Ana içeriğe atla

Ayhan Işık'ın Gözüyle Avrupa


AYHAN IŞIK Avrupa'dan döndü. Uzun süren bu seyahatinde «Kral»ın görüp gezmediği yer hemen hemen kalmamış. Danimarka. İsveç, Almanya. Hollanda. Avusturya, İngiltere... Her gittiği yerden bir iz kalmış. Kimi daha dün gürmüşçesine net; kimi flu fotoğraflar gibi sisli anılar... Beğenip hayran kaldıkları, şaşıp akıl erdiremedikleri, Türk mantığıyle Batılı düşünce tarzına vurduğunda farklı sonuçlara ulaşan olaylar... Bizim mutfağımızdan uzak yemekler, bizim lezzetimizden farklı içkiler, bize ters düşünceler, duygular... Hepsi, ama hepsi kendine yer bulmuş Ayhan Işık'ın anıları arasında; ama az ama çok!
«BİR AN MEMLEKET BOŞALDI ZANNETTİM»
Ayhan Işık bu seyahatinde bir şeye çok üzülmüş, önce kendini duygulandıran, sevindiren bir ilgi, sonra onu düşünceye sevk etmiş.
- «Avrupa'da bu defa en çok dikkatimi çeken şey, orada rastladığım Türklerin çokluğu aldu,» diyor. «Kopenhag'da yemek yerken. Berlin'de kitap, gazete alırken, Münih'te bira içerken, İsveç'te sinemaya girerken her yerde, Türklerle karşılaştık. İnsan dışarda kendi memleketinden insanlarla karşılaşınca çok seviniyor ama. karşılaştığı insanların sayısı bu kadar çok olunca düşünmekten de kendini alamıyor. Bir ara Türklerle öyle çok karşılaştım ki, ister istemez memleket boşaldı zannettim. Ama bir şey göğsümü gururla kabarttı. Almanya'da kimle konuştuysam bana sitayişle bahsettiler. Benim müşahedem de öyle. Dışardaki Türkler iş terbiyeleri ve çalışkanlıkları ile gerçekten her yerde çok seviliyor. Tabii bu da insanın göğsünü gururla kabartıyor.»
«KRAL GÖZÜYLE SEKS BUNALIMI»
Ayhan Işık'la belli bir plana, ya da önceden tespit edilmiş bir konuya göre konuşmuyoruz. O, aklına geleni söylüyor, biz söylediklerinden soru çıkartıyoruz. Konu bir ara dışardaki açık - sapıklığa intikal ediyor, oradan Avrupa'daki seks bunalımına... Ayhan Işık'ın bu konuda — «Tuh tuh, ne ayıp, ne ayıp!» kolaylığına sırt çeviren— sağlam ve tutarlı fikirleri var.
- «Bir defa Avrupa'da seks düşkünlüğünü bunalım olarak niteleyenlere hak vermek gerek,» diyor Ayhan Işık. «Bu seks düşkünlüğünü bunalımdan başka bir şeyle ifade edemezsiniz. Ama garip olan ne, biliyor musunuz? Endüstrileşme, duyguları da etkilemiş orada. İnsanlar zamanlarını kesin olarak ayırmışlar. Çalıştıkları zaman iyi çalışıyorlar, dinlendikleri zaman iyi dinleniyorlar, eğlendikleri zaman da hayatın tadını iyi çıkarıyorlar. Gelelim seks bunalımına... Bunu nasıl ifade etmeli bilmiyorum. Giyim, izah edemeyeceğim derecede hafiflemiş... En soğuk havada bile genç kızlar ya mini etek giyiyorlar, ya mini şort. Yalnız tabiî giyimi iklim çok etkiliyor. Meselâ İsveç'te, Danimarka'da — sanılanın aksine— giyim daha kapalı. Buna mukabil kuzeye oranla daha sıcak olan bölgelerde eteğin boyu da, şortun boyu da epey kısalmış. Buna mukabil erkekler sokakta gezen, kafeteryalarda oldukça serbest biçimde oturan kızlara dikkat bile etmiyorlar. Bunun sebebini oradaki Tûrkler’le konuşurken de tartıştık ve şu karara vardık: Bütün mesele alışkanlık. Hatta biri şöyle bir şey söyledi: 'Mesela,' dedi, 'Herkes çırılçıplak dolaşsa ve biri elbiseli olsa, herkes elbiseliye bakar değil mi? Bu da öyle... Herkes öyle giyindiği için hiç biri dikkati çekmiyor.' Bu, doğru olmasına doğru ama kadını yarı çıplak olarak el içine çıkaran bu moda Türkiye rçin değil tabii...»
Ayhan Işık bu son gezisinde Almanya'daki büyük gelişme karşısında hayran kalmış, «Kozmopolit bir şehir haline gelen, ünisex modasına uygun giyinmiş gençlerin, saçları sakallarına karışmış hipilerin dolaştığı caddelerde» hafızasında kalan sisler diyarını boşuna aramış, İsveç'te, Danimarka’da, «Bize ters gelen, ama orada son derece normal karşılanan,» karşı cinsler samimiyetine söyleyecek söz bulamamış ve sonunda, «Varım yoğum her şeyim, benim güzel memleketim,» deyip yurda dönmüş. Döner dönmez de çalışmaya başlamış, ilerisi için yeni kararları yok Ayhan Işık’ın... Yıllardır sağlam prensipler üzerine kurup yürüttüğü sinema serüvenine devam edecek, bu arada «nüans» diyebileceğimiz yenilikler de var tabii Kral cephesinde.
- «Bir defa senaryoları daha dikkatle seçeceğim. Geçen yıl 9 filim çevirmiştim. Bu yıl bu sayıyı bir azaltacağım ve 8 filimde oynayacağım. Ayrıca bu yıl aşk filimlerine ağırlık vermek istiyorum. Avantürlerde bile duygusal bir yanın olmasına gayret edeceğim.»
Evet, bu seyahatin hikayesi de böyle... Yiyip içtiği kendine kalan, gezip gördüğünü ise bize anlatan kral masadan kalkıyor. Haklı da... Yarın erken kalkacak ve yeni bir filme başlayacak. Sonra bir yenisi, sonra bir başkası.
Bu böyle devam edip gidecek... Taaa, yeni bir seyahate kadar...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zavallı Oya Hep Yatakta

Oya Aydoğan 'ın sinemadaki çizgisi bellidir... Çevirdiği her filmde mutlaka dişiliğini şöyle ya da böyle gösterir ya da göstertirler... İşte, Berhan Şimşek’le birlikte oynadığı son filmi olan “Zavallılar”da da, Oya Aydoğan bir türlü yataktan çıkamadı. Çeşil çeşit zavallılık vardır... İnsan, açlıktan zavallıdır, çaresizlikten zavallıdır, işsizlikten, parasızlıktan, kimsesizlikten zavallıdır... Fakat bizim bilmediğimiz bir başka zavallılık türü daha varmış... Aşk zavallısı... Bunu nerede mi teşhis ettik? Hemen söyleyelim, Oya Aydoğan'ın son çevirdiği filmin setinde... Yapımcı Kemal Dilbaz adına, yönetmen Ümit Efekan tarafından çekilen ve “Zavallılar” ismini taşıyan filmde, Oya Aydoğan, köyden şehre gelip, büyük kentin çarkları arasında kaybolan ve kaderin acımasızlığına karşı koyamayıp, hayalleri yok olan ve sonunda da onun bunun elinde oyuncak olan bir genç kızı canlandırıyor. Bu filmde Oya Aydoğan, yukarıda söylediğimiz gibi tam bir aşk zavallısı... Mekanı ise çoğu ...

Bahar Öztan ''Eski Kocamdan Koca Olmaz'' Dedi

Kendi aralarında nişan takan Bahar Öztan ’ın eski kocası futbolcu Kasım Gündüz ile Hüner Coşkuner ’in ablası Sema Coşkuner, çok yakında bir gazinoda verecekleri bir yemekle bu nişanlarını ilan edecekler. İnsanoğlu ne tuhaf doğrusu... Hele kadınların işlerine akıl sır erdirmek gerçekten güç... Ne zaman ne yapacakları, nerde, ne söyleyecekleri belli olsaydı, kadından canı yanan biri çıkıp da “Allahım kadın varkan, sen neden şeytanı yarattın?” der miydi? Bunu hangi kadın kabul eder bilemeyeceğiz ama Bahar Öztan’a sorarsanız, “erkek milleti”nin şeytanın ta kendisi olduğunu söylüyor. Zaten zamanında yani futbolcu Kasım Gündüz’le evli olduğu günlerin bitiminde de kocasını böyle suçlamış ve onunla beraberken, film çevirmek için İstanbul dışına çıktığı zaman evlerine ucuz kadınları getirdiğini, artık bu hale tahammülü kalmadığını, dolayısıyla bu yüzden ayrıldığını bas bas bağırmıştı... Ayrıldığı kocası Kasım Gündüz, şimdi yeni bir evliliğe soyunuyor... Şarkıcı Hüner Coşkuner’in gerçe...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

DÜNYANIN birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik ’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam ’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İsta...

Bu Gacıya Bir Baro

Çingeneler.. Kendilerine özgü konuşmalarıyla rahat yaşantılarıyla ve özgürlüklerine düşkünlükleriyle yüzyıllardan bu yana gelen toplumunuzun küçük bir parçası, sanatçı ruhlarıyla önlü kompozitörlere ilham kaynağı, yazarlara roman konusu olacak kadar bambaşka bir insan topluluğu olan bu insanların önemi son bir yıldır ülkemizde de hissedilmeye başlandı... Şüphesiz bu önem dünün pavyön şarkıcısı bugünün ünlü assolistl ve çingeneliğini inkar etmeyen Kibariye ile başlayıp başka ''iye'' takısı ile gazino sahnelerinde boy gösteren çingene veya çingene olduğunu iddia eden ses yıldızlarıyla güncelleşti... Ancak düne kadar olduğu halde ''Çingene''liğini inkar eden, aslını söylemekten utanan kişilerin bugün çingene olduğunu iftihar ederek söylemesi toplumun bu özellik sahibi kişilere gösterdiği ilgiyle gelen maddi manevi kazançtı. Ünlü şarkıcıların bile sahnelerde çingene oyun havalarıyla göbek atmaları, sahne gösterilerine özel olarak ''Çingene gö...