Ana içeriğe atla

Bar Kızı Filiz Akın

Filiz Akın, ilk filmi «Akasyalar Açarken» de seyircinin karşısına masum «kolejli kız» tipince çıkmıştı. Çıtıpıtı, hanım hanımcık Filiz bu filimde ablası rolünü oynayan Gülistan Güzey'in sevgilisi Göksel Arsoy'u onun elinden alıvermişti. Fakat o, özel hayatına son derece dikkat ediyor, asılsız bir dedikoduya adının karışmaması için olanca gücünü sarf ediyordu. Filizin beyazperde de canlandırdığı tip kendi şahsiyeti ile taban tabana zıttı. Ve Filiz, «Sahte Nikah» filmini çevirene kadar resmini çekmek isteyenlere mayolu poz vermekten dahi kaçınmıştı.
1963 yılının eylül ayında ise, evlilik hakkmdaki fikirlerini şöyle açıklıyordu:
- «Evlenmek niyetinde değilim. Evlenirsem, şöhretime, istikbalime, sinemadaki şansıma zaran olur. Elbet bir gün evleneceğim. Ama, bu, aylar sonra değil, yıllar, yıllar geçtikten sonra olacak.»
Nihayet, yıllar geçti. «Filiz Akın» evlendi ve bir erkek çocuk sahibi oldu. Adını «İlker» koydular. Şimdi «beş yıl önce, sinemaya geçtiği günlerdeki gibi» ağır başlı ve ne yaptığını bilen tutumuyle Türk sinemasının içinde parmakla gösterilen birkaç aktristen biri
O gün, «Yıkılan Yuva» adlı filmin setinde Filiz Akın'ı görünce hayretimizi gizliyememiştik.
- «Hayrola, siz yuva yıkmaktan falan hoşlanmazdınız.
Bu filimle ilginiz ne?»
Filiz, siyah satenden dar, dekolte elbisesi içinde eski günlerin «Gilda» sını hatırlatıyordu. Makyajını tazelerken:
- «Şaşırmakta haklısınız» dedi. «İlk defa böyle bir role çıkıyorum. Bundan önce bir, iki filmimde de 'şarkıcı kız' rolünü oynamıştım. Ama, bu, bambaşka. Bu filimde, hayatın sillesini yemiş, erkekler yüzünden 'kötü yola düşmüş', onlardan nefret eden, fakat benliğini kaybetmeyen bir 'bar kızı' rolündeyim. Ancak, yanlış anlaşılmasın, asla bir vamp olmak niyetinde değilim. Rejisör ve prodüktör beni böyle bir rolde seyircinin karşısına çıkarmayı deniyorlar. Ben de elimden geleni yapıyorum.»
Biz, öteden beri «kolejli kız» tipine yakıştırılan ve değişik bir rol oynama imkanını elde edemeyen Filiz Akın’ın bu bakımdan biraz geç kaldığı fikrindeydik. O konuşmasını derinleştirdi:
- «İnanın, çok zor iş şu sinema artistliği. Seyirci beni bir hanımefendi olarak tammış bir kere. Bunu değiştirmek çok zor, kolej mezunu olduğum için başından beri, bu tip roller verdiler, itiraz etmedim. Ama, halk beni bu yeni halimle beğenirse böyle de kalabilirim!...»
«Yıkılan Yuva» da Filiz Akın'ın oynadığı rolü, yıllar önce «Paula Prentıss» adlı Amerikan filminde, geçenlerde ölen Ann Sheridan oynamış ve büyük başarı kazanmıştı. Biz de, Filiz Akın’a başarılar diledik...
Kamera çalışmaya başlamıştı. Karanlıkta yanan tek bir ışık orkestranın önüne gelen Filiz Akm'ı aydınlatıyordu. Rejisörün işareti üzerine o başını sert bir hareketle kameraya çevirip şarkısını söylemeye başladı:
«Bir içim su, durma söyle senin adın mıdır?...
«Bir içim su, özlediğim o kadın mıdır?...»
«Yıkılan Yuva» filminde, Filiz Akın’dan başka, Cüneyt Arkın, Süleyman Turan ve Peri - Han başrolleri paylaşıyorlar. Cüneyt Arkın ve Peri - Han mutlu bir karı - kocayı canlandırıyorlar. Her zaman, baştan çıkarıcı ve yuva yıkıcı kadm rolünde görmeye alıştığımız Peri - Han kocasını seven kadm, masum kız olarak tanıdığımız Filiz Akın da ilk defa, karı - koca arasına giren, fakat aşkı uğruna kendisini feda eden bir bar kızı rolündedir.

Bu konuda filmin rejisörü ve prodüktörü: «Eski Filiz yok artık. Bitti. Bu filim eskisinin ölümü, yenisinin doğuşu olacak» dediler...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kartal Tibet'le Bıyık Üzerine

Bıyık deyip geçmeyin hemen... Burnun hemen dibinde başlayıp üst dudağa paralel siyah bir çizgi çizen «bıyık» dediğimiz nesne cins cinstir, çeşit çeşittir. Kaytan bıyık vardır, pala bıyık vardır, badem bıyık vardır, pos bıyık vardır, douglas bıyık vardır, hatta pis bıyık bile vardır. Anlayacağınız hanımların biçim biçim, renk renk, çeşit çeşit saçları ve dahi saç modelleri varsa, biz erkeklerin de «bıyık» avantajı var. Üstelik bizimki öyle berberdi, kuafördü gibi beklemeli, masraflı değil. Bir makas, küçük bir ayna bıyığınıza istediğiniz biçimi vermek için yeter de artar bile! Şimdi, durup dururken bu bıyık meselesinden söz açışımız elbette sebepsiz değil. Biraz ilerimizde filim çevriliyor. O sahnenin çekimi biter bitmez Kartal Tibet yanımıza gelecek ve onunla «bıyıktan» bahsetmeye başlayacağız. Zihni temrin bizimkisi yani... Evet, sahne bitiyor, Kartal Tibet rejisörden izin alıp yanımıza doğru yürümeye başlıyor. Geldi... oturuyor... KARTAL TİBET VE BIYIK Kartal Tibet’te «bıy...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik 'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İstanb...

Ajda Pekkan Konuşuyor

Kimisine göre Eurovision yenilgisinin getirdiği bunalımdan kimisine göre aşk ilişkilerindeki çıkmazdan büyük bir bunalıma itilmişti. Kimseyle görüşmek istemiyor, giderek kilo veriyor, gülmeyen yüzü, kuşkulu bakışlarıyla çok zaman bilinçsiz ve yanlış davranışlarda bulunuyordu. Bu sıkıntılı dönemini atiatamayacağım anlayınca her şeyi bırakıp kaçmak istedi. Günün birinde uçağa atladığı gibi Türkiye'den uçup gitti... Bazıları Londra'da olduğunu söylüyordu Ajda'nın... Ama kesin olarak kimsenin bildiği bir şey yoktu. Bir hafta Paris'te görülüyor, sonra Cenevre'de veya Zürih'de olduğundan söz ediliyordu. Beili ki, sıkıntısı, problemleri ülkesini terketmekle geçmemişti. Yerinde duramıyor, bir şeyler arıyor, aradığını bulamıyordu... İşte o günlerde ansızın bir akşam saatinde SES'e telefon etmişti Ajda... «Unutmak ve unutturmak istiyorum. Bıktım, usandım... En az altı ay gelmeyeceğim Türkiye'ye... Müziği seviyorum. 17 yıllık çocuğum benim. Kuşkusuz müzikten...

Orhan Gencebay'ın Spor Tutkusu

Spor adaleyi güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda beynin bütün fonksiyonlarını da güçlendirir, dolayısı ile iradeyi ve mantığı sağlamlaştırır.» Orhan Gencebay birbirinden ağır halterleri kaldırır, bisiklette pedal çevirip ter atarken, bir yandan da bunları söylüyordu. Sanatçının periyodik spor çalışmasını yaptığı aletli jimnastik salonunda bir yandan resim çekiyor, bir yandan da spor üzerine söyleşiyorduk. Orhan Gencebay, pek çok sinema sanatçısında bile olmayan atletik bir yapıya ve fiziğe sahipti ve bunu sürekli spor yapmaya borçlu olduğunu söylüyordu. Sanatçı sporla çocukluk yıllarından bu yana devam edegelen ilişkisini şöyle anlattı: «Samsun'da ortaokul ve lise sıralarında 5-6 yıl aralıksız vücut estetiği ve güreş çalıştım. Kondisyonum çok iyiydi. O yıllarda biraz da Jiu-Jitsu çalıştım ama, o zamanlar Uzakdoğu sporları ülkemizde henüz çok yeni idi. Bu yüzden o yönde pek fazla gelişemedim. Her zaman çok yürür ve çok koşardım. Bu, sadece bana özge bir davranış değildi....