Ana içeriğe atla

Dilinizi Keserim!

Bugüne kadar kanlı bıçaklı olacak şekilde kavga edip darılmalarına rağmen “Ana gibi yar olmaz” sözünün değerini hiç unutmayan Ahu Tuğba her sahne çalışmasında olduğu gibi Ankara’da da annesi Neriman Çetin'i yanından hiç ayırmıyor. Genç anne ise kızının kaprislerine alıştığını ünlü bir sanatçı olarak sinirlerinin hayli yıprandığı için zaman zaman ters davrandığına ses çıkartmadığını dile getiriyor...
Sanatı için her türlü yolu deneyen, vücudunu cömertçe sergilemekten kaçınmayan ünlü sanatçı Ahu Tuğba annesi için laf söyleyenlere ateş püskürüyor. Onun için serbest kadındır diyenlere de bir çift laf etmeden geçemiyor...
Bir anne düşününki, yavrusunu binbir güçlükle dünyaya getiriyor ve onu büyütene kadar tehlikelerden zorluklardan korumak için türlü fedakarlıklara katlanıyor. Yani kısacası onu büyütüp, hayırlı bir evlat yapabilmek için kanatlarını açıp onu kanatlarının altına alıp saklıyor, tüm kötülüklerden. Evladına birşey olmaması için varını yoğunu ortaya koyuyor. Sırf evladı mutlu olsun üzülmesin diye...
İstisnasız bütün anneler böyledir. Evladını sevmeyen anne olamaz ki... İşte bu annelerden biri de ünlü sanatçı Ahu Tuğba'nın annesi Neriman Hanım. Güzel vücudunu cömertçe sergilemekten kaçınmayan, sanatı için her yolu mübah sayan Ahu Tugba’yı büyütmek için zamanında aynı zorlukları o da çekmiş... Yememiş, yedirmiş, içmemiş içirmiş. Bunun karşılığında Ahu Tuğba'da sevgilerin en güzelini vermiş annesine. Evet, her evlat gibi o da herşeyden, herkesten çok sevmiş annesini.
Şöhrete ve paraya kavuşması hiçbirşey değiştirmemiş ona olan sevgisinden. Annesinin adı geçince halen şöyle söylüyor Ahu Tuğba: “Annem bir yana dünya bir yana...” İşte böyle bir sevgi bağıyla birbirine bağlı olan Ahu Tuğba ve annesi, haklarında çıkarılan dedikodulara son derece üzülüyorlar. Hele hele Tuğba annesi hakkındaki söylentilere ateş püskürüyor “O çirkin dedikoduları yapanları bir elime geçirsem vallahi hepsinin dilini keseceğim” diyor. Annesi hakkında dedikodu çıkarıp, “O çok serbest bir kadındır. Bu yaşa gelmesine rağmen heryere girip çıkan, gönlünce yaşayan bir kadındır” diyenlere son derece sinirlenen Tuğba, onlardan bahsederken yüzünün aldığı ifade ve gözlerinin şekliyle adeta avını görüp, parçalamaya hazırlanan bir kaplana benziyor. Ayrıca dedikodulara da şu şekilde karşılık veriyor: “Benim annem dünyanın an iyi insanıdır. Onun hakkında laf söyleyecek olan en önce beni karşısında bulur. Bir kere benim annem kesinlikle öyle serbest biri filan değildir. Benim haberim olmadan hiçbir yere gitmez. Tabii ki ortada bir yasaklama yok, benim haddim de değildir ama annem bana haber vermeden kapıdan adımını bile atmaz. Onu tanıyanlar tanırlar. Beni de öyle... Ama beni tanımayanlara kendimi iyi tanıtırım. Ona laf söyleyenlerin vallahi dilini keserim...”
Eeee, ne de olsa evlat değil mi? Biricik annesi için laf söyletmek ister mi? Kim ister ki... Ne diyelim, bize de artık Ahu Tuğba'nın şerrinden korunmak için, dedikodu yapanlara dua etmekten başka bir şey kalmıyor...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Rol Yapmayı Unutmuşlar

İki yıla yakın süredir gazino sahnelerinden ve film setlerinden uzak kalan Meral Zeren kendisine, çalışma izni vermeyen parasal aşkından koptuktan sonra fiziki bir değişimle ortaya çıktı. Önce assolist olarak sahnelere döneceğinden ardından plak çalışmalarını hızlandıracağından söz eden güzel yıldız birde baktık ki geçtiğimiz günlerde söylediklerinin tersine önce film, setlerine dönüş yapıvermiş. Başrol de olsa pek öyle iddialı bir yapım olamayan filmin setinde Zeren'i gördüğümüzde yanında kendisi gibi setlerden uzak kalan eski bir film yıldızı daha vardı. Fazla kilolarını attığını söylemesine rağmen yine de hayli tombiş sayılan Ayşen Cansev 'den başkası değildi bu yıldız. Filmin erkek oyuncuları ise Yusuf Sezgin ile Salih Kırmızı idi. Yani filmcilerin tabiri ile dördünü biraraya getirseniz ancak işi kurtarır dedirtecek cinsten bir kadro ile çekime başlanmıştı.. Yavuz Film adına çekilen ve yönetmenliğini Yavuz Özışıklar'ın üstlendiği filmin çekim programı her yönüyle güze...

Kartal Tibet'in Hayranlarının Sevgisi

Sinema yıldızlarının oturduğu semtlerin posta müvezzilerine Allah sabırlar versin. Öyle ya, onlar muhakkak ki meslekdaşlarından hem daha çok çalışmakta, hem de daha çok yorulmaktalar. Üstelik sadece her Allahın günü o yıldızın» evine 50 ile 100 arasında değişen mektup taşısalar gene iyi, arada «hayranlardan gelen hediyeler» de var.. Geçenlerde Bebek’e gitmiştik. «Hazır gelmişken bir de Kartal Tibet'e uğrayalım,» deyip Arif Paşa yokuşuna saptık. Ayağımız uğurlu mudur, nedir? Biz girdikten sonra kapı kısa aralarla çalınmaya başladı. Önce Gündüz hanımın ahbapları geldi, peşinden Kanat için ısmarlanan oyuncakları getiren adam ve peşinden mahallenin emektar müvezzii... Kartal Tibet kucağında büyük bir mektup tomarıyla yanımıza geldiği zaman dikatimizi hemen zarfların arasında göze çarpan bir paket çekti. Bir «Kartal Tibet» hayranı tutmuş, okuyup çok beğendiği «Kopuk Takımı» adlı kitaptan bir tane daha alıp hayranı olduğu yıldıza göndermişti. Bu, bizim aklımıza bir konu getirdi: A...

Sema Yardımcı İntikam İçin Assolist Oldu

Gazino sahneleri genç bir assolist daha kazanıyor... Üstelik bu assolist nikah masasından gazino sahnelerine transfer olan 21 yaşında taptaze bir bakire... ŞEY, genç kızlara ibret olacak bir evlilik dramını gün ışığına çıkartırken, adı önümüzdeki günlerde gazino neonlarının tepesine yazılacak Sema Yardımcı’yı da bir filmlik ve fotoromanlık deneyimine rağmen ilk kez tanıyacaksınız... Günlük gazetelerde çok okuduk “Bahtsız gelin” haberlerini. Ama böylesine ilk kez rastladık. Adını fotomodel - manken olarak duyurmaya çalışan bir kız gazino çevrelerinde “Assolist” olarak konuşulurken duyulmamış bir sosyete skandalı ortaya çıktı. Ünlü bir armatör ailesinin denizci oğlu Feyzi Oskay’ın nikah masasında bırakıp kaçtığı Sema Yardımcı’nın intikam uğruna assolist olmaya karar verdiği gazino çevrelerinde günün konusu şimdi. İlk sınavını Maksim Gazinoları’nda vereceği söylenen Sema Yardımcı’yı sahne tuvaletlerini diken ünlü modacı Gürna Çapa’nın yanında bulduk. Önceleri hiç konuşmak istemeyen “...

Zavallı Oya Hep Yatakta

Oya Aydoğan 'ın sinemadaki çizgisi bellidir... Çevirdiği her filmde mutlaka dişiliğini şöyle ya da böyle gösterir ya da göstertirler... İşte, Berhan Şimşek’le birlikte oynadığı son filmi olan “Zavallılar”da da, Oya Aydoğan bir türlü yataktan çıkamadı. Çeşil çeşit zavallılık vardır... İnsan, açlıktan zavallıdır, çaresizlikten zavallıdır, işsizlikten, parasızlıktan, kimsesizlikten zavallıdır... Fakat bizim bilmediğimiz bir başka zavallılık türü daha varmış... Aşk zavallısı... Bunu nerede mi teşhis ettik? Hemen söyleyelim, Oya Aydoğan'ın son çevirdiği filmin setinde... Yapımcı Kemal Dilbaz adına, yönetmen Ümit Efekan tarafından çekilen ve “Zavallılar” ismini taşıyan filmde, Oya Aydoğan, köyden şehre gelip, büyük kentin çarkları arasında kaybolan ve kaderin acımasızlığına karşı koyamayıp, hayalleri yok olan ve sonunda da onun bunun elinde oyuncak olan bir genç kızı canlandırıyor. Bu filmde Oya Aydoğan, yukarıda söylediğimiz gibi tam bir aşk zavallısı... Mekanı ise çoğu ...