Ana içeriğe atla

Ünlülerin Yeni Yıl Anıları

YILBAŞI denilince hep içimi bir burukluk kaplar. Aklıma 1979 yılının son günü gelir. Yeğenlerime hediye almak için Beyoğlu’nda hem vitrinlere bakıyor, hem de yılbaşı gecesi giyeceğim kıyafeti düşleyerek keyif içinde yürüyordum. En sonunda bizim afacanlar için oyuncak satan bir mağaza gözüme ilişti. İçeri girdim. Rengarenk oyuncaklar içinde pilli bir otomobil ile bir kovboy takımı alarak tam ayrılıyordum ki, vitrinden içeriye bakan, elleri cebinde üşümüş bir çocuk gördüm. Üstü başı perişandı. Onun da gönlünü almak için bir oyuncak da bu sevimli çocuğa aidim. Paketi uzattım. Çocuğun sevinçten gözleri büyümüştü. Binlerce kez teşekkür ederek yanımdan ayrıldı.
KONYA’DA bir pavyonda sahneye çıkmış, programımı yapıyordum. Baktım birden ışıklar söndü ve şampanyalar patladı. Ben ne olduğunu anlayamadım. Biraz korkuyla gecenin önemi hakkında bilgi istedim. Hiçbir gece böyle bir şenlik olmuyordu da bu gece niye böyleydi? Garsonlar gülerek o günün yılbaşı gecesi olduğunu söylediler. O zamanlar böyle özel günler ve gecelerle ilgim yoktu. Para kazanma derdine düşmüştük. Biz de yılbaşı gecesi deyip bir kadeh içki içtik... Her yılbaşı gecesinde o geceki kutlama aklıma gelir...
ÇOK yıllar önce başımdan gecen bir yılbaşı anısını ömrümce unutamam... Lisede öğrenciydim. Yılbaşı gecesini crkadaşların evinde kutlayacaktık. O gece için yeni elbiseler almış ve yeni yıla yeni giysilerle girecektim. Beyoğlu'ndaki bir hazır giyimciden aldığım takım elbisemin boyunu uzatmok için terziye verdim... Elbiseyi bana cncak yılın son günü akşamı verebileceğini söyledi. Sevdiğim kıza daha güzel görünmek için elbisemin de herkesinkinden güzel olması gerekiyordu. Birden kapı çaldı. Terzinin çırağıydı. Bir gece önce soyulduklarını ve hırsızın tüm elbiseleri alıp gittiğini söyledi. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. O geceyi anlatırken bile yaşıyor gibiyim.
HENÜZ 10 yaşındaydım... Yılbaşı gecesini evde ailece kutlamak üzere hazırlıklar sabahtan başlamıştı... Yemekler yapılıyor, içkiler hazırlanıyordu. Akşam olup sofrayı hazırladığımızda, babam henüz ortalarda yoktu. Uzun bir süre sofra başında babamı bekledik. Hem karnımız acıkmış hem de merak etmeye başlamıştık. Sağa sola telefonlar etmeye başladık. Hiçbir yerde yoktu babam. Ve kederli bir şekilde sofraya oturup, birkaç lokma bir şeyler atıştırıp yatağımıza yattık. Daha sonraki günlerde öğrendik ki babam şimdi evli olduğu kadınla ve kızıyla yılbaşını birlikte geçirmişler. Unutamadığım tek yılbaşı gecesidir o...
YENİ yılla ilgili en etkinlendiğim anı sinemayla ilgili olanıdır.
İlk film teklifini bir yılbaşı gecesi aldım. Şimdi tarihini tam olarak saptayamadığım bir yılbaşı gecesinde, arkadaşların evinde oturmuş içiyorduk. Telefon çaldı ve bir yapımcı, benimle film çevirmek istediğini söyledi. O zamana kadar bazı teklifler alıyordum ama, hiçbiri gerçekleşmiyordu. Sevincimden ne yapacağımı şaşırdım. Hem yeni yıla girmenin sevinci, hem de sinemaya başlangıç tarihi olan o geceyi unutamam.
YILBAŞI denilince aklıma hep 1975 yılı gelir. Neden mi? Anlatayım. O yıl Ankara'da büyük bir otelde çalışıyordum. Otelde yılbaşı hazırlıkları günler öncesinden başlamıştı. Sanatçı kadrosu ayarlanmış, personelin giyim - kuşamı ona göre düzenlenmişti. Ben ve sanatçı arkadaşlarım da bu güzel gecenin hatasız olması için var gücümüzle çalışıyorduk. Bizler de renk renk, cıvıl cıvıl kostümler diktirmiş, yepyeni parçalarımızı yılbaşı gecesine saklamıştık. Gerçekten de 74 yılının son gecesi olağanüstü güzel başlamıştı. Herkes neşe içinde hem içkisini içiyor, hem dansediyor, hem de kendi aralarında gülüp şakalaşıyordu. Ben saat tam 12.00'de sahne alacaktım. Saatlerin 12.00'yi vurduğu anda her yılbaşında olduğu gibi ışıklar söndü. Ben de o sahnedeki yerimi aldım. Cereyan bir türlü gelmiyordu. Ne yaparsanız yüzlerce konuk beni bekliyor. Bıraktım mikrofonu, başladım şarkılarımı söylemeye. Ve öylesine alkış aldım ki, anlatamam...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Deniz Gökçer Tercihini Yaptı

TİYATROYLA pek fazla içli dışlı değilseniz bile muhakkak Deniz Gökçer adını duymuşluğunuz vardır. Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü Cüneyt Gökçer ’le, aynı tiyatronun sanatçılarından Mediha Gökçer'in kızlarıdır Deniz Gökçer. Ne yalan söylemeli, geçen gün Acar Filim platosunda karşı karşıya gelip tanıştırılıncaya kadar, benim de kendisi hakkındaki bilgim bundan fazla değildi. Pek onun «Genel müdürün kızı olmaktan öte» iyi bir tiyatro artisti, sözü edilir, hesaba katılır bir sanatçı olduğunu duymuşluğum: «Andromak» ta, «Damdaki Kemancı» da, «Bir Bardak Su» seyretmişliğim vardı. Platoda, iki plan arasında tanıştırıldık Deniz Gökçer'le. El sıkıştık, kenardaki iki sandalyeye oturup konuşmaya başladık. 1945 yılında, Ankara'da doğmuş Deniz Gökçer... Önce Devlet Konservatuvarı Bale Bölümü'ne gitmiş, orada 6 yıl okumuş. Sonra şiddetli bir «lumba go» onu Bale Bölümünden ayrılmaya mecbur etmiş. Bunun üzerine yeniden imtihanlara girmiş Deniz Gökçer, bölüm değiştirip Devlet Konse

Deniz Gökçer Tercihini Yaptı

TİYATROYLA pek fazla içli dışlı değilseniz bile muhakkak Deniz Gökçer adını duymuşluğunuz vardır. Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü Cüneyt Gökçer’le, aynı tiyatronun sanatçılarından Mediha Gökçer'in kızlarıdır Deniz Gökçer. Ne yalan söylemeli, geçen gün Acar Filim platosunda karşı karşıya gelip tanıştırılıncaya kadar, benim de kendisi hakkındaki bilgim bundan fazla değildi. Pek onun «Genel müdürün kızı olmaktan öte» iyi bir tiyatro artisti, sözü edilir, hesaba katılır bir sanatçı olduğunu duymuşluğum: «Andromak» ta, «Damdaki Kemancı» da, «Bir Bardak Su» seyretmişliğim vardı. Platoda, iki plan arasında tanıştırıldık Deniz Gökçer'le. El sıkıştık, kenardaki iki sandalyeye oturup konuşmaya başladık. 1945 yılında, Ankara'da doğmuş Deniz Gökçer... Önce Devlet Konservatuvarı Bale Bölümü'ne gitmiş, orada 6 yıl okumuş. Sonra şiddetli bir «lumba go» onu Bale Bölümünden ayrılmaya mecbur etmiş. Bunun üzerine yeniden imtihanlara girmiş Deniz Gökçer, bölüm değiştirip Devlet Konser

Türkan'ın Oyununa Geldim

TÜRKAN'IN OYUNUNA GELDİM Bir yanardağ...Aylardan beri için için kaynayan...Patlamaya pek niyeti olmadığı halde, koşullar sonucu büyük bir gürültüyle patlayan bir yanardağ... Ve şimdi ateş saçan bu yanardağ Cihan Ünal'dan başkası değil...Türkan Şoray'olan aşkı neredeyse şarkılara türkülere konu olacak duruma geldiği halde işin başından beri ortaya Şoray'la birlikte kesin çizgiler koymayan ve “bile bile lades”li sözler olan “belki”leri,”olabili”leri çok güzel bir şekilde vurgulayan Cihan Ünal,içnde yaşadığı koşulların birdenbire yön değiştirmesiyle artık dayanamadı ve patladı.Ve kanımızca tüm kamuoyunu ilgilendiren, kendisinin Türkan Şoray'la olan aşkının getirdiği,zihinlere çöreklenen bir çok soruya ışık tutan şaşırtıcı itiraflarda bulundu...Cihan Ünal'ı aylar sonra itiraflara zorlayan neden kuşkusuz herkesin evlnecekler gözü ile baktığı bir sırada Türkan Şoray, yeni bir oyunuyla Ruçhan Adlı gibi aşk yaşadığı Cihan Ünal'ı terkedilmiş pozisyonuna soku

Şey Dergisi’nin 1984 Tarihli 29. Sayısı

https://www.tozlumagazin.net

Nilüfer'in Kara Lekesi

Tüm çıplaklığıyla bilinmeyen bir olay hakkında konuşmak ve kişiler hakkında suçlamalarda bulunmak yanlış hir harekettir... 14 Nisan 1981 tarihinde resmen boşanmaya karar veren Nilüfer ve Yeşil Giresunlu arasındaki sürtüşmeler de, sonunda bu olayın kahramanlarına koca bir «Kara leke» sürüverdi. Yeşil Giresunlu'nun basına yaptığı açıklamalar oldukça ilginç ve bir o kadar da düşündürücü idi. Giresunlu aynen şöyle diyordu: «Nilüfer'in bir buçuk yıldan bu yana Mehmet Kölük adlı kişiyle ilişkisi vardır.» KADIN KADINA BİR SOHBET Bu olay hakkındaki gerçekleri bulmak için genç sanatçının evine giderek kadın kadına konuşmak istedim. Etiler'deki evinde beni annesi karşıladı... O da üzgün, o da çaresizdi. Bunca yıl büyütüp gözünün içine baktığı kızının «ihanet»le damgalanmasını hazmedemiyordu.. «Kızım sanatçı ama biz mazbut bir aileyiz. Ben dul kaldığım zaman Nilüfer henüz 9 yaşındaydı. Onu bugünlere getirene kadar neler çektim. Üç yaşında astıma yakalandı, yıllarca tedavi