Ana içeriğe atla

Sevda Ferdağ'ın Gerçekleşmeyen Nikahı

BU hafta sonunda Sevda Ferdağ cephesinde olaylar yıldırım hızıyla gelişti, haberler birbirini kovaladı, söylentiler alıp yürüdü gerçekle yalan seçilmez oldu ve belki de Sevda Ferdağ hayatının en hızlı 72 saatini bu süre içinde yaşadı. Tamer Yiğit'ten ayrıldıktan sonra bir zamanların ünlü kalecisi Şükrü Ersoy'la evlenme hazırlığına girişti, her şey — nikah tarihi saatine varıncayadek — belli oldu ve tam nikah günü Sevda nikah masasına oturmaktan vaz geçti, o caydıktan biraz sonra annesi Ayşin hanım onu evlatlıktan reddetti. Sevda da evini terkedip Çınar Oteli'ne taşındı. Bunların hepsi, ama hepsi topu topu bir 72 saatin içine sıkışınca olanlar biz gazetecilere oldu. Bu hızlı trafik içinde Sevda Ferdağ’la karşı karşıya gelebilmek için akla gelecek, gelmiyecek her yola başvurduk, bütün köprü başlarını, nirengi noktalarını tuttuk ve sonunda geçen hafta çarşamba gününden itibaren takip ettiğimiz bu olayın başrolünü oynayan Sevda Ferdağ’la, Divan Oteli’nde, Kuaför Demir’in salonunda karşı karşıya gelebildik. O anda durumumuz hayli garipti. 'Olay' hakkında hem çok şey biliyorduk, hem de hiçbir şey bilmiyorduk...
BİLİNENLER
Sevda Ferdağ’ın Şükrü Ersoy’Ia olan aşkı bir zamanlar dillere destandı Kadıköy’de... Yıl 1955 - 56... O zaman Türkiye Ligi falan yok. Şimdiki jönlerin süksesi o zamanlar henüz spordan sinemaya transfer etmemişti. Fenerbahçe ve milli takım kalecisi Şükrü'de devrin en yakışıklı, en sükseli futbolcuiarındandı. Takım arkadaşı Akgün’le birlikte Altıyol'da 'Gol' adlı bir mağaza açmışlardı. Sevda işte o yıllarda Şükrü’ye aşık oldu. (Şimdinin Devlet Devrim’i de Akgün’le flört ediyordu). Bu beraberlik şöyle böyle 5 yıl kadar devam etmiş, Sevda sinemaya gelince kopmuştu. Sonra başka bir aşk Sevda’yı bütünüyle sardı. Adı devamlı olarak Tamer Yiğit’le söylenir oldu. Sonunda Tamer’le de kesin olarak ayrıldı ve kısa bir süre sonra peşpeşe haberler duyduk. «Ayrılık» haberinin duyulması üzerine günlerden bir gün Sevda’nın annesinin Kadıköy’deki evinin kapısı çalınmış ve Şükrü’nün büyükleri «Allahın emri. Peygamberin kavliyle» Sevda’yı Şükrü’ye istemişlerdi. Haber hemen Sevdaya uçurulmuş, Tamer'den ayrılmanın ruhi bunalımı içinde «ilk aşkının» evlenme teklifini duyan Sevda, üzerinde fazla düşünmeden teklifi kabul etmişti. Daha sonra, daha sakin bir kafayla düşünen Sevda ilk kararından caymış, durumu geçtiğimiz pazar bir mektupla Şükrü’ye bildirmişti. Bu arada bildiğimiz başka şeyler de vardı. Şükrü ile Sevda aileleriyle birlikte bir gün oturup bu evlilik işini konuşmuşlar, Sevda’nın nüfus kağıdı nikah işlemlerinin tamamlanması için Şükrü'ye verilmiş, Şükrü'nün annesi pırlanta bir nişan yüzüğünü «gelininin» parmağına takmıştı. Sevda bu yüzüğü de pazar günü «kayınvalidesine» iade etmişti. Buna mukabil nüfus cüzdanı hala Şükrü'lerdeydi. Bu arada Sevda’nın annesi Ayşin hanım da kızı sinemaya girdikten sonra ilk defa konuşuyor, «Sevda Şükrü'yle evlenmezse, onu evlatlıktan reddederim,» diyordu.
BİLİNMEYENLER
Sevda Ferdağ cephesinde bildiklerimiz bunlardı.. Ya bilinmeyenler? Onları da Sevda anlatacaktı bize... Konuşurken, sorularımızı cevaplandırırken üstünde 'kararlı' insanlara has bir rahatlık vardı. Tedirgin değildi. Buna mukabil gözlerinin altı mor halkalarla çerçevelenmiş, yüzü süzülmüştü.
Sevda sözlerine bizi doğrulamakla başladı. Tamer’le ayrılış sebebi olarak gösterdiğimiz «evlenmenin gerçekleşmemesinde» yerden göğe kadar haklıydık. Peki, Şükrü ile evlenme kararını nasıl vermiş, daha önemlisi sonra bu karardan niçin caymıştı? Annesinin sözleri hakkında bilgisi var mıydı? Bunları da bir bir şöyle cevaplandırdı Sevda Ferdağ:
- «Yıllardır bir 'evlenme' lafıdır sürüp gidiyor. Herkes: «Ne zaman evleneceksiniz?» diye soruyor. Matinelerde hanım dinleyenler yüzüklerini işaret edip 'Ne zaman? Ne zaman?' diyorlar. Yıllardır böyle bu... Evlilik konusunda iyice şartlanmıştım. Tamer'le ayrıldıktan sonra bir 'ciddi teklifle' karşılaşınca önce bu şartlanmanın etkisiyle 'Olur,' dedim. Sonra iki gün hiç uyumadan düşündüm. Yıllardır hata yapmıştım zaten. Artist gibi çalışmış, ev kadını gibi yaşamıştım. Şimdi bir başka hata daha yapıyor, Şükrü’yle evleniyordum. Bu evlilik ömürsüz olacaktı, nasıl olsa. Ona da yazıktı, bana da... Sonra bu kararımın yaratacağı akisleri düşündüm. Bugüne kadar hep başkaları için yaşamıştım da ne olmuştu sanki. 'Kim ne derse desin' deyip Şükrü’ye durumu mektupla bildirdim. Artık kendi hayatımı yaşayacağım. Yani artistim, yaşantım da artist yaşantısı olacak.»
Bir an durdu Sevda Ferdağ, bir başka sigara yakıp ellerine baktı. Hayır, elleri titremiyordu. Buna sevindi, güldü, bacak bacak üstüne atıp sözlerine devam etti:

- «Şu anda kaybedilmiş hiçbir şey yok. Her şey yerli yerinde. Eşyalarım bile duruyor. (Sevda bir süre önce eşyalarını satışa çıkarmıştı.) Annemin beni reddedişine gelince... Bizim ilişkimiz çizgi dışı bir ilişkidir. Anneme ben bugüne kadar herhangi bir maddi yardımda bulunmadım, ihtiyacı da yok zaten... Şimdi beni evlatlıktan reddetmiş. Bir evlat olarak üzülürüm buna, ama artık annemin bana karışacağı yaşı çoktan geçtim. Bu, benim ilk yalnız kalışım da değil üstelik. Yıllar önce, henüz 14 yaşında bir çocukken de yapayalnız kalmıştım. O zaman da kimse bana arka çıkmamıştı.»...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik 'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İstanb...

Zavallı Oya Hep Yatakta

Oya Aydoğan 'ın sinemadaki çizgisi bellidir... Çevirdiği her filmde mutlaka dişiliğini şöyle ya da böyle gösterir ya da göstertirler... İşte, Berhan Şimşek’le birlikte oynadığı son filmi olan “Zavallılar”da da, Oya Aydoğan bir türlü yataktan çıkamadı. Çeşil çeşit zavallılık vardır... İnsan, açlıktan zavallıdır, çaresizlikten zavallıdır, işsizlikten, parasızlıktan, kimsesizlikten zavallıdır... Fakat bizim bilmediğimiz bir başka zavallılık türü daha varmış... Aşk zavallısı... Bunu nerede mi teşhis ettik? Hemen söyleyelim, Oya Aydoğan'ın son çevirdiği filmin setinde... Yapımcı Kemal Dilbaz adına, yönetmen Ümit Efekan tarafından çekilen ve “Zavallılar” ismini taşıyan filmde, Oya Aydoğan, köyden şehre gelip, büyük kentin çarkları arasında kaybolan ve kaderin acımasızlığına karşı koyamayıp, hayalleri yok olan ve sonunda da onun bunun elinde oyuncak olan bir genç kızı canlandırıyor. Bu filmde Oya Aydoğan, yukarıda söylediğimiz gibi tam bir aşk zavallısı... Mekanı ise çoğu ...

Sahneye Çıkıyor

Fotoğraf stüdyolarından Yeşilçam'ın film platolarına bomba gibi düşen sarışın Yugoslav göçmeni Banu Alkan 1984 yılını “Altın Yılı” olarak ilan etti adeta. Geçen yıl çevirdiği filmlerin bu sezon yaptığı bol hasılatlı işlerden sonra peşi sıra gelen tekliflere yanıt veremeyen güzel yıldız bu arada aylardır ısrarlı biçimde tekrarlanan oldukça cazip bir teklifi de kabul etti. Ama bu ne bir film projesiydi ne de bir reklam filmiydi. Gazino dünyasının güçlü patronlarından Osman Kavran’ın sağ kolu olarak bilinen organizatör Ayman Artun’un İzmir Fuarı’nda assolist olarak çıkması için yaptığı teklife bir ay önce çıktığı Avrupa gezisi dönüşünde olumlu yanıt verdi yani "Evet'' dedi Banu Alkan. Ancak şimdilik gecede alacağı ücreti açıklamaktan kaçınıyor. Bir gecelik yevmiyesini merak edenlere ise sadece ''Ben de artık 35-40 milyon vergi veren starların arasına gireceğim" diyor... Sanki hesabını siz yapın" dercesine... Banu Alkan’ın gazino sahnelerine çıkac...

Yaprak Özdemiroğlu Şöhret Uğruna Soyundu

Son zamanlarda sinema çevrelerinde ve magazin basınında adından sıkça sözedilen bir genç kız var: Yaprak Özdemiroğlu ... Çok değil bundan bir yıl öncesine kadar onu yakın çevresinden başka tanıyani ismini bilen yoktu. Ama «Alişan» adlı filmden sonra ismi birden sinema dünyasında patlamış ve gelecek vaadeden bir genç kız olarak anılmaya başlamıştı. Üstelik bu başarıyı bir tek filmle sağlaması da ayrı bir başarı olarak değerlendirilmişti. Oysaki Yaprak, bu çevreye ne yabancıydı ne de oyunculuk konusunda deneyimsizdi... Yaprak, o günleri söyle hatırlıyor: «Küçük bir çocukken bile oyuncaklarımla oynadığımı pek hatırlamıyorum. Üvey annem Füsun Önal o zamanlar evde gazetecilere poz verir, resim çektirir, ben de hayran hayran ama seyrederdim.» Evet Yaprak'ta sahneye ve üne özlem işte böyle oluşmuş ve diğer üvey annesi balerin Lale Yurdatapan'ın yolunu seçerek bale dersleri almış ve profesyonel bir balerin olarak bazı sanatçıların gruplarında ve müzikallerde çalışmaya başlamış. ...