Gerçekler hep bilindiği gibi değildir... Herkes Leyla Sayar'ı tanır bilemeyiz ama bu konuda gerçekten Sayar ne bir Muhterem Nur ne de bir Türkan Şoray kadar verimli olabilmiştir. .. Sayar'ın Dönme Dolap içerisinde kalan aşklarıyla dış pazardaki aşklarının sayısı aşağı yukarı eşittir... Bunda Sayar'ın ne istediğini bilmemesinin, ne şekilde hareket edeceğini bir türlü kestiremevip içine kapanık bir insan olarak yaşamasının rolü gerçekten önemlidir...
Sayar'ın
zinciri etüd edildiği vakit ilk halkada bugüne kadar Mualla
Mukadder'in kocası olarak ün yapmış Burhan Atakan dikkati
çekmektedir... Yaşlı, ve çoğunlukla orta yaşlı erkeklere olan
merakı ile tanınan Sayar aşk zincirinin karanlık kısımlarından
sonra ilk defa Burhan Atakan ile yakın bir ilişki kurmuş ve henüz
şöhret olmadığı devirlerde Dönme Dolapda olmasa bu alemin
kişilerine hiç de yabancı olmıyan Atakan ile bir maceraya
girişmiştir... Her zamanki ürkekliği içinde erkeklerden kaçan
Leyla Sayar'ın yerli sinema aleminde bilinen en belli başlı
aşklarından biri Duvaklı Göl filmiyle ilk defa yerli filmlerde
oynamağa başlıyan Devlet tiyatrosu sanatçılarından Semih Sergen
ile olmuştur...
EN
BÜYÜK AŞKI
Sayar'ın
en önemli ve gerçekten büyük dedikodulara sebebiyet aşkı
Muzaffer Tema ile olanıdır... Tema'yı hala sevdiği bilinen Sayar
Muzaffer ile uzun bir süre beraber kalmış fakat normalin dışındaki
hareketlerin gittikçe artması, Sayar'ın sık sık ortada hiçbir
mesele yokken çeşitli huysuzluklar çıkartması çoğunluğun
evliliğe gider şeklinde düşündüğü bu aşkmı da beklenmedik
bir sırada kesip atmıştır... Sayar'ın Dönme Dolap içerisinde
gerçekten en büyük aşkı Tema ile olmuş, sonra Sayar uzun bir
müddet ne yapacağına bir türlü karar veremeksizin öylece
yaşamıştır... Bu arada, Sayar'ın adı halen evli olan bir doktor
ve doğrudan doğruya reklam olarak ortaya atılan bir başka diş
doktoruyla ufak tefek maceralara karışmıştır... 'Sundan sonrası
zaten Leyla'nın ruhi sıkıntılar içerisinde geçirdiği bunalım
içerisindeki zamanlarıdır... Bu süre içerisinde Sayar aşk bir
yana yaşamak veya yaşamamak konusunda kesin bir karara
varamamıştır. İşte dans etmeğe karar verdiği günlerde bir
Ankara yolculuğu ve Semih Sergen ile yeniden karşılaşması,
tohumları yıllarca önce atılmış aşkın alevlenmesine sebebiyet
vermiştir... Kesinlikle bilinemez ama Semih Sergen'in karısından
ayrılmasına kadar başlangıçta ciddi bilinen bu beraberlik daha
ilerki tarihlerde ufak tefek kopmalar ile uzayıp gitmiş fakat bu
gün şehirlerin yeniden ayrılmasıyla, tekrarı olmamak üzere
tarihe karışmıştır... Leyla Sayar gerçekten yerli sinema
aleminde aşklardan, sonu olmıyan maceralardan kaçar kadın olarak
kalmıştır... Bugün ise kendisinin bütün itirazlarına rağmen
Sayar yine sinema aleminin dışarısında kendisini ruh konusunda
gerçek anlamda tatmin eden Ankara'lı doktor ile aşkların şimdiki
halde en büyüğünü daha yaşamaktadır...
BİR
ESKİ KURT
Evliliklerden
başlamalı Tema deyince. Çocuksuz sırf, elden kaçmasın diye
yapılan evliliklermiş bunlar... Tema ilk defa caz şarkıcısı
Sevinç Tevs'i koluna taktığı gibi koşa koşa kimsecikler kızı
kapmadan nikah memurluğunun yolunu tutmuş... İşte bir ilk
evliliğiymiş Temanın sonra namuslu namuslu daha birkaç kere Tema
alyansı parmağma takıp çıkartmış...
OLDU
OLACAK...
Bir
süre herne hikmetse bekar kalmış Muzaffer Tema... O tarihlerde
dönme dolabın kişilerinle fazla ilişkisi olmayan bir vakitlerin
film artisti Mualla Kaynak Ses operetinde Eşref Kolçak, Yılmaz Duru ve Nimet Alp ile birlikte dansedermiş... İşte orda görüp
beğenmiş Muaila Kaynak'ı Tema... Tatlı tatlı bir arkadaşlık
başlamıştı birden, taki araya o tarihlerin güzellik kraliçesi
Aytan Çankaya İstanbul Canavarı filminde Muzaffer Tema ile
karşılaşana kadar... ve işe Ayten Çankaya karışınca, birlikte
çıkılan bir İtalya yolculuğuda araya girince Tema yine dönüşte
kendisini nikah memurunun karşısında buluvermiş... Kızın elden
kaçması meselesini hallettikten sonra 55- 56 yılı, Amerika
yolculuğuna kadar bu evlilik fazla mutlu olmasa bile karınca
kararınca gidivermiş işte... Ve sonra evlenmekten bıkmıyan jön
Ayten Çankaya'dan bu yolculuk ortaya çıkınca kazasız belasız
ayrılıvermiş
Sonra
bir Amerika yolculuğu. Sonra 25 dolara Las Vegas'da yapılan
dördüncü bir nikah.. Bu arada New-York'da Necla Ateş’in evinde
üç ay süren misafirlik hep tatlı tatlı hatıralar olarak yer
etmiş Tema'nın gerçekten renkli aşk hayatında... Tema Türkiye
dönüşü yine bekarmış ve aşk konusunda durmağa, beklemeğe de
katiyyen niyeti yokmuş... İşte İstanbul ve İstanbul'da yerli
sinemanın kişileriyle birbirini takip eden yeni yeni aşklar
başlamış Tema için...
Leyla
Sayar Tema'nın yurd dönüşü hemen durmadan, beklemeden giriştiği
ilk aşk... 3 yıl süren bu aşkım Tema her nasıl olmuşsa nikah
dairesinden koruyabilmiş... Fakat biraz kavgalı biraz gürültülü
geçen maceradan sonra olduğu yerde yorgun kurt beklemeyi, susmayı
tercih etmiş... Taaki bir Ankara yolculuğunda başlıyan Adada
devam eden ve İzmir'lere kadar uzayan Elif Türkan Atamer araya
girene kadar.... Tema Ankara'nın bu tiyatrocusuyla bir süre
arkadaşlık etmiş. Sonra sessiz sedasız bir müddet daha geçip
gitmiş Tema için... Aşka tövbe etmeğe tam niyetlendiği bir
sırada nereden aklına gelmişse Tema'nın srelmiş ve kendi
hesabına Aşka Tövbe filmini çevirmeğe başlamış.Bu kordelada
yerli sinemanın Mavi Boncuk dağıtımındaki ustalığıyla tanınan
şöhreti Semra Sar çıkmış Tema'nın karşısına... Yaşma ve
tecrübesine rağmen Tema bu aşkında bir hayli sıkıntılara
düşmüş düşmüş ama, hem annesi, hem kendisi işi çığırından
çıkarınca Tema elini ayağını bilmem kaçıncı kere yerli
sinema ve dönme dolabın kişilerinden çekmiş...
MUHTEREM
NUR EN HIZLI DÖNENLERDEN BİRİYDİ...
Muhterem
Nur'un erkeklere öyle fazla direnecek ne aklı vardı, ne de
hakkı... Olan olmuştu bir kere ve işte günlerin birinde, bir
erkek çocuk dünyaya getiriverdi Muhterem Kısa.. Çocuğunun
babası, Muhterem Kısa'nın ilk aşkı filan değildi... Bugün
sorarsanız, saçının rengini bile hatırlamazdı oldukça iri bir
meyva veren bu macera kahramanının.. .ve işte günlerden birinde,
Nur, koltuğunun altında babasız yavrusu ve kendisini evlendirmek
için can atan annesiyle birlikte iniverdi Eyüp Sultan'a... Pek
değil, gerçekte niç ilgileri yoktu dinle ama Eyüp Sultan'da
evler ucuzdu... odalara gelince, Muhterem Kısa'nın cebindeki para
ancak bir oda kiralamaya yeterdi... Sonra, kalkık burunlu, muhacir
kızı bir fabrikada çalışmağa başladı... Üç kuruşu beş
kuruşa katıp,"yaşamaksa'' eğer, "yaşıyorlardı.."
Tabii para yetmiyordu... tabii karınları açtı ve tabif birşeyler
yapmak gerekiyordu... İşte o sıkıntılı günlerde Kısa
Muhterem'in şansı, Beyoğlu’ndan yana güldü... Bir yazıhaneye
gitti. Muhterem'e iş verdiler "burası film yazıhanesi, sen
hademelik yapacaksın" dediler ve o günden sonra paralar
paraları, aşklar aşkları takip etti... Muhterem Nur, Beyoğlu’na
uzandıktan sonra her kalıba girdi çıktı... Beyoğlu'nda işe
hademelikle başladı... sonra figüranlık ve derken pavyonda
konsmatrislikbile. Onun sırtında, o tarihlerde, bir erkek çocuk,
bir de yaşlanmağa başlamış koca anne vardı ve Muhterem Nur,
yaşamak için, her şeyi yapmak zorundaydı...
SİNEMADAKİ
İLK VELİSİ
Muhterem
Nur'un kendiside kabul eder o tarihlerdeki yaşama kavgasını ve
yaşamak için nelere katlandığını... Bu bakımdan, bir vakitler
kadın oyuncular sınıfında zirveye çıkmış olan Muhterem'in
beyaz perdeye tam manasiyle girmediği günlerdeki aşklarının
ciddiyetine inanmamak ve bunları "yaşama kavgası"
içerisindeki "zorunluklar" olarak kabul etmek
gereklidir...
Türk
beyaz perdesinde, kadın oyuncular için akla gelen ilk can simidi
prodüktörlerdir. Arkasından rejisörler gelir... Bir adamın hem
prodüktör, hem de rejisör olmasına gelince, işte bü, yerinde
duramıyan, şöhrete bir an evvel erişmek için olduğu yerde ha
bire eşinen kadın yıldız için kaçırılması imkansız
fırsattır.
Yerli
sinemanın, prodüktör- rejisörlerinden Ümit Utku'ya, bu
özelliğinden dolayı, Dönme Dolap döndükçe daha çok kereler
rastlamak imkanını bulacağız... Evet, yerli sinema alemine, sıkı
çile çektikten sonra, girebilen Muhterem Nur, ilk olarak işe Ümit
Utku'yla başladı. Sağlam bir "bismillah" çekti ve
kollarım sıvadı... Muhterem'in aşk tecrübesi vasatın çok
üstündeydi. Bu konuda, Ümit Utku, hayatından hiç şikayet
etmiyordu. Ama yerli sinemanın zeki rejisörü Muhterem Nur'dan daha
başka şeyler bekliyordu. Adı yeni duyulmaya başlıyan aşkı
gerçekten kendisine benzetilmesi güç, son derece güzel
fotoğraflar veriyordu... Ve ayrıca bir de "Allahtan vergi"
oyun gücü vardı.. .İşte, Ümit Utku ile yerli sinemadaki ilk
adımlarını atan Muhterem Nur, aradan uzun bir süre geçtikten
sonra selameti yeni, fakat yine bir rejisör-prodüktörde buldu...
Bu, yerli sinemanın sert kişilerinden biri olarak bilinen Memduh
Ün'den başkası değildi. Memduh Ün de Ümit Utku gibi evliydi
çoluğu çocuğu vardı ama Muhterem Nur için "evlilik"
diye bir problem yoktu... Erkek istiyordu. Karşısına çıkan ve
ona biraz şefkat gösteren ilk erkeğe tamamiyle bağlanıyor,
herşeyi ile onun oluyordu.. İşte yerli sinemada erkeksiz duramıyan
Muhterem Nur, ikinci kere, rejisör-prodüktör Memduh Ün ile bir
yasak aşka girişirken, o anı yaşamaktan başka hiçbir şey
düşünmüyordu...
Muhterem
Nur kendisi de genç sayılırdı ama, iki orta yaşlı tecrübeden
sonra genç, evli olmıyan, arzu ettiği ölçüde bir erkek buldu...
Efgan Efekan, o tarihlerde, yeni yeni isim yapmağa başlamış,
beyazperde de ''romantik jön'' sınıfına kayıtlı genç bir
aktördü... İkisinin aşkı öylesine bir başladı... Muhterem
Nur, Efgan'ın gençliğine, Efgan da Muhterem'in o günlerdeki
şöhretine vurulmuştu. Reklam, gençlik derken, Muhterem Efgan'a
iyiden iyiye bağlandı... Bir türlü nikah dairesine gidememiş
olmanın verdiği hırsla sarıldı efgan'a... Öylesine bağlandığı
''Meryem'' filminde Efgan ile beraber oynayabilmek için fiatını
indirmekten bile çekinmedi...
BİR
CAMBAZ KIZDI
Muhterem
Nur aşklarının en garantilisini Efgan ile yaşarken hiç işi
yokmuşcasına taaa Almanya'lardan bir sirkle birlikte kalkıp gelen
bu canbaz kızın adı sabina'ydı... Sarışındı Gençti ve Efgan
o güne dek bırakın avrupa'yı, köprünün öbür yanına ait bir
kadınla bile gezmemişti... Sabina ile birlikte çevirdikleri
''Canbaz Kızın Aşkı'' filminde tanıştılar... Aşkın lisanı
yoktu... Anlaştılar. Ve çevreye ''Nikah günün şu tarihte'',
''vazgeçtik bu gün evleneceğiz'' diye randevular veren
Muhterem'cik bir kere daha Yeşilçam'da erkek siz kaldı... Şarışın
Alman'ın aşkı olan ''Muhterem Nur sayesinde reklam... sonra
zirve'' prensibini bile unutturdu... Canbaz kızının aşkı
Efgan'ın midesine bir hızlı oturdu ve iş yine Muhterem Nur'un
başına düştü... Firigan için her erkek kaybedişindeki normal
süreden biraz daha fazla ağladıktan sonra artık iyiden iyiye
''NUR'' olan Muhterem her zamanki azmi ve hırsıyla "bir
başkasını" bulma mücadelesine girişti.. Bu kere gerçekten
kuvvetliydi ve ne olursa olsun hedefine erişecekti...
KİM
NE DERSE DESİN
...Ve
kim ne derse desin lşın Kaan'nınla şanınla evlendi sonunda...
Kars'da marsda ama resmen nikahlandı.. Damat yine gençti.. Damat
yine sinemada bir takım şeyler yapmak, bir yere çıkmak için
çırpınan sinemanın yeni isimlerinden, eski bir gazeteci Işın
Kaan'dı... Muhterem Nur Işm Kaan tanışması bir piknikte olmuş
ve Efgan Efekan'ın hemen arkasından aşağı yukarı aynı
özellikleri sahip bir başkasının ortaya çıkması Muhterenf- de,
içkiden sonraki işkembe çorbası tesirini yapmıştı... Işın
Kaan o tarihlerde nişanlı bulunduğu Sunay Uslu'yu bir kalemde
kenara atmca bu kere aşağı yukarı yine Efgan Efekan-Muhterem Nur
prensiplerine paralel bir beraberlik başlamıştı.
Işın
Kaan askerdi... Kars'ta hayatın tadı kolay kolay çıkmazdı,
Zaten
arada maddi sıkıntılar vardı. Nihayet de yeril sinemada bir yere
tırmanmakdı... ve bütün bu prensipler kafada olduktan sonra
Muhterem Nur'dan dahai- yisini aramak fazla müşkülpesentlik
olurdu...
FAZLA
SÜRMEDİ
İşte
bütün askerlik süresince Işın Kaan-Muhterem Nur evliliği devam
etti... Ama herşey tamamlampTşm Kaan İstanbul'a geldiği vakit
birçok konuda birçok değişiklikler olmuş, Muhterem Nur eski
şöhretinden çok şey kaybetmesi yanısıra bir hayli
borçlanmıştı;.. Durum bu olduktan sonra artık bu evliliğe devam
etmek doğrudan doğruya başlangıçtaki prensipleri çiğnemekten
başka birşey değildi... İşte asker dönüşü bütün bunları
kafasından bir sinema şeridi gibi geçiren Işın Kaan daha fazla
dayanamadı... İşte bu Muhterem Nur'un kayıtlara geçen ilk
evliliği kısa bir celseden sonra son buldu... Muhterem Nur yerli
sinemada sadece erkeksiz değil, hem parasız, hem de şöhretsiz
kalmıştı... Tam bir çöküntü içersinde yeminler ediyor. "Artık
hayatına hiçbir erkeğin giremiyeceğini" bıkmadan yorulmadan
tekrar ediyordu... Fakat bütün imkanlarım bir türlü
kullanamıyaıı bu kadın, Işın Kaan macerasından sonra da bir
türlü ders alamadı... Yine ağladı, yine sızladı ama bir süre
geçince aradan, herzaman olduğu gibi hafızası yıkanıverdi
Muhterem'in... Yine aşık olmak ihtiyacı içerisinde kıvranmağa
başladı.. Yine sevecek, yine aşık olacak ve belki de
evlenecekti... İşte bu hava içerisinde aynı filmde oynadığı
Yılmaz Duru çıkıverdi Muhterem'in karşısına... Muhterem Nur en
az kendisi kadar bu piyasanın eskisi olan Yılmaz yıllardır
tanırdı ama canı uzun bir süre sonra çekti Duru'yu.. Başlangıçta
arkadaşlık yaygaraları içerisinde işe girişildi ama sonra
gerçek ortaya çıkmakta fazla gecikmedi... Yılmaz Taksim'deki
evini Cihangir'e Muhterem Nur'a taşıyınca "Muhterem yine
yapacağım yaptı," gibi laflar, bu cinsden söylentiler
işitilmeğe başlandı çevreden... Ve işte bu son aşk aradaki
ufak tefek kavga neticesi Erol Büyükburç cinsinden çerezlere
rağmen bugüne kadar uzayıp geldi...
YENİLERDEN
BİRİ
Saçları
hep alnına düşerdi... "Baygın bak, sonra romantik olursun"
demişlerdi, o da baygın bakardı... İşte Ediz Hun'un Yeşilçam
sokağım adımlamağa başladığı günlerdeki ilk haliydi bu...
zaman zaman rastlıyacağız, çünkü o baygın bakışlı,
saçlarının sık sık alnının üzerinde toplandığı ilk
günlerdeki hatalarını Hun silip iyice örtmek için iyiden iyiye
sesini soluğunu kesmiş ve karda yürüyüp, izini belli etmiyen bir
adam haline geldi... İşte saman altından su yürüten Ediz Hun'un
hayatına giren yerli sinemanın bayanları arasında çoğunlukla
şöhret yapmış kişiler gizli gizli girip çıktılar...
Rüçhan
Adlı kızmasın ama Türkan Şoray pek sahici olmasa bile her zaman
kibar, her vakit ölçülü davranan bu yeni ismi pek hemde pek çok
beğenirdi... İşte sonra günlerden birindeŞoray'ın şansı yaver
gitti... Ediz Hun ile Türkan Şoray'ın birlikte oylayacakları bir
film ortalık yere çıkınca her şey yoluna giriverdi... Ediz Hun
yine ayni çekingenliği içerisinde oturduğu yerde beklerken Şoray
bir kurmay kurnazlığı içerisinde fethetmesi zaten zor olmıyan
kaleyi içeriden kazanmak için harekete geçti... Şoray aynı film
setine gidip gelen ve Ediz Hun'un yakın barkadaşı olan erkeğe
açıldı... İçini döktü...
AH
ŞU KORKU OLMASA
Ediz
Hun kendisine hiç beklemediği böyle bir teklif yapılınca hem
şaşırmış, hemde sevinmişti. Tabii ki Türkan'ı arzu ederdi
ama... ama işte korkuyordu Ediz Hun... Dedikodu çıkmasının
kendisi lehine bir puan olduğunu biliyordu biliyor du fakat bir de
ortalık yerde yenilip yutulması hiç de kolay olmıyan bir lokma
vardı... Rüçhan Adlı ve adamlarından çekiniyordu... Çekinmekte
de haklıydı... Fakat her şeye rağmen "evet"i
yapıştırdı... Aracı gidip durumu Türkan'a anlattı... Şoray
Ediz Hun'u taksi ile Cihangir'deki apartmanından aldıracaktı...
Herşey ayarlanmış, bütün organizasyon en güzel işleyecek
şekilde yoluna konulmuştu ama gece yalnız başına kalınca Ediz
Hun'u daha önceleri de saran korku yeniden nüksetti... Ya Rüçhan
Adlıya Rüçhan Adlı'nın adamları dedi ve o gece kendisini almıya
gelen taksi boşuna bekledikten sonra çekip gitti.. Türkan Şoray'ın
Dönme Dolapdaki locasına Ediz Hun sırf çekindiği için
binmemişti ama Ratma Girik ile başlıyan sonra Apdurrahman Palay'ın
karısı Özden Palay'a kadar uzanan zincirin ilk başlama halkası
Türkan Şoray ile atılmış daha sonraki halkalar ise sessiz
sedasız ilave edilmişti...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)
Yorumlar
Yorum Gönder