Ana içeriğe atla

Ajda Pekkan Büyük Konuştu

Sarı saçları loş apliklerin ışığında pırıl pırıl parlıyor. İnce zayıf bir yüzü var. Karşılıklı oturmuş konuşuyoruz... Dışarıda yağmur serpeliyor. Gökyüzü Ankara'ya yine kasvetli bir gün daha yaşatıyor...
Geçmişten bahsediyoruz. Ankara seyircinsinden, istikbalde yapacağı işlerden... Sonra sinemadan... Genç kadın birdenbire irkiliyor ve «Filim çevirmek benim için artık çok uzaklarda kaldı,» diyor. «Ancak aç kalırsam dönerim. Nefret ediyorum sinemadan» diye adeta haykırıyor. Bunları söyleyen bir süre önce Ankara'ya bir gazinoda şarkı söylemek için gelen Ses Mecmuası 1963 Kapak Yıldızı, Ajda Pekkan'dı.
Sinemada üzüntüler, sevinçler, dedikodular içinde geçen 4 uzun yıl artık mazi olmuştu. Ve Ajda'nın böyle bir karar vermesine de onu, şöhrete ulaştıran Yeşilçam sebep olmuştu... Ödenmeyen bonolar, yerine getirilmeyen vaatler ve bir türlü doymak bilmemecesine insan öğüten Yeşiiçam'ın çarkları!...
1962 yılında bir Akdeniz gezisinde, gemide amatörce şarkılar söylemişti. Dönüşte Moda'da Lozan Kulüp'te haftada birkaç günlüğüne shov/iara çıkmıştı. Sinemaya ise SES mecmuası yoluyle geçmişti... «Fakat» diyordu, «kriz içinde olan Türk sinemasında ne yazık ki doğru dürüst bir kimseye rastlayamadım.»
Son çevirdiği filmin setinde düşüp sakatlandığı zaman filimciler onun çektiği acıyı değil de kendi işlerini, ertesi günkü çalışmalarının ne olacağını düşünmüşlerdi... Sözün kısası sinemanın ömrünün sonuna kadar bir daha bulamayacağı güzel günleri götürdüğünü söylüyordu Ajda...
- «Geceleri yatağıma girdiğim zaman durmadan düşünüyordum. 'Sonum en olacak,' diye... 'Her şeyi çekip alan sinema bana ne veriyor?' diye. Ödenmeyen bonolar, his hayatımı karmakarışık eden dedikodular, falan - filan...»
İşte bunun için günlerce düşünmüş ve kararını vermiş: «Yeni bir hayata başlamalıyım,» demiş. Artık meslek edindiği şarkıcılıkta (1) numara olabilmek onun en büyük ideali... Ajda Pekkan sık sık filim çevirenlere hayret ediyor: «Nasıl sabrediyorlar?» diye. Yeni artistlere temennileri: «Kafalarını kullanırlar da, erken ayrılırlar bu çıkmazdan» sözü oluyor.
Sinemayı bütün gürültüsü, dedikodusuyla maziye gömdüğünü söyleyen Ajda Pekkan gelecek hakkındaki tasavvurlarını daha rahat düşünebileceğini söylüyor ve ilave ediyor: «Artık düzenli bir hayat yaşayacağım!»
Ajda Pekkan yeni bir fırsatı kaçırıp ıstırap çekmek istemiyor. Yakın bir gelecekte kendine bir de hayat arkadaşı bulacakmış... Evlendikten sonra ise yalnız plak dolduracakmış...
İşte Ajda Pekkan Ankara'da kaldığı otelin mükellef odasında bize bunları anlattı. Ajda, 17 yaşında başladığı mesleğine şantözlüğe tekrar dönüyor. Fakat küçük bir farkla: Şöhret olarak. İstanbul'a dönüşünde caz müziği de yapacakmış. Alaturka gazinolara da artık paydos? Şimdi Füsun Önal'la plak doldurmak için durmadan çalışıyor. Tom Jones ve Mina onun sevdiği seslerden. Fransa'nın ünlü «Olimpia» sında şarkı söylemek ise en büyük ideali...
- «Bir gün beni muhakkak Olimpia'da göreceksiniz,» diyor ve ilave ediyor. «Bütün çalışmalarım bunun içini...»

Ama belli olmaz. Şöhretini ve servetini Yeşilçam sayesinde yapan Ajda Pekkan, bir gün bakarsınız, bir filimde soyunup dökünüp yine beyazperdede karşımıza çıkıverir. Geçen 1967'nin sonlarına doğru «aşırı çıplak» bir eski devir dansözü olup «Harunreşid'in Gözdesi» filminde oynamadı mı? Hem, filim demek 10 milyon seyirciye reklam demektir. Filimciler bono değil, para bile vermeseler Ajda Pekkan, reklam olsun diye filimde oynamaya bir gün gelecek ihtiyaç duyacaktır... Muhterem Nur, Leyla Sayar, Orhan Günşiray, Meral Sayın ve nihayet Selma Güneri «Bir daha filim çevirmek mi, tövbe!» dedikleri halde, yeminlerini bozup kamera karşısına çıkan şöhretlerden sadece birkaçıdır...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın) 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Rol Yapmayı Unutmuşlar

İki yıla yakın süredir gazino sahnelerinden ve film setlerinden uzak kalan Meral Zeren kendisine, çalışma izni vermeyen parasal aşkından koptuktan sonra fiziki bir değişimle ortaya çıktı. Önce assolist olarak sahnelere döneceğinden ardından plak çalışmalarını hızlandıracağından söz eden güzel yıldız birde baktık ki geçtiğimiz günlerde söylediklerinin tersine önce film, setlerine dönüş yapıvermiş. Başrol de olsa pek öyle iddialı bir yapım olamayan filmin setinde Zeren'i gördüğümüzde yanında kendisi gibi setlerden uzak kalan eski bir film yıldızı daha vardı. Fazla kilolarını attığını söylemesine rağmen yine de hayli tombiş sayılan Ayşen Cansev 'den başkası değildi bu yıldız. Filmin erkek oyuncuları ise Yusuf Sezgin ile Salih Kırmızı idi. Yani filmcilerin tabiri ile dördünü biraraya getirseniz ancak işi kurtarır dedirtecek cinsten bir kadro ile çekime başlanmıştı.. Yavuz Film adına çekilen ve yönetmenliğini Yavuz Özışıklar'ın üstlendiği filmin çekim programı her yönüyle güze...

Kartal Tibet'in Hayranlarının Sevgisi

Sinema yıldızlarının oturduğu semtlerin posta müvezzilerine Allah sabırlar versin. Öyle ya, onlar muhakkak ki meslekdaşlarından hem daha çok çalışmakta, hem de daha çok yorulmaktalar. Üstelik sadece her Allahın günü o yıldızın» evine 50 ile 100 arasında değişen mektup taşısalar gene iyi, arada «hayranlardan gelen hediyeler» de var.. Geçenlerde Bebek’e gitmiştik. «Hazır gelmişken bir de Kartal Tibet'e uğrayalım,» deyip Arif Paşa yokuşuna saptık. Ayağımız uğurlu mudur, nedir? Biz girdikten sonra kapı kısa aralarla çalınmaya başladı. Önce Gündüz hanımın ahbapları geldi, peşinden Kanat için ısmarlanan oyuncakları getiren adam ve peşinden mahallenin emektar müvezzii... Kartal Tibet kucağında büyük bir mektup tomarıyla yanımıza geldiği zaman dikatimizi hemen zarfların arasında göze çarpan bir paket çekti. Bir «Kartal Tibet» hayranı tutmuş, okuyup çok beğendiği «Kopuk Takımı» adlı kitaptan bir tane daha alıp hayranı olduğu yıldıza göndermişti. Bu, bizim aklımıza bir konu getirdi: A...

Sema Yardımcı İntikam İçin Assolist Oldu

Gazino sahneleri genç bir assolist daha kazanıyor... Üstelik bu assolist nikah masasından gazino sahnelerine transfer olan 21 yaşında taptaze bir bakire... ŞEY, genç kızlara ibret olacak bir evlilik dramını gün ışığına çıkartırken, adı önümüzdeki günlerde gazino neonlarının tepesine yazılacak Sema Yardımcı’yı da bir filmlik ve fotoromanlık deneyimine rağmen ilk kez tanıyacaksınız... Günlük gazetelerde çok okuduk “Bahtsız gelin” haberlerini. Ama böylesine ilk kez rastladık. Adını fotomodel - manken olarak duyurmaya çalışan bir kız gazino çevrelerinde “Assolist” olarak konuşulurken duyulmamış bir sosyete skandalı ortaya çıktı. Ünlü bir armatör ailesinin denizci oğlu Feyzi Oskay’ın nikah masasında bırakıp kaçtığı Sema Yardımcı’nın intikam uğruna assolist olmaya karar verdiği gazino çevrelerinde günün konusu şimdi. İlk sınavını Maksim Gazinoları’nda vereceği söylenen Sema Yardımcı’yı sahne tuvaletlerini diken ünlü modacı Gürna Çapa’nın yanında bulduk. Önceleri hiç konuşmak istemeyen “...

Zavallı Oya Hep Yatakta

Oya Aydoğan 'ın sinemadaki çizgisi bellidir... Çevirdiği her filmde mutlaka dişiliğini şöyle ya da böyle gösterir ya da göstertirler... İşte, Berhan Şimşek’le birlikte oynadığı son filmi olan “Zavallılar”da da, Oya Aydoğan bir türlü yataktan çıkamadı. Çeşil çeşit zavallılık vardır... İnsan, açlıktan zavallıdır, çaresizlikten zavallıdır, işsizlikten, parasızlıktan, kimsesizlikten zavallıdır... Fakat bizim bilmediğimiz bir başka zavallılık türü daha varmış... Aşk zavallısı... Bunu nerede mi teşhis ettik? Hemen söyleyelim, Oya Aydoğan'ın son çevirdiği filmin setinde... Yapımcı Kemal Dilbaz adına, yönetmen Ümit Efekan tarafından çekilen ve “Zavallılar” ismini taşıyan filmde, Oya Aydoğan, köyden şehre gelip, büyük kentin çarkları arasında kaybolan ve kaderin acımasızlığına karşı koyamayıp, hayalleri yok olan ve sonunda da onun bunun elinde oyuncak olan bir genç kızı canlandırıyor. Bu filmde Oya Aydoğan, yukarıda söylediğimiz gibi tam bir aşk zavallısı... Mekanı ise çoğu ...