Ana içeriğe atla

Hülya Darcan'ın Evinde Mevlit

HÜLYA DARCAN'ın Elmadağ'ındaki evindeyiz. Komşuları, akrabaları, ahbapları toplanmışlar, başlarına beyaz örtüler örtmüşler, gür sesli kadın hafızın okuduğu Mevlid'i ağlaşarak dinliyorlar:
''Allah adın zikr idelüm evvela
Vacib oldur, cümle işte her kula
Allah adın her kim ol evvel ana
Her işin asan eder Allah ana
Allah adı olsa her işin önü
Hergiz ebter, olmaya anın sonu''
Bir saaat sonra Mevlit bittiği zaman bakıyoruz, Hülya Darcan'ın gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuş. Elindeki mendil gözyaşlarıyla yıkanmış sanki. Üzgün üzgün bize bakıyor. ''Bu fotoğrafları çekmeseydiniz iyi olacaktı,'' diyor. ''Şimdi herkes kıza bak, evinde okuttuğu Mevlid'i bile kendisine reklam vesilesi yapıyor diyecek.''
- ''Hayrola,'' diye soruyoruz Hülya Darcan'a. ''Bir yakınınız falan mı vefat etti?''
Yüzündeki üzgün ifade daha da koyulaşmış olarak, ''Hayır,'' diye cevap veriyor. ''Bir yakınım falan ölmedi. Ben, her yıl Mevlit okuturum. Bütün ölmüşlerimin ruhları için; kazalardan, belalardan korunmak için; söylentilerden, asılsız dedikodulardan kurtulmak için, işlerimin yolunda gitmesi için. Alışkanlık. Mevlit okutunca rahatlar, ferahlarım. Moralim yükselir...''
Hülya Darcan, ''Eyvah unuttum, size Mevlit şerbeti ikram edeyim,'' diyerek dışarı fırlıyor. Kısa bir süre sonra bize gümüşten bir tepsiyle, içinde kavrulmuş fıstık taneleri bulunan şerbet tutuyor, ''Biz, Mevlid okuttuktan sonra şeker değil, şerbet veririz. Esası da budur. Ben bu konuda birçok din adamı ile konuştum, böyle söylediler. Her halde Mevlit okutanlar, uğraşmamak için şekerciden hazır yapılmış şeker almayı tercih ediyorlar.''
Magazin alanında çalışan gazetecilerle artistler nerede karşılaşırlarsa karşılaşsınlar konu döner dolaşır ve Yeşilçam'a gelir. Bu defa da öyle oldu. Mevlitten sonra Hülya Darcan'la son dedikodular üzerine konuştuk. Hülya bu konuda şunları söylüyor:

- ''Kameraman Ali Uğur ile nişanlanacağım söylentileri çıktı, ama aslı yoktu bunun. Daha önce de Uğur Güçlü, Tugay Toksöz ile seviştiğime dair dedikodular vardı ortalıkta. Görüyorsunuz hep yalnızım, sadece ve sadece işimle gücümle meşgulum. Son günlerde çalışmaktan uyumaya bile fırsat bulamıyorum. Prodüktörlerin hücumuna uğradım adeta. Temmuz ayının son gününe kadar hiç boş zamanım yok. Haziranda Avrupa seyahatine çıkacaktım, olmadı. İnşallah ekimde gideceğim. Şöyle İsveç, Norveç'e kadar uzanmak istiyorum.''...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zavallı Oya Hep Yatakta

Oya Aydoğan 'ın sinemadaki çizgisi bellidir... Çevirdiği her filmde mutlaka dişiliğini şöyle ya da böyle gösterir ya da göstertirler... İşte, Berhan Şimşek’le birlikte oynadığı son filmi olan “Zavallılar”da da, Oya Aydoğan bir türlü yataktan çıkamadı. Çeşil çeşit zavallılık vardır... İnsan, açlıktan zavallıdır, çaresizlikten zavallıdır, işsizlikten, parasızlıktan, kimsesizlikten zavallıdır... Fakat bizim bilmediğimiz bir başka zavallılık türü daha varmış... Aşk zavallısı... Bunu nerede mi teşhis ettik? Hemen söyleyelim, Oya Aydoğan'ın son çevirdiği filmin setinde... Yapımcı Kemal Dilbaz adına, yönetmen Ümit Efekan tarafından çekilen ve “Zavallılar” ismini taşıyan filmde, Oya Aydoğan, köyden şehre gelip, büyük kentin çarkları arasında kaybolan ve kaderin acımasızlığına karşı koyamayıp, hayalleri yok olan ve sonunda da onun bunun elinde oyuncak olan bir genç kızı canlandırıyor. Bu filmde Oya Aydoğan, yukarıda söylediğimiz gibi tam bir aşk zavallısı... Mekanı ise çoğu ...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Senih Orkan Cezaevinde

Yerli filim artistlerinden bir kısmının esrar içtikleri, hatta bunların kendi aralarında esrar partileri tertipledikleri söylenir durur. Esrar modası yabancı artistler arasında da salgın halindedir. Marion Brando, Robert Mitchum, Mick Jagger, Johnny Hallyday, Maureen O'Hara gibi şöhretlerin esrar alemleri polis kayıtlarına bile geçmiştir. Türkiye'de de ilk defe 13 kasım 1967 günü bir artist, Senih Orkan böyle bir töhmetle, esrar içmekten sanık olarak Tekirdağ’da yakalandı ve cezaevine kondu. Olayı duyar duymaz hemen Senih Orkan'la görüşmek ve meseleyi aydınlatmak için Tekirdağ Cezaevine gittik. Cezaevi şehrin yanı başında, deniz kenarında şirin bir site... Hani kapılardaki, pencerelerdeki kaim demir parmaklıklar, bahçede stenierfe dolaşan jandarmalar olmasa buraya orta halli bir deniz moteli deyip geçeceğiz. Görevlilerden birine: - «Müdürü göreceğiz» dedik. Kaim demir kapı gıcırdayarak açıldı. Önde iki gardiyan, arkada biz karanlık koridorda yürümeye başladık. Sa...

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

DÜNYANIN birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik ’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam ’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İsta...

Ajda Pekkan Cömert Baykent'le Evleniyor

Bırakın dikkatli bir okuyucu olmayı, gazete manşetleriyle aranızda şöyle bir dostluk varsa bile şimdi vereceğimiz haber karşısında şaşıracak, başınızı iki yana sallayıp, «Allah, Allah!» diyeceksiniz. Haberimiz şu: AJDA PEKKAN CÖMERT BAYKENT’LE YILDIRIM NİKÂHIYLA EVLENİYOR. Böylesine şimşekli bir aşkın yıldırım nikahıyla sonuçlanması normal olmasına normaldir ama, manşetlere çıkan bunca olaydan sonra böyle bir «sona» ulaşılması anormaldir aslında. Neyse, biz şimdilik meselenin o yanını bırakıp şu andaki duruma bakalım: Efendim, iki yıldan beri adları beraber anılan Ajda Pekkan ile Cömert Baykent bu satırların yazıldığı anda ağır aksak, fıstıki makam evlilik hazırlıklarına başladılar. Bize söylediklerine göre siz bu satırları okurken onlar evlenmiş ve Fransa’ya gitmiş olacaklar. Ama bu yukarıda yazdıklarımızın gerçekleşme payı, gerçekleşmeme payıyla aynı orandadır. Yani şu andaki durum akşama sabaha değişebilir. Pazartesi kavga edip ayrılırlar, salı günü Ajda «eyleme geçer», çarşamb...