Ana içeriğe atla

"Şoray Deterjanı" Mahkemelik

Türk sinemasının taçsız kraliçesi Türkan Şoray’la, yeni yıldızlardan Nazan Şoray’ın «annesi Meliha Sav» ın başı bugünlerde yine dertte, ama, kızlarından değil. İş hayatının çetrefilli, karmakarışık havasından. İş adamı, hele hele bir deterjan fabrikasının patronu olmak kolay değil bu zamanda.. Rakiplerle uğraş, işçilerle uğraş, para bulmak için uğraş, uğraş da uğraş!. Tevekkeli dememişler, «Büyük başın derdi büyük olur diye!»
Bütün bunlar bir yana, şu anda Meliha Sav'ı uğraştıran, daha doğrusu düşündüren bir tek konu var: «Şoray» soyadı... Meliha Sav’ın ayrıldığı polis eşi, yani Türkan Şoray ile Nazan Şoray'ın babaları Halit Şoray, Meliha hanıma sıkı bir protesto çekerek, «Şoray soyadını deterjan adı olarak kullanamayacağını, kullanmaya devam ettiği takdirde tazminat isteyeceğini...» bildirmiş.
Bu konuda şikayetçi olarak bir başka isim de Türkan Şoray.. Fakat anne Şoray kızının ağzını hemen kapatı vermiş. «Çok laf istemem kızım!» demiş. «Yüzbinler yatırdım, fabrika kurdum. Sizin adınızı kullanmayacağım diye iflas bayrağını mı çekeceğim!»
Kendine göre haklı anne Şoray.. Hayat memat meselesi bu! Ekmek davası bu! Millet çok satan plakların, jiletlerin sahtelerini yapıp piyasaya sürüyor da, bütün ümidini deterjan fabrikasına bağlayan anne Şoray «Şoray» soyadını neden kullanmasın?!.
Biz o gün Alibeyköyü civarında bulunan Şoray Deterjan Fabrikasına gittiğimiz zaman, Meliha Sav telefonun başında Karabük'ten sipariş alıyordu: «Evet Necati bey. Beş ton deterjan yarın sabah kamyonla yola çıkıyor.» Telefonu kapattıktan sonra gülmeye başladı. «Fabrika nasıl, beğendiniz mi?» diye sordu. Sonra da cevabımızı beklemeden, «Gelin size fabrikayı gezdireyim» dedi. Bina ve makinalar eski. Günde üç ton imalat yapılıyor, 50 işçi çalışıyormuş. Altı ay sonra yeni makinalar gelince imalat günde yedi tona çıkacakmış. İşçi sayısı da 80'e.
Anne Şoray, «Deterjanımız piyasanın en iyisi» diyerek esnaflık yapıyor bize! Sonra da kahkahalarla gülerek ilave ediyor: «Vallahi Yeşilçam’ın kirlerini bile temizler.» Siparişlerle başa çıkamıyoruz. Kars' tan, Antalya’ya, Edirne’ye kadar tolep var. Orijinal satış usulleri buldum. Bundan sonra bir kilo «Şoray Deterjan» alan herkese bedava olarak imzalı Türkan Şoray ve Nazan Şoray fotoğrafı vereceğim. Diğer deterjan fabrikalarına top attıracağım!»

İşçiler Meliha Sav'dan, o da işçilerden çok memnun. Gül gibi geçinip gidiyorlar. Dünün artist annesi, bu günün deterjan fabrikatörü, «Allah bana, ben onlara» diyor, «işler yoluna girsin, her işçiye bir de ev yaptıracağım. Ben gönlü gani kadınım. 20 yıl önce fabrikada işçi olarak çalıştığım için parasızlığın ne demek olduğunu çok iyi bilirim.»...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik 'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İstanb...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Hülya Avşar Dostluğu Anlattı

Nükhet kalabalık sinema salonundan çıkarken iki saattir kapalı bir yerde kalmanın sıkıntısını hissetti içinde. Ama sonra güzel bir film seyretmenin mutluluğu her şeyi aldı götürdü. Dışarıda hafiften yağmur yağıyordu. Kıştan kalan bir gün bu bahar havasını alıp götürmüş, yerini serin, yağmurlu, kapalı bir güne bırakmıştı. Caddenin kalabalığına, otomobillerin oradan oraya koşuşturmalarına baktı. İçinde milyonlarca insanı barındıran bir şehirde yaşamdan bir kesit diye düşündü. Sonra düşünceleri o insanların üzerinde yoğunlaştı... Sevgiyle baktı herbirinin yüzüne ayrı ayrı. Yaşam, insanlar, içinde bulunduğu ortam, her şey güzeldi aslında. Ama bu bir bakış açısı değil miydi? İnsan nasıl bakarsa öyle görmez miydi çevresini, öyle algılamaz mıydı çevresindeki olayları? Başını kaydırdı, gökyüzüne baktı. Serin yağmur damlaları yüzüne damladı, üşüdü, başını eğdi. Sonra bu hareketi caddenin tam ortasında yaptığını farketti. Kendi kendine güldü. Önündeki yol uzundu. Hızlanan yağmurla bi...

Sevda Ferdağ'ın Gerçekleşmeyen Nikahı

BU hafta sonunda Sevda Ferdağ cephesinde olaylar yıldırım hızıyla gelişti, haberler birbirini kovaladı, söylentiler alıp yürüdü gerçekle yalan seçilmez oldu ve belki de Sevda Ferdağ hayatının en hızlı 72 saatini bu süre içinde yaşadı. Tamer Yiğit'ten ayrıldıktan sonra bir zamanların ünlü kalecisi Şükrü Ersoy'la evlenme hazırlığına girişti, her şey — nikah tarihi saatine varıncayadek — belli oldu ve tam nikah günü Sevda nikah masasına oturmaktan vaz geçti, o caydıktan biraz sonra annesi Ayşin hanım onu evlatlıktan reddetti. Sevda da evini terkedip Çınar Oteli'ne taşındı. Bunların hepsi, ama hepsi topu topu bir 72 saatin içine sıkışınca olanlar biz gazetecilere oldu. Bu hızlı trafik içinde Sevda Ferdağ’la karşı karşıya gelebilmek için akla gelecek, gelmiyecek her yola başvurduk, bütün köprü başlarını, nirengi noktalarını tuttuk ve sonunda geçen hafta çarşamba gününden itibaren takip ettiğimiz bu olayın başrolünü oynayan Sevda Ferdağ’la, Divan Oteli’nde, Kuaför Demir’in s...

En çok Soyunan Erkek Kuzey Vargın

Soyunma sahnelerinin kol gezdiği Türk filmlerinde sadece kadın oyuncular soyunup dökünecek değildiler ya.. Soyunan kadınların yanısıra erkekler de, çok geçerli olan bu kurala ister istemez inovun eğeceklerdi. İşte bu tür sahnelerin gedikli oyuncusu Kuzey Vargın . "Ölüm Yolcuları'' adlı filmde gene sovunuk olarak yatağa girecekti. Bu defaki yatak arkadaşı da Nuran Aksoy 'du. Aksoy da Türk sinemasının devamlı soyunan kadın oyuncularındandı. Arnavutköy’de. Sohban Koloğlu'nun plato olarak çalıştırdığı evde, çekimi yapılacak sahne için hazırlanıyordu... Ve bir süre sonra Nuran Aksoy yatağa girip, yorganın altında üzerindekileri birbir çıkardı. Bir kilotla kalmıştı ve çıplak göğüslerini de yorgana sarınarak gizlemeye çalışıyordu. Kuzey Vargın soyunmuştu bile... Bilindiği gibi göğüsü jilet izleriyle doluydu. Eski, uçarılıklarla dolu bir yaşantının hatıralarıydı bu izler. Ama artık uslanmıştı Kuzey Vargan. Bundan böyle yaşayışına dikkat edecek, bütün taşkınlıklarına bi...