Ana içeriğe atla

Bu Gacıya Bir Baro

Çingeneler.. Kendilerine özgü konuşmalarıyla rahat yaşantılarıyla ve özgürlüklerine düşkünlükleriyle yüzyıllardan bu yana gelen toplumunuzun küçük bir parçası, sanatçı ruhlarıyla önlü kompozitörlere ilham kaynağı, yazarlara roman konusu olacak kadar bambaşka bir insan topluluğu olan bu insanların önemi son bir yıldır ülkemizde de hissedilmeye başlandı...
Şüphesiz bu önem dünün pavyön şarkıcısı bugünün ünlü assolistl ve çingeneliğini inkar etmeyen Kibariye ile başlayıp başka ''iye'' takısı ile gazino sahnelerinde boy gösteren çingene veya çingene olduğunu iddia eden ses yıldızlarıyla güncelleşti...
Ancak düne kadar olduğu halde ''Çingene''liğini inkar eden, aslını söylemekten utanan kişilerin bugün çingene olduğunu iftihar ederek söylemesi toplumun bu özellik sahibi kişilere gösterdiği ilgiyle gelen maddi manevi kazançtı.
Ünlü şarkıcıların bile sahnelerde çingene oyun havalarıyla göbek atmaları, sahne gösterilerine özel olarak ''Çingene gösterişi'' koymaları, hatta çingenelere özgü oyun havaları ile şarkıların plaklarının yapılması hep halkın bu kişilere ve müziklerine gösterdiği büyük ilgiden geldi...
İşte bu ilgi ünlü bir yıldızı da ''Çingene'' olmaya özendirdi. Evet Gülşen Bubikoğlu'ndan söz ediyoruz. Yeşilçam'ın güzel yıldızı Gülşen Bubikoğlu şimdi kamera karşısında bir çingenenin hayatını oynayacak. Kısa süre önce yaptığı müzikal filmden sonra bir başka müzikal için seçilen kodunun çingenelerin yaşamını işlemesi Gülşen Bubikoğlu'na da ilginç gelmiş olsa ki gece gündüz onların müziğini şarkılarını dinliyor ve kendini o yaşantıya kaptırıyor...
ÇİNGENELERİN EN ATEŞLİSİ
Gülşen Bubikoğlu'nu son günlerde gördüğünüz zaman belki gözlerinize inanamazsınız. Çünkü konuşma şekli bile değişti sanatçının. Gece gündüz dinlediği şarkılarla "Roman'' dilini öylesine bir kaptı ki gerçek çingeneye taş çıkartırcasına hazırlanıyor yeni filmine. Ne varki bu filmin başlaması için bin eksikliğin tamamlanması gerek. O da film de Bubikoğlu'na rol arkadaşı olacak erkek yani ''Çeribaşı'' eksik. Bir başka deyişle yani çingenelerin esas diliyle bu ''gacı''ya bir ''baro'' aranıyor. Anlamını biImeyen ler için hemen söyleyelim. Çingene dilinde ''gacı'' kadın ''baro'' da erkek demek. Münir Özkul ve Müjdat Gezen tarafından hazırlanan senaryoda çocukluk arkadaşı olan iki çingenenin yaşamın akışı ve de kaderin cilveleri karşısında birbirlerine karşı olan duyguları konu ediliyor.
Gece gündüz çingene dilini konuşarak kendinli rolüne alıştırmaya çalışan Gülşen Bubikoğlu zaman zaman İstanbul'un ünlü çingene mahallesi Sulukule'ye giderek onları yakından izleyip o yaşamın derinliklerine dalıyor. Gazino sahnelerinden sonra sinemaya da sıçrayan çingene modasından sonra kırk yıllık Gülşen Bubikoğlu'da karşınıza ''Gülşeniye'' olarak çıkarsa hiç şaşmayın. Baksanıza haline...
ZEKİ MÜREN İLE ALAKALI YAZIDA AİLEMİZE YAPILMIŞ AYIP
Gazetenizin 20 Ocak 1981 tarihli nüshasının 10. sayfasında Zeki Müren'in bir fotoğrafı ile annesini iki adet fotoğrafı ve ayrıca aileme ait fotoğrafida ihtiva eden (ZEKİ MÜREN ZOR DURUMDA-MİRASI YÜZÜNDEN POLİSLİK OLDU...) başlıklı yazınız baştan aşağı gerçeğe aykırı olup, yazıyı kaleme alanın hayal mahsulüdür.
Hangi emele hizmet ettiğini kestiremediğim yazı sahibi, Zeki Müren'in yakınlarına atfen, ona ait bilgi vermek istediğinde yine o yakınlara müracaatla doğruyu ve hakikati öğrenme yolunu tercih etse idi, hem görevini tam uygulamış, hem basın ahlakına riayet etmiş ve hem de şeref ve haysiyetlere tecavüz etmemiş olurdu...
Ben Zeki Müren'e yakınlığı ile caka satan değil, ancak bu yakınlıktan şeref ve iftihar duyan ve bunu bile çevresine aksettirmemiş bir kimseyim. Annem Sevim Olgaç için ise Zeki Müren adeta kutsal bir varlıktır. Şunu önemle bilmenizi isterim ki, Zeki Müren'in sağlığı, sihhati ve huzurundan başka bir düşünce ve arzusu olmayan OLGAÇ ailesinden hiç bir kimse, önün mirası ile meşgul olacak kadar alçalmamış, böylesine çirkin dedikodulara, yazılara asla sebebiyet vermemiş ve aileler arasında en ufak bir kırgınlık yaratmamış, bilakis sayemizde aile bağlan daha da kuvvetlenmiştir.
Yazı sahibi yersiz ve ayıp teşbihleri ile Zeki Müren'in (Koyun) değil, 45 milyonun hakkım teslim ettiği bir sanat abidesi ve bizlerinde kaza. (Kasap) değil, onunla gurur duyan yakınları olduğumuzu he hazindir ki bilmezlikten geliyor.
Öyle sanıyorumki, asıl ve gizli güya aileler arasını açmak ve dolayısı ile de konu yaratıp gazetede sütun kapabilmektir. Fakat hemen ilave edelim ki; böyle bir fırsatı ömür boyu bulamayacaklardır.
Daha fazla teferruata girmeye ye satir satır cevaplamaya gerek görmediğimden, bu kısa cevabı yazımın, her türlü tazminat haklarımız mahfuz kalmak kaydiyle, Basın Kanunu'nun 19. maddesi gereği tekziben neşrini saygılanmla rica ederim...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hülya Avşar Dostluğu Anlattı

Nükhet kalabalık sinema salonundan çıkarken iki saattir kapalı bir yerde kalmanın sıkıntısını hissetti içinde. Ama sonra güzel bir film seyretmenin mutluluğu her şeyi aldı götürdü. Dışarıda hafiften yağmur yağıyordu. Kıştan kalan bir gün bu bahar havasını alıp götürmüş, yerini serin, yağmurlu, kapalı bir güne bırakmıştı. Caddenin kalabalığına, otomobillerin oradan oraya koşuşturmalarına baktı. İçinde milyonlarca insanı barındıran bir şehirde yaşamdan bir kesit diye düşündü. Sonra düşünceleri o insanların üzerinde yoğunlaştı... Sevgiyle baktı herbirinin yüzüne ayrı ayrı. Yaşam, insanlar, içinde bulunduğu ortam, her şey güzeldi aslında. Ama bu bir bakış açısı değil miydi? İnsan nasıl bakarsa öyle görmez miydi çevresini, öyle algılamaz mıydı çevresindeki olayları? Başını kaydırdı, gökyüzüne baktı. Serin yağmur damlaları yüzüne damladı, üşüdü, başını eğdi. Sonra bu hareketi caddenin tam ortasında yaptığını farketti. Kendi kendine güldü. Önündeki yol uzundu. Hızlanan yağmurla bi...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Emel Sayın'ı Yeliz Mi Ayırdı?

Güneşli ve sıcak bir mayıs sabahı Suadiye'nin Şendurak Sokağında bulunan 16 numaralı apartmanın 8'nci dairesinin zilini çaldık... Basında çıkan yazılar ve ortalıkta dolaşan söylentilere göre Emel Sayın ile Selçuk Aslan'ın ayrılmaları an meselesiydi... Gerekçe olarak da Yeliz gösteriliyor ve deniliyordu ki: «Selçuk'la Yeliz arasında büyük bir aşk var»... SES Dergisi her olayda olduğu gibi, bu olayda da meselenin gerçek yüzünü verebilmek için bir süre bekledi ve sonunda Emel Sayın’ın kapısını çaldı... Zil sesinden kısa bir süre sonra, kapı açıldı. Pek çok kişinin «Emel Sayın çok perişan... Evinden dışarı adım atmıyor...» dediği Emel Sayın karşımızda duruyordu: «Hoşgeldiniz... Buyurun, içeri girin lütfen...» Henüz sabahın erken saatleri olmasına rağmen farklı görünüyordu Emel Sayın... Gülüyordu... Sabah kahvaltısını çoktan yapmış, erken kalkan kişilere öz bir rahatlıkla çivin içinde dolaşıyordu. Pek çok sanatçının yataklarından ancak öğleden sonra kalktıklarını ...

Meral Gökçe Erkeğini Arıyor

Parası, pulu, şanı, şöhreti, kapısında teklif için bekleyen yapımcılar, organizatörler... Kısaca herşeyi var. Var ama, kendisini mutlu edecek, “sevdiğim” diyebilecek bir erkeği yok “Kartallar Yüksek Uçar”ın Alev Taşkın’ı Meral Gökçe ’nin... Şu sıralarda da gerçek yaşamında büyük bir ızdırap çekiyor ve kalbini çalacak bir erkeği bulabilmek umuduyla alev alev yanıyor Alev Taşkın. Hatta öyle ki, "Beni sevecek bir erkek olsun, herşeyimden vazgeçeceğim'' diyebiliyor. Bundan yaklaşık üç yıl önce gazino sahnesine umutla çıkarak epey uzun sürecek bir programda solistaltı olmuş ve tek düşüde mesleğinde daha yukarı basamaklara çıkabilmekmiş. Ancak bu sırada karşısına çıkarak gönlünü çalan erkek sahneyi bırakmasını ve evinin kadını olmasını istemiş. O da sevdiği uğruna herşeyi bir kalemde silmiş ve “Evet” diyerek imzayı bastıktan sonra da sahneler onun için sadece albümleri, bellekleri süsleyen bir anı olarak kalmış. Ne var ki, uğruna bir takım özverileri göze aldığı bu yuva fa...