Geçenlerde
Bandırma’ya giderken tesadüf bizi eski bir gemici ile
karşılaştırdı. Hemen bütün denizciler gibi gün görmüş, hoş
sohbet, tatlı dilli olan «eski denizci» ile konuşurken konudan
konuya atladık. Sonunda laf döndü, dolaştı ve sinemaya geldi,
işte o sırada yol arkadaşımız bizleri yerimizden hoplatacak
kadar enteresan bir anısını anlatmaya başladı:
-
«Öztürk Serengii var ya, Öztürk Serengil. O benim çok eski
arkadaşımdır. Durun bakayım, şöyle böyle 14 yıl kadar önce
aynı gemide kamorotluk yaptık.»
Buyurun bakalım! Hiç
aklınıza gelir miydi ki, bir zamanlar filimleriyle kitleleri
peşinden sürükleyen «komedi kralı Yeşşee»nin bir zamanlar
gemilerde kamorotluk yaptığı? Biz bunu hayatımızda ilk defa
duyduğumuz için yol arkadaşımızın ne kadar eski anısı varsa
usulünce ona anlattırdık.
Aman
efendim aman! «Yeşşe» neler yaparmış da bizler bilmezmişiz.
Meselâ bir defasında Öztürk makine dairesindeymiş. Kaptan
yukarıdan, «yarım yol!.» diye emir vermiş. Çarkçıbaşı «Ne
diyor?» diye sormuş. Öztürk: «Sirkesi az bir piyaz!» deyince
makine dairesi karışmış, ufak tefek çarkçıbaşını Öztürk'ün
elinden güç almışlar.
Bir
defasında da sabaha kadar içmiş, içmiş, sonra da kampana çalmaya
başlamış Öztürk Serengil.. Tabii bütün personel güvertede..
Telaşla, «Batıyor muyuz?» diye bağırıyorlar. Bir de ne
görsünler, Yeşşe fitil gibi, ayakta duracak hali yok, durmadan
kampana çalıyor. Kaptan köpürmüş. «Bu ne hal?» diye gürlemiş.
Öztürk gayet sakin, gözleri cam gibi, «Görmüyor musunuz?»
demiş, «Neredeyse karaya oturacağız.» Oysa gemi tam yolla açık
denizin ortasında, rotasında gidiyormuş!...
ŞİŞLİ’DE
BİR APARTMAN
Öztürk Serengil’in
«denizcilik hayatı» buna benzer daha nice hoş hikayelerle dolu.
Şimdi gelin ünlü şovmenin Şişli’deki krallara layık muhteşem
dairesine gidelim «kamarotluk» günlerine ait anılarını bizzat
kendisinden dinleyelim..»
Öztürk Serengil ile
Şişli'deki katında, salonda karşılıklı durmuş, konuşuyoruz.
Her zamanki gibi neşeli. Yeni projelerinden, filim şirketlerinden
aldığı tekliflerden bahsediyor. Konuşmasını kesip aniden
soruyoruz:
-
«Öztürk bey, siz eskiden kamarotmuşsunuz, doğru mu bu,»
diyoruz.
Hayret
değil mi? Tahminimizin aksine Öztürk Serengil hiç kızmıyor.
Bilakis kahkahalarla gülmeye başlıyor.
-
«Evet, askerden dönünce iki yıl kadar kamarotluk yaptım» diyor.
«Hatta size bunu ispat da edebilirim.»
Sözlerini
tamamladıktan sonra çekmecesini açıyor, 5 - 6 dosya
karıştırdıktan sonra bize ilginç bir vesika uzatıyor. Bu,
Öztürk’ün kamarotluk yaptığı yıllarda «Türkiye Gemi
Adamları Sendikası» ndan verilmiş bir hüviyettir. Öztürk
vesikayı bize verdikten sonra konuşmasına devam ediyor.
BEŞ
PARAM YOKTU
- «O günlerde
işsizdim. Açtım, param yoktu. Kimse tanımıyordu beni. Tam 15 gün
iş aradım. Günde bir öğün yemekle idare ettiğim günler çok
oldu. Nihayet artık her şeye isyan edeceğim bir sırada eski bir
arkadaşıma rastladım. Durumu anlamıştı. 'Gel seni kamarot
yapalım,' dedi. Sevinçle müracaatımı yaptım ve şimdi ismini
dahi hatırlayamadığım bir şilebe kamarot oldum. Bir anda
açlıktan kurtulmuş, yepyeni bir hayata başlamıştım. Sevmiştim
de işimi. Ama içimde bambaşka şeyler kaynaşıyordu. Kendimi
bütün Türkiye'ye tanıtmak istiyordum, şöhret olmak istiyordum.
Cemiyete kızgındım, cemiyeti hicvetmek istiyordum. Önce gemide
başladım bu işe. Kaptanımız, yaşıyorsa Allah uzun ömürler
versin, öldüyse Allah rahmet etsin sert bir kaptandı. Daha doğrusu
kendisini «Kaptan Kid» falan zanneder, gemide tuhaf bir otorite
kurmaya çalışırdı. Hiç unutmam, bir gün güverte nöbetçisi
olduğum halde odamda uyuyordum. Hışımla içeri girdi, 'Bu ne
hal?' dedi. 'Sende vazife aşkı yok mu?' Gülmeye başladım. Vazife
aşkı yok ama kaptan, Balatlı Arife'nln aşkı var!' dedim.»
«Herhalde
bizim 'kepten' bu espriden çok hoşlanmış olacak ki, başladı
kahkahalarla gülmeye.. Hoşlanmıştı benden. Arada bir beni
odasına çağırıyor, esprilerimle onu güldürüyordum. Bu bir ay
kadar böylece devam etti. Sonra bir gün güvertede teftiş yaparken
aramız açıldı. O gün gene «Kaptan Kid» pozlarıyla aramızda
dolaşıyordu. Birden ağzımdan: 'Len kepten,
şepkeni...tıeeeehhbhh»' kelimeleri fırlamaz mı? Herkes gülmeye
başladı, kepten sinirlendi ve beni en yakın limanda karaya
çıkaracağına yemini billah etti. Ve dediğini de yaptı. Ama ben,
gemi kalkarken tekrar gizlice kamarama saklandım. İşin gerisi
kolaydı. Çeneye kuvvet. Sonunda keptene kendimi affettirdim.
«Ama pek uzun sürmedi
kamarotluk hikayemiz. Bir süre sonra engin denizlere, lodos
tutmalarına, veda ettim, istifamı basıp, şepkemi alıp denizcilik
hayatıma kendi elimle son verdim.»...(diğer haberler için
aşağıdaki linke tıklayın)
Yorumlar
Yorum Gönder