ARTIK
Nükhet Duru gecede 3-4 yerde sahneye çıkan bir uvertürdür.
Repertuvarına
daha bir dikkat eder; saçına, giyimine, hareketlerine daha bir özen
göstermeye gayret eder. Bu arada Yeşilçam'dan da film teklifleri
gelmektedir. Ve yıl 1970'tir. Ayhan Işık, Bahar Erdeniz ve Yusuf Sezgin'in başrolleri paylaşacakları bir filmin hazırlıkları
yapılmakta ve bu filme bir kadın oyuncu aranmaktadır. Ve Nükhet
Duru adında karar verir yapımcılar.
O
günleri de şöyle anlatır Duru: «Bir gün çalıştığım
gazinonun kulisine bir prodüksiyon amiri geldi. 'Nükhet Hanım
hikaye tam size göre, Ayhan Işık'la oynayacaksınız' dedi.
«Ben
'Oynayamam, imkanı yok' dedim. Adam 'Neden?' diye sordu.
«'Zaten
gecede üç dört yerde sahneye çıkıyorum. Gündüzleri de
uyuyorum filmi ne zaman çekeceğiz. Film çekmeye zamanım mı var?'
dedim.
«'Biz
çekim saatlerini sizin boş saatlerinize göre ayarlarız' dedi
adam.
«Sonra
çekimler başladı. Ben ne filmin adını biliyorum, ne de rolümü
Tıpkı bir papağan gibi onlar ne söylerlerse ben de o söyleneni
tek rarlayıp yapıyorum. Hiç hoşlanmadığım bir durumdu bu. Bir
daha film çevirmem derken bir İkincisine başlamıştım bile.
Ünsal Emre'nin sevgilisini oynuyor ayrıca filmde şarkı da
söylüyordum. Sonra bir üçüncüsüne başladım.
«'DAĞDAN
İNME' idi filmin adı. Fatma Girik, Engin Cağlar —ben, Gülistan Okan ve Ferda Büyükgüneş birarada oynadık. Ve sonra sıra geldi
dördüncü filme. Sinemada o zaman bir seks furyası başlamış.
Mine Mutlular'ın, Arzu Okaylar'ın devri. Ben hala sinemanın bazı
üçkağıtlarından habersiz her gelen film teklifine 'Okey'i
yapıştırıyorum Dördüncü filmde de Aydemir Akbaşla ben ve Ahu Tuğba oynuyoruz. Filmde ayrıca şimdi adlarını bile
hatırlayamadığım bir sürü so yunan kadın da rol alıyor.
Filmde onlar soyunuyor ben soyunmuyorum. Fakat filmin adı seks filmi
ya. Bizim de adımız çıktı mı seks filmi oyuncusuna.
«Tam
ben bu bunalımı üzerimden atmaya, tekrar şarkıcılığıma
dönmeyi düşlerken bir fotoğrafçı arkadaşın oyununa gelip
bataklığa daha da batıyordum.
«Bir gün deniz
kenarında bikinili resimler çektirmek için gittiğimiz fotoğrafçı
arkadaş, beni dolduruşa getirip bikininin üzerini de çıkarttırdı.
Resimler çekildikten sonra geç de olsa aklım başıma gelmişti
ama neye yarardı ki?.. İş işten geçmiş resimler bir iki dergide
yayınlanmıştı bile... Artık bana her telefon açan gazeteci
arkadaş 'Bizim dergiye de o pozlardan yok mu?..' diye soruyordu.
Annem bir yandan, babam bir yandan, yakınlarım bir yandan
ağızlarına geleni söylüyorlar, işi hakarete kadar
götürüyorlardı. Amaçsızca yaptığım bu cahilliğimi iki ay
felç olup yataklara düşerek ödedim.»
«HER
ŞEYDEN NEFRET ETMİŞTİM BİR ANDA...»
Genç kadın henüz 20
yaşındaydı. O, pek çok kişinin ancak tüm yaşamı boyunca
yaşayabileceği olayları bu yirmi yıla sığdırmıştı sanki.
Çıplak resimlerinin ve filmlerin ortaya çıkmasından sonra da
iyice yıkılmış, bir hayli çökmüştü. Kimse ile konuşmuyor,
ortalarda pek gözükmüyordu. Ne olmuştu böyle birdenbire?.. Bunun
cevabını ve çaresini ararken de bir sabah yataktan kalkamadığını
farketti. Ayağa kalkamıyordu, kısmı felç olmuş, yatağa
bağlanıp kalmıştı. Artık ne arayanı, ne soranı vardı.
Sağlığında etrafında pervane olanların hiçbiri yoktu.
«Her şeyden nefret
etmiştim bir onda. Felç olmuştum ve param da bitmişti. Hiçbir
dostumun olmadığını anladım. Bir tek annem vardı yine yanımda.
Herkes benden kaçıyordu. 'Bu kız yatalak oldu artık bundan bir
şey olmaz' diyorlardı sağda solda. Elde avuçta ne varsa onlar da
doktor, ilaç ve tedavi masrafları olarak harcanıp bitmişti. Annem
ne kadar mücevheri ve ziynet eşyası varsa hepsini satıp savdı.
Yine de yetmiyordu. Bu kez doktorlara borçlandık. Umutsuz bir
bekleyişin içine girmiştim. Sonumun ne olacağını beklemeye
başladım. Fakat beklemek bana ölüm gibi geliyordu. Artık ne
olursa olsun ayağa kalkıp yürümeliydim, yürümeye çalışmalıydım.
Bir sabah annemden koluma girmesini rica ettim.
«O
gün ilk kez annemin kollarına asılarak tuvalete kadar gittim.
Ondan sonra her gün biraz daha fazla yürümeye gayret ettim.
Doktorların da yardımları ve telkinleriyle sağlığıma yavaş
yavaş kavuşur oldum. Cok zayıflamıştım yüzümde renk de
kalmamıştı. Moralim bozulmasın diye her sabah suratıma allık ve
ruj sürüyor, o güne kadar hiç yemediğim kanlı kanlı dalakları,
ciğerleri hap niyetine yiyordum. Parasal yönden sıfırı
tükettiğim için her şey bir an önce sahneye çıkabilmek yeniden
para kazanabilmek içindi.»
Tekrar
bıraktığı yerden sahne çalışmalarına dönen Nükhet Duru'nun
yeni sahne giysilerini iyi bir terzi olan annesi hazırlar. Yine
gecede üç - dört gazinoda birden iş bulan Duru, bir de abone
taksi tutar kendine.
Artık
daha bir tutumlu olmuş para bile biriktirmeye başlamıştır. Fakat
bu arada daha bir utangaç olmuştur: «Utangaçlığım had safhaya
gelince çalıştığım gazinolardaki ışıkçılara çaktırmadan
para verip kendime ışık tutturuyordum. Tıpkı bir assolist gibi
salondaki ışıkları söndürüp
sadece bir ark lambası ile kendimi aydınlattırıyor, böylece
seyircisiz bir salona okur gibi rahat şarkı söylüyordum.
«Gülmemek
elimde değildi. Gözüm bir şeye takılsa yahut da beni izleyen
biriyle gözgöze gelsem başlıyordum gülmeye. Ağlarken bile güler
oldum. Bunun önüne geçemiyordum. Bu yüzden bana isimlerde
takmışlardı 'NÜNÜŞ', 'GUGUŞ' gibi... Bir gün yine bir
gazinoda şarkıma başlamış, hoplaya zıplaya söylemeye
çalışıyordum. Sahnenin kenarında altın dişli bir adam ağzını
sonuna kadar açmış benim şarkıya mı gülüyordu yoksa bana mı
bilmiyorum ama, birden bire bana da bir gülme krizi geldi. Kendimi
tutamıyordum. Üçüncü şarkıyı zor tamamlayıp içeri kaçtığım
zaman patronun asık suratı ile karşılaştım. Patronun o asık
suratına rağmen gülmem yine devam ediyordu. Adam benim suratıma
baktı baktı ve 'Kendinize başka bir iş arayın. Burası komedi
tiyatrosu değil' dedi. Patronun bu cevabına rağmen, ben yine de
kendimi tutamıyor, gözlerimden yaş gelinceye kadar küçük kulis
odasında gülmeye devam ediyordum. Alışmıştım artık. Kovulmaya
da yeni iş bulmaya da... Neşemi kaybetmek işime gelmiyordu.
«Nasıl
olsa gazino piyasasının aranılan sıra şarkıcılarından biri de
bendim. Rakiplerim de o zamanlar Gökben, Sevtap Eti ve Gülistan
Okan'dı. Bazen ikimizin, üçümüzün aynı yerde çalıştığı
da oluyordu. Artık sıra şarkıcısı olarak sahne sırası
yüzünden münakaşa ettiğim de oluyordu. Çok sevdiğim halde
Sevtap Eti ile sıra yüzünden kavga etmiş bir müddet dargın
kalmıştık. Şans nasıl olsa bir gün bana da güler ümidiyle
çalışmalarıma devam ediyordum.»...(diğer haberler için
aşağıdaki linke tıklayın)
Yorumlar
Yorum Gönder