Ana içeriğe atla

Kartal Tibet'in Hayranlarının Sevgisi

Sinema yıldızlarının oturduğu semtlerin posta müvezzilerine Allah sabırlar versin. Öyle ya, onlar muhakkak ki meslekdaşlarından hem daha çok çalışmakta, hem de daha çok yorulmaktalar. Üstelik sadece her Allahın günü o yıldızın» evine 50 ile 100 arasında değişen mektup taşısalar gene iyi, arada «hayranlardan gelen hediyeler» de var..
Geçenlerde Bebek’e gitmiştik. «Hazır gelmişken bir de Kartal Tibet'e uğrayalım,» deyip Arif Paşa yokuşuna saptık. Ayağımız uğurlu mudur, nedir? Biz girdikten sonra kapı kısa aralarla çalınmaya başladı. Önce Gündüz hanımın ahbapları geldi, peşinden Kanat için ısmarlanan oyuncakları getiren adam ve peşinden mahallenin emektar müvezzii... Kartal Tibet kucağında büyük bir mektup tomarıyla yanımıza geldiği zaman dikatimizi hemen zarfların arasında göze çarpan bir paket çekti. Bir «Kartal Tibet» hayranı tutmuş, okuyup çok beğendiği «Kopuk Takımı» adlı kitaptan bir tane daha alıp hayranı olduğu yıldıza göndermişti. Bu, bizim aklımıza bir konu getirdi: Acaba Kartal bugüne kadar hayranlarından ne hediyeler almıştı, içlerinde kendisini en çok etkileyeni hangisiydi?
İRAN'DAN GELEN PAKET
Sorumuzu sorduk. Güldü Kartal:
- «Bilseniz hayranlarım bana neler, neler gönderiyorlar,» dedi. Bakın mesela şu karşıda duran işlemeli tabak taa İran'dan gönderldi. Orada filim çekerken bazı iranlı dostlar edinmiştik, içlerinden biri tutmuş bu tabağı «ev hayırlaması» olarak göndermiş... Bir de halı var. Onu göndereni tanımıyorum. Herhalde İran gazetelerinde çıkan adresimi almış olacak ki «kıymetli koli» olarak taa İran'dan buraya göndermiş. Gümrüğünü ödeyip aldık.»
- «Peki ya Türkiye'den?»
- «Vallahi saymakla bitmez ki. Kol düğmeleri, kravat iğneleri, cins cins, çeşit çeşit kalemler, içki takımları, bebekler. Bu arada Kanat'a oyuncak gönderenler de çıkıyor.»
O sırada Kanat odaya girdi. Elinde büyük bir tren vardı. Raylarını kaybetmiş, onları arıyormuş. Kartal bizim dikkatli dikkatli trene baktığımızı görünce gülerek, «Onu biz Almanya'dan getirdik,» dedi ve ağır ağır sözlerini tamamladı: «Biliyor musunuz, bu bana tuhaf geliyor. Sanki övünüyor muşum gibi... Aslında arkadaşların hepsine geliyor bu tür şeyler... Şimdi siz sordunuz da onun için böyle bir bir sayıyorum.»
KARTAL'IN KARAKARTAL'I...
- «Peki,» dedik. «Bugüne kadar hayranlarınızdan aldığınız hediyelerin içinde sizi en çok etkileyeni hangisi oldu?»
- «Son Avrupa seyahatinde Almanya'ya uğramıştık. Orada bana bir «kartal» resmi hediye ettiler. Bilirsiniz ben Beşiktaşlıyımdır. Çocukken Ankara’da Beşiktaş gelince hemen stada koşar, Beşiktaş yenilince günlerce yemeden içmeden kesilirdim.»
Allahtan şimdi o kadar «koyu» taraftar değil Kartal. Beşiktaş'ın son hali ortada. Eğer her mağlubiyette, her beraberlikte yemeden içmeden kesilse maazallah açlıktan ölür! Neyse, hasta bir Karakartai taraftarı olan, «Bir çocuk babasının bir parçasıdır. Kanat da Kartal'ın bir parçasıdır. O halde benim oğlumun adı da Kanat olur, diyen Kartal, Almanya'da kendisine kartal resmi hediye edilince çok sevinmiş, ama peş- peşe mağlubiyetler bu sevincine gölge düşürmüş. Evinden ayrılırken bize şöyle diyordu:

- «Resim falan iyi de, şu bizim Karakartal da birkaç kanat çırpsa artık. Beşiktaş gibi bir takımın koskoca bir lig devresinde tek galibiyet alamaması da biraz ayıp yani.»...(diğer haberler için aşağıdaki linke tılayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

En Müstehcen Film

Çeşitli milletlerin değişik özellikleri arasında, İngilizler'in muhafazarkarlığı pek önemli bir yer tutar. Yüzyıllardan beri İngiliz muhafazakarlığı, çeşitli sanat kollarında eser veren sanatçılara, ilham kaynağı olmuştur. Hele roman, hikaye, sinema ve tiyatro için İngiliz muhafazakarlığı, bitmez tükenmez, bir konu kaynağıdır. Fakat son yıllarda, çeşitli seks skandalleriyle, o tarihsel İngiliz muhafazakarlığı da hatırı sayılır derecede büyük bir sarsıntı geçirdi. Christine Keeler'ler, Mandy'ler dünyanın başka herhangi bir ülkesinde skandal yaratsalardı, belki hiç kimse onlarla bu derece ilgilenmeyecekti, ama olayın muhafazakar İngiltere'de patlak vermesi ilgiyi büsbütün artırmıştı. Geçenlerde de Londra yakınlarında Columbia Şirketine ait stüdyoda, «Kiralık Kızlar» skandalini bile gölgede bırakacak derecede müstehcen bir filmin çekimine başlandı. Stüdyo idarecileri, filmin çekimi tamamlanmadan herhangi bir tepkiyle karşılaşmamak için, stüdyonun kapılarını yabancıl...

Zavallı Oya Hep Yatakta

Oya Aydoğan 'ın sinemadaki çizgisi bellidir... Çevirdiği her filmde mutlaka dişiliğini şöyle ya da böyle gösterir ya da göstertirler... İşte, Berhan Şimşek’le birlikte oynadığı son filmi olan “Zavallılar”da da, Oya Aydoğan bir türlü yataktan çıkamadı. Çeşil çeşit zavallılık vardır... İnsan, açlıktan zavallıdır, çaresizlikten zavallıdır, işsizlikten, parasızlıktan, kimsesizlikten zavallıdır... Fakat bizim bilmediğimiz bir başka zavallılık türü daha varmış... Aşk zavallısı... Bunu nerede mi teşhis ettik? Hemen söyleyelim, Oya Aydoğan'ın son çevirdiği filmin setinde... Yapımcı Kemal Dilbaz adına, yönetmen Ümit Efekan tarafından çekilen ve “Zavallılar” ismini taşıyan filmde, Oya Aydoğan, köyden şehre gelip, büyük kentin çarkları arasında kaybolan ve kaderin acımasızlığına karşı koyamayıp, hayalleri yok olan ve sonunda da onun bunun elinde oyuncak olan bir genç kızı canlandırıyor. Bu filmde Oya Aydoğan, yukarıda söylediğimiz gibi tam bir aşk zavallısı... Mekanı ise çoğu ...

Rol Yapmayı Unutmuşlar

İki yıla yakın süredir gazino sahnelerinden ve film setlerinden uzak kalan Meral Zeren kendisine, çalışma izni vermeyen parasal aşkından koptuktan sonra fiziki bir değişimle ortaya çıktı. Önce assolist olarak sahnelere döneceğinden ardından plak çalışmalarını hızlandıracağından söz eden güzel yıldız birde baktık ki geçtiğimiz günlerde söylediklerinin tersine önce film, setlerine dönüş yapıvermiş. Başrol de olsa pek öyle iddialı bir yapım olamayan filmin setinde Zeren'i gördüğümüzde yanında kendisi gibi setlerden uzak kalan eski bir film yıldızı daha vardı. Fazla kilolarını attığını söylemesine rağmen yine de hayli tombiş sayılan Ayşen Cansev 'den başkası değildi bu yıldız. Filmin erkek oyuncuları ise Yusuf Sezgin ile Salih Kırmızı idi. Yani filmcilerin tabiri ile dördünü biraraya getirseniz ancak işi kurtarır dedirtecek cinsten bir kadro ile çekime başlanmıştı.. Yavuz Film adına çekilen ve yönetmenliğini Yavuz Özışıklar'ın üstlendiği filmin çekim programı her yönüyle güze...