Ana içeriğe atla

Gönül Yazar Şıklıkta Sınır Tanımıyor

Evet, Gönül Yazar şık bir kadındır, çoğunluğun göz zevkine de hitap eder. Etmeyenlere de söylenecek bir sözümüz var... Gönül Yazar Türkiye’nin en şık kadınıdır. Varılan bu sonucu yaratan nedenleri dilerseniz gelin Türkiye’nin en ünlü sekiz modacısının ağzından dinleyelim. Ondan sonra da yani, bu birbirinden ünlü modacıların fikirlerini öğrendikten sonra düşünüp kararımızı yeniden verelim.
Ne demişler “Dünya da çirkin kadın yoktur, yalnız güzel görünmesini bilmeyen kadın vardır...” Evet, güzel görünmek insanına göre değişik şekiller alıyor... Kimine göre doğallık güzel olmakta birinci sırayı alırken, kimi de her zaman frapan ve göz alıcı olmayı güzel görünmek olarak niteliyor...
Ama çoğunluğun güzel görünmek olayında birleştikleri ortak nokta şıklık oluyor hiç şüphesiz... Şık bir kadın güzeldir... Şık olmayı bilen bir kadın güzel olmayı da biliyor demektir. Peki şıklıktaki değer ölçüsü nedir? Doğrusu şıklık da insanlara, fikirlere göre değişiyor ama bunun da bir geneli var tabii... Türkiye genelinde en şık kadın Gönül Yazar... Nasıl mı vardık bu yargıya? Gazetemizde bir iki hafta öncesine kadar yayınlanan “Ünlüleri Giydirenler” adlı yazı dizimizde yeralan ünlü modacı ve terzilerin kararı bu, bizim değil. Evet, Türkiye’nin birbirinden ünlü sekiz modacısı Mualla Özbek, Yıldırım Mayruk, Gürnar Çapa, Feriha Işıldaksoy, Sevim Baban, Suat Aysan, Şenay Gök ve Ubeyde Bozyiğit’e göre sanatçılar arasında en şık kadın Gönül Yazar. Gerek yakıştırmasıyla, zevkiyle, gerekse modayı yakından takip etmesiyle modacıların ortak kararı bu.
Kimseyi taklit etmeden, giyimiyle kuşamıyla, cemiyet içinde, sanat dünyasında öncü olan tek sanatçı Gönül Yazar’dır. Sabah yatağından kalktığı andan gece yatağa girene kadar tepeden tırnağa şıktır...”
Bu sözler İstanbul’un ünlü modacılarından Gürnar Çapa’ya ait... Öte yandan yıllardan bu yana çeşitli sanatçıları giydiren ünlü modacı Mualla Özbek de Gönül Yazar için bakın neler diyor: “Bundan yirmi küsur yıl önce Gönül Yazar İstanbul’a ilk geldiği zaman bir sefir dostumla birlikte ilk çıktığı gazinoda kendisini görmüştüm. Daha o zamanlarda zevkine hayran olduğum bir sanatçıdır. Paris’i ilk taşıyan sanatçı da kendisidir diyebilirim.” Bunun yanısıra Feriha Işıldaksoy müşterisi olmadığı halde en şık olarak yine Gönül Yazar’ı gösteriyor. Sevim Baban ve Yıldırım Mayruk ise Gönül Yazar’ın dışında giyim zevki olan bir başka sanatçı olmadığını ve hiçbir zaman eskimeyen, her zaman taze, her zaman şık olduğunu belirtiyorlar.
Evet, Gönül Yazar yıllardan beri şıklığıyla, zarafeti ve giydiğini yakıştırmasıyla adından sürekli söz ettirmiştir. Yazımızın başında da söylemiştik: Şıklık da tartışılır, insana göre değişir diyo... Ama bir de bunu şıklık konusunda söz sahibi kişilerden duyunca başka söyleyecek birşey bulunamıyor...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik 'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İstanb...

Olimpiyat Modası Türkiye'de

Modanın ne zaman, nereden, nasıl çıkacağı hiç belli olmuyor. Bir bakıyorsunuz Arap çöllerinin kızgın kumu etkiliyor stilistleri, bir bakıyorsunuz Anadolu'nun eşsiz uygarlığı. Uzakdoğu'dan esen Japon rüzgarını Amerika, yenisini üstlendiği dünya olimpiyatının ilgisiyle göğüslemeye çalışıyor. Maskotundan şapkasına, tişörtlerinden mayolarına, hatta ve hatta günlük giysilere kadar benimsenen olimpiyat modasında Amerika bu kez mayoya yani yüzme sporuna ağırlık verdi. Amerika'nın ünlü yüzücülerinin lanse ettiği mayoları, ülkemizde ilk kez uygulayan TEN mayolarının zengin koleksiyonunu da bir sporcu kadar, jimnastik çalışan balerin, film yıldızı Çiğdem Tunç lanse etmeye başladı. Dansı bıraktığını açıklayan, ancak başrollerden birini aldığı bir müzikalde dans edebileceğini dile getiren Çiğdem Tunç, bundan böyle yeniliklerin öncüsü olmak için çaba harcayacağını belirtiyor. -''Gencim, güzelim ve yetenekliyim. Bugüne kadar hep karşılık beklemeden yaptım her işimi. Ama bu...

Ceyhan Cem'den Büyük İddia

Selçuk Ural'la beraberliğimiz 1966 Aralık ayında başladı. Daha önce de arkadaştık ama, sadece gezip tozuyorduk. Ne o bana, ne ben ona karışırdık. Bir gün bana Bütün erkek arkadaşlarla ilgini keseceksin. Filmleri bırakacaksın... Gazetecilere, artistlere selam vermiyeceksin dedi. Beni apayrı bir insan yapmak istiyordu. "Bunu zaman gösterir" diye teklifini kabul ettim. Bir arkadaşın evinde kalıyorduk. O Batı Kulüp'te çalışıyordu. Maddi vaziyetimiz iyi değildi. Arabasını satması o sıraya rastlar. Sonradan benim yüzümden sattığını söylemiştir ki, bu doğru değildir. Borcunu ödiyemediği ve şıklığa fazla düşkün olduğu için satmıştır. Bir süre sonra çalışmağa Ankara'ya gitti. Para yollıyacağını söylediği halde sözünü tutmadı... Kavgalarımız bir türlü bitmedi. Günün birinde bana evlenme teklif etti. "Birbirimizi tanımıyoruz... Daha ileride" dedim. Kurtuluş’ta bir ev tuttuk.Bütün istediklerimi almağa başladı. Israrla benden çocuk istiyordu."Gözü, duda...

Olay Kadın Christine Haydar

Milli gelinimiz Christine Haydar , uzunca bir süredir ilgileri üzerinde topluyor. Christine Haydar denildiğinde herkes farklı şeyler düşünüyor haliyle... Tarihe düşkün olanlar Osmanlı İmparatorluğu'nun son zamanlarını hatırlayıp, çöküşün neden bu kadar şiddetli olduğunu keşfediyorlar. Tarihle arası hoş olmayıp da, gazino sahnelerinde kadın vücudunun inceliklerini araştırmayı tercih edenlerin aklına ise, güzel ve düzgün vücutlu bir kadın düşüyor. Beş parmağın beşinin de bir olmayacağına göre, değişik renk ve zevklerden hoşlanan insanların Christine Haydar adını duyduklarında değişik şeyler düşünmeleri, hatta bazı düşüncelerini çok ileri noktalara götürmeleri de olağan bir durum. Milletin hayal dünyası torba değil ki büzesin! TARİHİ KÖKEN Aslında Christine Haydar'ın şöhret yolu tarihi kökeni sayesinde açıldı... Türkiye'de herkes Christine Haydar'ın hangi «Haydar Paşasnın gelini olduğunu bilimsel metodlarla araştırırken, Avrupa dergileri paşaları atlayıp Christine...