Ana içeriğe atla

En Müstehcen Film

Çeşitli milletlerin değişik özellikleri arasında, İngilizler'in muhafazarkarlığı pek önemli bir yer tutar. Yüzyıllardan beri İngiliz muhafazakarlığı, çeşitli sanat kollarında eser veren sanatçılara, ilham kaynağı olmuştur. Hele roman, hikaye, sinema ve tiyatro için İngiliz muhafazakarlığı, bitmez tükenmez, bir konu kaynağıdır. Fakat son yıllarda, çeşitli seks skandalleriyle, o tarihsel İngiliz muhafazakarlığı da hatırı sayılır derecede büyük bir sarsıntı geçirdi. Christine Keeler'ler, Mandy'ler dünyanın başka herhangi bir ülkesinde skandal yaratsalardı, belki hiç kimse onlarla bu derece ilgilenmeyecekti, ama olayın muhafazakar İngiltere'de patlak vermesi ilgiyi büsbütün artırmıştı.
Geçenlerde de Londra yakınlarında Columbia Şirketine ait stüdyoda, «Kiralık Kızlar» skandalini bile gölgede bırakacak derecede müstehcen bir filmin çekimine başlandı. Stüdyo idarecileri, filmin çekimi tamamlanmadan herhangi bir tepkiyle karşılaşmamak için, stüdyonun kapılarını yabancılara kapadılar ve dışarıya da hiç bir haber sızdırmamayı kararlaştırdılar. Filmin çekimi bittikten sonra sansür heyetleriyle başlarının nasıl olsa derde gireceğini biliyorlardı. Fakat filim çalışmaları sırasında sansürün işe el koyması tabiî hoş olmayacaktı. Bu sebeple filmin çekimi tam bir gizlilik içinde başladı, fakat maalesef aynı hava içinde devam etmedi. Columbia Şirketinin Amerikalı yöneticileri bu derece gizli çevrilen filmin istikbalinin pek de parlak olmayacağını düşünerek bir süre sonra kendi verdikleri karan geri alıp yasağı kaldırdılar.
Başrollerini emektar aktör George Sanders, genç aktör David Hemmings ve Fransız yıldızı Dany Robin'in paylaştıkları bu filmin konusu da hayli ilgi çekiciydi. Ancak birçok sahnenin sansüre uğrayacağı muhakkaktı.
Çok geçmeden «Londra'nın En İyi Evi» hakkında herkes bir şeyler öğrendi. Filmin hikayesi şöyleydi:
Kraliçe Victoria devrinin İngiltere'sinde, ülkenin ileri gelenleri, İçişleri Nezaretine gidip Londra sokaklarında açıkça müşteri bekleyen sokak kadınlarından yakınırlar. Ülkenin ileri gelenleri bu meselenin bir an önce halledilmesini istemektedirler. Hükümet üyeleriyle önemli şahsiyetler uzun müzakerelerden sonra nihayet bir anlaşmaya varırlar. Dünyanın en eski mesleğinin İngiltere'de yasaklanmasını hiç kimse istememektedir. Ancak şartların da değiştirilmesi gerekmektedir. Nihayet örnek bir genelev açıp mesleği geliştirip düzene sokmayı kararlaştırırlar. İçişleri Nazırı (John Bird) fikri hemencecik benimser ve Sir Francis Leybcurne'u (George Sanders) bir genelev açmakla görevlendirir.
Bu sırada özel işlerini düzene koymak için Hindistan'a gitmek üzere hazırlığa başlamış olan Sir Francis de, beraber yaşadığı Babette'e (Dany Robin) işi devreder. O da, Sir Francis'in yeğeni Walter'i (David Hemmings) kendine ortak yapar.
Artık Libertine Club adı verilen genelevin, bütün hazırlıkları tamamlanmıştır. Açılış gecesinde bizzat İçişleri Nazırı ve Fransa'nın Londra elçisi hazır bulunur.
Londra'nın ünlü «Big Ben» i gece yarısını haber verirken, nümune kulüpte de işler enikonu karışır. Kulüpte görevlendirilen kızlarla Londra'nın diğer genelev kızları arasında müthiş bir arbede çıkar ve filim komik ve ilgi çekici bir kavga sahnesiyle sona erer.
Filmin çekimi önümüzdeki günlerde tamamlanacak, fakat bunu seyretmek sinemaseverlere kısmet olacak mı, olmayacak mı? İşte orası belli değil. Fakat şurası muhakkak ki, olsa bile şüphesiz 18 yaşından büyüklere olacak...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Kartal Tibet'in Hayranlarının Sevgisi

Sinema yıldızlarının oturduğu semtlerin posta müvezzilerine Allah sabırlar versin. Öyle ya, onlar muhakkak ki meslekdaşlarından hem daha çok çalışmakta, hem de daha çok yorulmaktalar. Üstelik sadece her Allahın günü o yıldızın» evine 50 ile 100 arasında değişen mektup taşısalar gene iyi, arada «hayranlardan gelen hediyeler» de var.. Geçenlerde Bebek’e gitmiştik. «Hazır gelmişken bir de Kartal Tibet'e uğrayalım,» deyip Arif Paşa yokuşuna saptık. Ayağımız uğurlu mudur, nedir? Biz girdikten sonra kapı kısa aralarla çalınmaya başladı. Önce Gündüz hanımın ahbapları geldi, peşinden Kanat için ısmarlanan oyuncakları getiren adam ve peşinden mahallenin emektar müvezzii... Kartal Tibet kucağında büyük bir mektup tomarıyla yanımıza geldiği zaman dikatimizi hemen zarfların arasında göze çarpan bir paket çekti. Bir «Kartal Tibet» hayranı tutmuş, okuyup çok beğendiği «Kopuk Takımı» adlı kitaptan bir tane daha alıp hayranı olduğu yıldıza göndermişti. Bu, bizim aklımıza bir konu getirdi: A...

Zavallı Oya Hep Yatakta

Oya Aydoğan 'ın sinemadaki çizgisi bellidir... Çevirdiği her filmde mutlaka dişiliğini şöyle ya da böyle gösterir ya da göstertirler... İşte, Berhan Şimşek’le birlikte oynadığı son filmi olan “Zavallılar”da da, Oya Aydoğan bir türlü yataktan çıkamadı. Çeşil çeşit zavallılık vardır... İnsan, açlıktan zavallıdır, çaresizlikten zavallıdır, işsizlikten, parasızlıktan, kimsesizlikten zavallıdır... Fakat bizim bilmediğimiz bir başka zavallılık türü daha varmış... Aşk zavallısı... Bunu nerede mi teşhis ettik? Hemen söyleyelim, Oya Aydoğan'ın son çevirdiği filmin setinde... Yapımcı Kemal Dilbaz adına, yönetmen Ümit Efekan tarafından çekilen ve “Zavallılar” ismini taşıyan filmde, Oya Aydoğan, köyden şehre gelip, büyük kentin çarkları arasında kaybolan ve kaderin acımasızlığına karşı koyamayıp, hayalleri yok olan ve sonunda da onun bunun elinde oyuncak olan bir genç kızı canlandırıyor. Bu filmde Oya Aydoğan, yukarıda söylediğimiz gibi tam bir aşk zavallısı... Mekanı ise çoğu ...

Rol Yapmayı Unutmuşlar

İki yıla yakın süredir gazino sahnelerinden ve film setlerinden uzak kalan Meral Zeren kendisine, çalışma izni vermeyen parasal aşkından koptuktan sonra fiziki bir değişimle ortaya çıktı. Önce assolist olarak sahnelere döneceğinden ardından plak çalışmalarını hızlandıracağından söz eden güzel yıldız birde baktık ki geçtiğimiz günlerde söylediklerinin tersine önce film, setlerine dönüş yapıvermiş. Başrol de olsa pek öyle iddialı bir yapım olamayan filmin setinde Zeren'i gördüğümüzde yanında kendisi gibi setlerden uzak kalan eski bir film yıldızı daha vardı. Fazla kilolarını attığını söylemesine rağmen yine de hayli tombiş sayılan Ayşen Cansev 'den başkası değildi bu yıldız. Filmin erkek oyuncuları ise Yusuf Sezgin ile Salih Kırmızı idi. Yani filmcilerin tabiri ile dördünü biraraya getirseniz ancak işi kurtarır dedirtecek cinsten bir kadro ile çekime başlanmıştı.. Yavuz Film adına çekilen ve yönetmenliğini Yavuz Özışıklar'ın üstlendiği filmin çekim programı her yönüyle güze...