi bu... zaman zaman rastlıyacağız, çünkü o baygın bakışlı, saçlarının sık sık alnının üzerinde toplandığı ilk günlerdeki hatalarını Hun silip iyice örtmek için iyiden iyiye sesini soluğunu kesmiş ve karda yürüyüp, izini belli etmiyen bir adam haline geldi... İşte saman altından su yürüten Ediz Hun'un hayatına giren yerli sinemanın bayanları arasında çoğunlukla şöhret yapmış kişiler gizli gizli girip çıktılar...
Rüçhan Adlı kızmasın ama Türkan Şoray pek sahici olmasa bile her zaman kibar, her vakit ölçülü davranan bu yeni ismi pek hemde pek çok beğenirdi... İşte sonra günlerden birindeŞoray'ın şansı yaver gitti... Ediz Hun ile Türkan Şoray'ın birlikte oylayacakları bir film ortalık yere çıkınca her şey yoluna giriverdi... Ediz Hun yine ayni çekingenliği içerisinde oturduğu yerde beklerken Şoray bir kurmay kurnazlığı içerisinde fethetmesi zaten zor olmıyan kaleyi içeriden kazanmak için harekete geçti... Şoray aynı film setine gidip gelen ve Ediz Hun'un yakın barkadaşı olan erkeğe açıldı... İçini döktü...
AH ŞU KORKU OLMASA
Ediz Hun kendisine hiç beklemediği böyle bir teklif yapılınca hem şaşırmış, hemde sevinmişti. Tabii ki Türkan'ı arzu ederdi ama... ama işte korkuyordu Ediz Hun... Dedikodu çıkmasının kendisi lehine bir puan olduğunu biliyordu biliyor du fakat bir de ortalık yerde yenilip yutulması hiç de kolay olmıyan bir lokma vardı... Rüçhan Adlı ve adamlarından çekiniyordu... Çekinmekte de haklıydı... Fakat her şeye rağmen "evet"i yapıştırdı... Aracı gidip durumu Türkan'a anlattı... Şoray Ediz Hun'u taksi ile Cihangir'deki apartmanından aldıracaktı... Herşey ayarlanmış, bütün organizasyon en güzel işleyecek şekilde yoluna konulmuştu ama gece yalnız başına kalınca Ediz Hun'u daha önceleri de saran korku yeniden nüksetti... Ya Rüçhan Adlıya Rüçhan Adlı'nın adamları dedi ve o gece kendisini almıya gelen taksi boşuna bekledikten sonra çekip gitti.. Türkan Şoray'ın Dönme Dolapdaki locasına Ediz Hun sırf çekindiği için binmemişti ama Ratma Girik ile başlıyan sonra Apdurrahman Palay'ın karısı Özden Palay'a kadar uzanan zincirin ilk başlama halkası Türkan Şoray ile atılmış daha sonraki halkalar ise sessiz sedasız ilave edilmişti...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Deniz Gökçer Tercihini Yaptı

TİYATROYLA pek fazla içli dışlı değilseniz bile muhakkak Deniz Gökçer adını duymuşluğunuz vardır. Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü Cüneyt Gökçer ’le, aynı tiyatronun sanatçılarından Mediha Gökçer'in kızlarıdır Deniz Gökçer. Ne yalan söylemeli, geçen gün Acar Filim platosunda karşı karşıya gelip tanıştırılıncaya kadar, benim de kendisi hakkındaki bilgim bundan fazla değildi. Pek onun «Genel müdürün kızı olmaktan öte» iyi bir tiyatro artisti, sözü edilir, hesaba katılır bir sanatçı olduğunu duymuşluğum: «Andromak» ta, «Damdaki Kemancı» da, «Bir Bardak Su» seyretmişliğim vardı. Platoda, iki plan arasında tanıştırıldık Deniz Gökçer'le. El sıkıştık, kenardaki iki sandalyeye oturup konuşmaya başladık. 1945 yılında, Ankara'da doğmuş Deniz Gökçer... Önce Devlet Konservatuvarı Bale Bölümü'ne gitmiş, orada 6 yıl okumuş. Sonra şiddetli bir «lumba go» onu Bale Bölümünden ayrılmaya mecbur etmiş. Bunun üzerine yeniden imtihanlara girmiş Deniz Gökçer, bölüm değiştirip Devlet Konse

Türkan'ın Oyununa Geldim

TÜRKAN'IN OYUNUNA GELDİM Bir yanardağ...Aylardan beri için için kaynayan...Patlamaya pek niyeti olmadığı halde, koşullar sonucu büyük bir gürültüyle patlayan bir yanardağ... Ve şimdi ateş saçan bu yanardağ Cihan Ünal'dan başkası değil...Türkan Şoray'olan aşkı neredeyse şarkılara türkülere konu olacak duruma geldiği halde işin başından beri ortaya Şoray'la birlikte kesin çizgiler koymayan ve “bile bile lades”li sözler olan “belki”leri,”olabili”leri çok güzel bir şekilde vurgulayan Cihan Ünal,içnde yaşadığı koşulların birdenbire yön değiştirmesiyle artık dayanamadı ve patladı.Ve kanımızca tüm kamuoyunu ilgilendiren, kendisinin Türkan Şoray'la olan aşkının getirdiği,zihinlere çöreklenen bir çok soruya ışık tutan şaşırtıcı itiraflarda bulundu...Cihan Ünal'ı aylar sonra itiraflara zorlayan neden kuşkusuz herkesin evlnecekler gözü ile baktığı bir sırada Türkan Şoray, yeni bir oyunuyla Ruçhan Adlı gibi aşk yaşadığı Cihan Ünal'ı terkedilmiş pozisyonuna soku

Şey Dergisi’nin 1984 Tarihli 29. Sayısı

https://www.tozlumagazin.net

Nilüfer'in Kara Lekesi

Tüm çıplaklığıyla bilinmeyen bir olay hakkında konuşmak ve kişiler hakkında suçlamalarda bulunmak yanlış hir harekettir... 14 Nisan 1981 tarihinde resmen boşanmaya karar veren Nilüfer ve Yeşil Giresunlu arasındaki sürtüşmeler de, sonunda bu olayın kahramanlarına koca bir «Kara leke» sürüverdi. Yeşil Giresunlu'nun basına yaptığı açıklamalar oldukça ilginç ve bir o kadar da düşündürücü idi. Giresunlu aynen şöyle diyordu: «Nilüfer'in bir buçuk yıldan bu yana Mehmet Kölük adlı kişiyle ilişkisi vardır.» KADIN KADINA BİR SOHBET Bu olay hakkındaki gerçekleri bulmak için genç sanatçının evine giderek kadın kadına konuşmak istedim. Etiler'deki evinde beni annesi karşıladı... O da üzgün, o da çaresizdi. Bunca yıl büyütüp gözünün içine baktığı kızının «ihanet»le damgalanmasını hazmedemiyordu.. «Kızım sanatçı ama biz mazbut bir aileyiz. Ben dul kaldığım zaman Nilüfer henüz 9 yaşındaydı. Onu bugünlere getirene kadar neler çektim. Üç yaşında astıma yakalandı, yıllarca tedavi

Rıza Silahlıpoda'nın Büyük Aşkı

RIZA Silahlıpoda ile Serap Taşdemiroğlu, ilk kez dört yıl önce İzmir’de tanışmışlardı. Dört yıl sonra yine bir nisan akşamı da aşkları ortaya çıktı. Serap Taşdemiroğlu «Rıza ile bir arkadaş toplantısında tanıştık. Son ra arkadaşlığımız hiç eksilmeden bugüne kadar geldi» derken, Rıza Silahlıpoda da sevgilisinin gözlerinin içine bakarak şunları söylüyor: «Başımdan iki nikah, bir de nişan geçti. Ancak hiçbir zaman aradığım mutluluğu bulamadım. Ve dört yıl önce tanıştığım Serap’ta buldum gerçek dostluğu... Arkadaşlığımız gün geçtikçe sevgiye ve aşka dönüştü. Ama bir süre evlenmeyi düşünmüyoruz.» İstanbul’da tekrar sahneye çıkacak olan Rıza Silahlıpoda bu arada bir longplay dolduracak... Sanatçı İstanbul’da sevgilisi ile dinleniyor ve longplayının hazırlıklarını sürdürüyor. Rıza Silahlıpoda daha önce Sevda Karaca ile evlenmiş, şiddetli geçimsizlik yüzünden ayrılmış, şarkıcı Nilüfer ile de nişanlanıp kavgalı gürültülü bir şekilde nikah masasına gitmeden yollarını ayırmıştı. Rız