Ana içeriğe atla

Bayram Misafiri Ivana Zanicchi

Şu son birkaç yıldır müzik dünyasının ünlü sesleri, artık bizlere seslerini dinletmez olmuşlardı. Bundan bir kaç yıl önce akın, akın İstanbul'a gelen beynelmilel şöhretler bugün ancak turistik gezi için İstanbul’a geliyorlar, şehrimizde ya iki gün, ya üç gün kalıp gidiyorlar, France Gali, Michelle Polnareff'den sonra geçtiğimiz haftalarda İstanbul'a bir başka turist şarkıcı daha geldi: Iva Zanicchi. Bu beynelmilel şöhret de diğerleri gibi İstanbul’u son derece beğendi, yakın zamanda tekrar gelmek için söz verdi ve arada bir çevresine, etrafındaki gazetecilere bakıp. «Hayret! Demek Türkiye’de bu derece tanınıyorum ha!» dedi ve bu şaşkınlık arasında da eylül ayında tekrar İstanbul'a gelip, konserler vermek için bir mukavele imzalayarak İtalya’ya döndü.
Iva Zanicchi İstanbul'a adı «Bahar Bayramı» olup, aslında kıştan pek farkı olmayan 1 mayıs günü geldi. Yanında menejeri ve ayni zamanda kocası Ansoldi, Rifi plak şirketinin müdürü kayınpederi ve kayınvalidesi vardı, Iva Zanicchi İstanbul'da kocasının soyadını kullandığı için öyle sessiz sedasız geldi ki. hemen hiç kimse onun ünlü bir şarkıcı olduğunu anlamadı. Geldiklerinin ilk gecesi Kervansaray’a eğlenmeye giden ünlü şarkıcıyı ilk tanıyan Ayferi oldu. Iva’nın seyirciler arasında olduğunu gören Ayferi ona kendi şarkılarını okuyarak sahneden hoşgeldin kabilinden bir şeyier söyledi ve sahnede başlayan arkadaşlık, Iva İstanbul'dan ayrılıncaya kadar devam etti.
Altı kere San Remo Müzik Festivali'ne girip, iki kere birinci, bir kere dördüncü. bir kere de üçüncü olan Ivana Zanicchi bu yılki festival hakkında sorduğumuz sorulara pek cevap vermek istemedi. Fakat konuşmalarının arasında Adriano Celentano'yu sadece gençlerin tuttuğunu, Patty Pravo'nun sesinden çok güzelliğiyle İlgi çektiğini belirterek 1970 San Remo Müzik Festivali’nde üçüncü olmasından dolayı duyduğu üzüntüyü üstü kapalı da olsa belirtti.
Hayli uzun boyu, zayıf fakat cazip vücudu, kemikli yüzüyle her gittiği yerde ilgi çekmesini bilen Iva Zanicchi İstanbul’da kaldığı dört gün içinde kırmızı, yanları yırtmaçlı maksi elbisesini sırtından hiç çıkartmadı. Yüzünde makyajın M’si bile yoktu. Sarı saçlarını çingene stili bağlıyor, gözüne de daima bir güneş gözlüğü takıyordu.
İstanbul’a geldiği günlerde en çok iki yaşındaki kızını özlediğini belirten ünlü İtalyan şarkıcısı dört günlük turistik seyahatini üç iş mukavelesiyle noktaladı desek yeridir. Önce Iva İstanbul'a gelip konserler vermek için bir mukavele imzaladı, sonra bu yıl San Remo'da üçüncü olan şarkısı «L'arca Di Noe»yi Türkçe sözlerle okumak için plakçılarımıza söz verdi ve İstanbul'da kendisine gerçek bir Türk misafirperverliği gösteren Ayferi'ye kayınpederinin plak şirketiyle çalışması için bir mukavele imzalatarak Avrupa'ya davet etti. Konuşmalarının arasında sık sık, «Avrupa’da meşhur olmuş bir Türk şarkıcısı tanımıyorum,» diyen Iva havaalanında, basın mensuplarına şöyle söylüyordu :
- «Avrupa'da ilk şöhret olan şarkıcınız Ayferi olacaktır. Sesini çok beğendim. Onu İtalya'da şöhret yapmak için bizzat uğraşacağım.»
Iva Zanicchi dört gün kaldığı İstanbul’u çok sevmişti. Uçağın merdivenlerimden şöyle bağırıyordu:

- «Eylülde yine İstanbul'dayım.»...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zavallı Oya Hep Yatakta

Oya Aydoğan 'ın sinemadaki çizgisi bellidir... Çevirdiği her filmde mutlaka dişiliğini şöyle ya da böyle gösterir ya da göstertirler... İşte, Berhan Şimşek’le birlikte oynadığı son filmi olan “Zavallılar”da da, Oya Aydoğan bir türlü yataktan çıkamadı. Çeşil çeşit zavallılık vardır... İnsan, açlıktan zavallıdır, çaresizlikten zavallıdır, işsizlikten, parasızlıktan, kimsesizlikten zavallıdır... Fakat bizim bilmediğimiz bir başka zavallılık türü daha varmış... Aşk zavallısı... Bunu nerede mi teşhis ettik? Hemen söyleyelim, Oya Aydoğan'ın son çevirdiği filmin setinde... Yapımcı Kemal Dilbaz adına, yönetmen Ümit Efekan tarafından çekilen ve “Zavallılar” ismini taşıyan filmde, Oya Aydoğan, köyden şehre gelip, büyük kentin çarkları arasında kaybolan ve kaderin acımasızlığına karşı koyamayıp, hayalleri yok olan ve sonunda da onun bunun elinde oyuncak olan bir genç kızı canlandırıyor. Bu filmde Oya Aydoğan, yukarıda söylediğimiz gibi tam bir aşk zavallısı... Mekanı ise çoğu ...

Bahar Öztan ''Eski Kocamdan Koca Olmaz'' Dedi

Kendi aralarında nişan takan Bahar Öztan ’ın eski kocası futbolcu Kasım Gündüz ile Hüner Coşkuner ’in ablası Sema Coşkuner, çok yakında bir gazinoda verecekleri bir yemekle bu nişanlarını ilan edecekler. İnsanoğlu ne tuhaf doğrusu... Hele kadınların işlerine akıl sır erdirmek gerçekten güç... Ne zaman ne yapacakları, nerde, ne söyleyecekleri belli olsaydı, kadından canı yanan biri çıkıp da “Allahım kadın varkan, sen neden şeytanı yarattın?” der miydi? Bunu hangi kadın kabul eder bilemeyeceğiz ama Bahar Öztan’a sorarsanız, “erkek milleti”nin şeytanın ta kendisi olduğunu söylüyor. Zaten zamanında yani futbolcu Kasım Gündüz’le evli olduğu günlerin bitiminde de kocasını böyle suçlamış ve onunla beraberken, film çevirmek için İstanbul dışına çıktığı zaman evlerine ucuz kadınları getirdiğini, artık bu hale tahammülü kalmadığını, dolayısıyla bu yüzden ayrıldığını bas bas bağırmıştı... Ayrıldığı kocası Kasım Gündüz, şimdi yeni bir evliliğe soyunuyor... Şarkıcı Hüner Coşkuner’in gerçe...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

DÜNYANIN birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik ’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam ’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İsta...

Bu Gacıya Bir Baro

Çingeneler.. Kendilerine özgü konuşmalarıyla rahat yaşantılarıyla ve özgürlüklerine düşkünlükleriyle yüzyıllardan bu yana gelen toplumunuzun küçük bir parçası, sanatçı ruhlarıyla önlü kompozitörlere ilham kaynağı, yazarlara roman konusu olacak kadar bambaşka bir insan topluluğu olan bu insanların önemi son bir yıldır ülkemizde de hissedilmeye başlandı... Şüphesiz bu önem dünün pavyön şarkıcısı bugünün ünlü assolistl ve çingeneliğini inkar etmeyen Kibariye ile başlayıp başka ''iye'' takısı ile gazino sahnelerinde boy gösteren çingene veya çingene olduğunu iddia eden ses yıldızlarıyla güncelleşti... Ancak düne kadar olduğu halde ''Çingene''liğini inkar eden, aslını söylemekten utanan kişilerin bugün çingene olduğunu iftihar ederek söylemesi toplumun bu özellik sahibi kişilere gösterdiği ilgiyle gelen maddi manevi kazançtı. Ünlü şarkıcıların bile sahnelerde çingene oyun havalarıyla göbek atmaları, sahne gösterilerine özel olarak ''Çingene gö...