Ana içeriğe atla

Barış Manço ve Moğollar Yurda Döndü

Barış Manço sekiz yıldır Avrupa'dadır ve sekiz yıldır da Avrupa’da şöhret olmanın yollarını arar. İstanbul’a her gelişinde, yaptığı yeni anlaşmalardan, artık şöhret kapılarının kendisine açıldığından söz eder. Sonra Barış yine Avrupa’ya gider, yine gelir... Heyecanla Barış'a İstanbul'dan uzak kaldığı süre içinde neler yaptığını sormaya koşarsınız. Ünlü şarkıcı size ileride yapacağı hamleler hakkında öyle «bomba» gibi haberler, verir ki, ne sormaya gittiğinizi unutursunuz!.
On yıllık şarkıcı Barış Manço, hayatının belki de en büyük bombasını, geçtiğimiz hafta içinde, yine bir Avrupa dönüşü patlattı. «Barış Manço 1970'in sevilen topluluğu Moğollar’la birleşmişti.» Üç ay kadar önce, Paris müzik âlemini fethe gönderdiğimiz müzisyenlerimiz Türkiye'ye öylesine büyük bir haberle dönmüşlerdi ki, artık onlara kimse Paris'te ne yaptıklarını, ne ettiklerini sormayacaktı.
Barış Manço ve Moğollar'la, Türkiye' ye geldikleri günün gecesi sizler için konuştuk. Grubun sözcülüğünü yapan Barış Manço'nun bize ilk sözü şu oldu:
- «Paris'i şimdilik bir kenara bırakalım isterseniz. Asıl önemli olan Barış ve Moğollar'ın birleşmesi değil mi? Ondan konuşalım.»
BİR SÜPER GRUP KURULUYOR
Barış Manço ile Moğollar birlikte çalışmaya, bir ay kadar önce, Paris'te karar vermişler. O günlerde Moğollar, Paris sütüdyolarında plak dolduruyorlar, kendilerini Avrupa'ya kabul ettirmek için geceli gündüzlü çalışıyorlardı. Barış Manço'nun orkestrası dağılmıştı. Moğollar'ın ise güçlü bir soliste ihtiyaçları vardı. Bundan sonrasını, gelin Barış Manço'dan dinleyelim:
- «Paris'te, Moğollar’ı karşımda gördüğüm zaman, inanın sevinçten havalara uçacaktım. Önce gecelerimiz, sonra günlerimiz gecelerimiz birlikte geçer oldu. Bir gün aklımıza «birleşme» konusu geldi. Avrupa'da sık sık olur böyle birleşmeler. Bir bakarsınız, hiç ummadiğiniz bir anda, iki ünlü orkestra veya ünlü bir toplulukla, önlü bir solist birleşivermiş, müzik dünyasında bir -süper grup- doğmuş... Önce 'acaba biz de böyle mi yapsak?' deyip masa başına oturduk. Günlerce, düşündük, taşındık, sonunda 'birlikten kuvvet doğar' deyip birleşmeye karar verdik. Türkiye için topluluğumuzun adı 'Barış Mango - Moğollar' olacaktı. Avrupa için ise kendimize hayli cazip bir isim bulduk. Moğol’un Fransızcası, benim soyadlımla birleşince ortaya renkli bir isim çıktı:
Manco - Mongol...»
Manco - Mongol kurulur kurulmaz, Moğollar’ın daha önce anlaşma imzaladığı CBS plak şirketi toplulukla yeni bir anlaşma imzalamış. Ancak Barış Martço'nun bir yıl önce mukavele yaptığı Pathe Marconi plak şirketi Barış’ı bırakmak istememiş. Sonunda şirketin Türk asıllı müdürlerinden Sric Grunberg araya girmiş de iş tatlıya bağlanmış, Barış Manço, Moğollar'la birlikte CBS'ye geçebilmiş.
YAZA YİNE YOLCULUK VAR
Barış Manço - Moğollar, muhtemelen yaz aylarında tekrar Paris’e gidecekler, plak dolduracaklar. Moğollar’ın Paris’ te doldurdukları kırk beşlik plak halen Lüksenburg Radyosu'nda çalınıyormuş, Long-Play’leri ise şu günlerde piyasaya çıkacakmış. Eğer bu plaklar Fransa’da beklenilen ilgiyi görürse. Barış Manço - Moğollar Anadolu’da çıkacakları turneyi yarıda kesip, tekrar Paris’e döneceklermiş. Moğollar yaptıkları Long-Play'e çok güveniyorlar. Bu konuda topluluğun organisti Murat Ses şunları söylüyor:
- «Şu günlerde Paris’te bir Yunan müziği modası esiyor. Biz de bu modaya karşı bir Türk müziği modası yaratmak istiyoruz. Doldurduğumuz long- play'de tamamen Türk enstrümanları kullanıp, batıya adapte olmaya çalıştık. Parçaların hemen hepsi enstrümantal. Sadece birinde çok ufak bir vokal var. Plağın en enteresan tarafı, bir parça hariç diğerlerinde bateri kullanılmaması. Bu long-play’de baterinin yerini kaşık, köy davulu ve darbuka aldı...»
İLERİSİ İÇİN NE DÜŞÜNÜYORLAR
Barış Manço - Moğollar Türkiye'ye bomba gibi bir haberin yanısıra upuzun saçlarla döndüler. Topluluğun beş üyesinin de saçları omuzlarına dökülüyor. Hepsi zayıflamış, adeta, iğne ipliğe dönmüş. Eski neşelerinden ise eser kalmamış. Omuzlarına yüklenen ağır yükten, başaramama korkusundan kendilerini yiyip, bitirmişler anlaşılan. Ama kendilerine sorarsanız eski hallerinden bir şey kaybetmemişler. Onları böyle bitkin hale getiren yol yorgunluğu imiş.
Barış Manço - Moğollar şu günlerde siki bir çalışma devresine girdiler. Altmış şehir gezecekleri iki buçuk aylık Anadolu turnesi için kendilerine geniş bir repertuar hazırlıyorlar. Parçaların yarısı Barış Manço'nun repertuarından, diğer yarısı ise Moğollar’ın repertuarından derlenecek. Topluluk mart başında Ankara'da, nisan başında da İstanbul'da bir konser verecek. Bu arada önümüzdeki günlerde Barış Manço - Moğollar «Dağlar Dağlar 3» adlı bir plak yapacaklar.
MÜZİK DÜNYAMIZ GÜÇLÜ BİR GRUP KAZANDI... AMMA...
Barış Manço ile Moğollar’ın birleşmesi, şüphesiz yankısı aylarca devam edecek büyüklükte bir olaydır. Birleşmeleri, son aylarda -kaliteli grup- sıkıntısı çeken müzik dünyamız için bir kazançtır. Topluluğun başarı kazanmaması için, ilk bakışta ortada hiç bir sebep gözükmüyor. Biri Türkiye’nin en iyi seslerinden, diğeri en iyi gruplarından olan iki ismin, adlarını neonlara birarada yazdırması her şeyden önce bir «ticari avantaj» dır. Ama bütün mesele bu «ticari avantaj» dan faydalana- bilmektedir. Bu da onların iyi, kaliteli parçalar yapması, ondan da önemlisi kopmamaları. Barış Manço - Moğollar'ı dağıtmamaları ile mümkündür. İleride, Moğollar iyi bir solist bulup, Barış Manço da iyi bir orkestra kurup biribirlerinden ayrılmaya karar verirlerse, bu haberi veren yazımızın başlığı her halde şu olur:

«Yazık oldu!...»...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkan'ın Oyununa Geldim

TÜRKAN'IN OYUNUNA GELDİM Bir yanardağ...Aylardan beri için için kaynayan...Patlamaya pek niyeti olmadığı halde, koşullar sonucu büyük bir gürültüyle patlayan bir yanardağ... Ve şimdi ateş saçan bu yanardağ Cihan Ünal'dan başkası değil...Türkan Şoray'olan aşkı neredeyse şarkılara türkülere konu olacak duruma geldiği halde işin başından beri ortaya Şoray'la birlikte kesin çizgiler koymayan ve “bile bile lades”li sözler olan “belki”leri,”olabili”leri çok güzel bir şekilde vurgulayan Cihan Ünal,içnde yaşadığı koşulların birdenbire yön değiştirmesiyle artık dayanamadı ve patladı.Ve kanımızca tüm kamuoyunu ilgilendiren, kendisinin Türkan Şoray'la olan aşkının getirdiği,zihinlere çöreklenen bir çok soruya ışık tutan şaşırtıcı itiraflarda bulundu...Cihan Ünal'ı aylar sonra itiraflara zorlayan neden kuşkusuz herkesin evlnecekler gözü ile baktığı bir sırada Türkan Şoray, yeni bir oyunuyla Ruçhan Adlı gibi aşk yaşadığı Cihan Ünal'ı terkedilmiş pozisyonuna soku

Şey Dergisi’nin 1984 Tarihli 29. Sayısı

https://www.tozlumagazin.net

Rıza Silahlıpoda'nın Büyük Aşkı

RIZA Silahlıpoda ile Serap Taşdemiroğlu, ilk kez dört yıl önce İzmir’de tanışmışlardı. Dört yıl sonra yine bir nisan akşamı da aşkları ortaya çıktı. Serap Taşdemiroğlu «Rıza ile bir arkadaş toplantısında tanıştık. Son ra arkadaşlığımız hiç eksilmeden bugüne kadar geldi» derken, Rıza Silahlıpoda da sevgilisinin gözlerinin içine bakarak şunları söylüyor: «Başımdan iki nikah, bir de nişan geçti. Ancak hiçbir zaman aradığım mutluluğu bulamadım. Ve dört yıl önce tanıştığım Serap’ta buldum gerçek dostluğu... Arkadaşlığımız gün geçtikçe sevgiye ve aşka dönüştü. Ama bir süre evlenmeyi düşünmüyoruz.» İstanbul’da tekrar sahneye çıkacak olan Rıza Silahlıpoda bu arada bir longplay dolduracak... Sanatçı İstanbul’da sevgilisi ile dinleniyor ve longplayının hazırlıklarını sürdürüyor. Rıza Silahlıpoda daha önce Sevda Karaca ile evlenmiş, şiddetli geçimsizlik yüzünden ayrılmış, şarkıcı Nilüfer ile de nişanlanıp kavgalı gürültülü bir şekilde nikah masasına gitmeden yollarını ayırmıştı. Rız

Nilüfer'in Kara Lekesi

Tüm çıplaklığıyla bilinmeyen bir olay hakkında konuşmak ve kişiler hakkında suçlamalarda bulunmak yanlış hir harekettir... 14 Nisan 1981 tarihinde resmen boşanmaya karar veren Nilüfer ve Yeşil Giresunlu arasındaki sürtüşmeler de, sonunda bu olayın kahramanlarına koca bir «Kara leke» sürüverdi. Yeşil Giresunlu'nun basına yaptığı açıklamalar oldukça ilginç ve bir o kadar da düşündürücü idi. Giresunlu aynen şöyle diyordu: «Nilüfer'in bir buçuk yıldan bu yana Mehmet Kölük adlı kişiyle ilişkisi vardır.» KADIN KADINA BİR SOHBET Bu olay hakkındaki gerçekleri bulmak için genç sanatçının evine giderek kadın kadına konuşmak istedim. Etiler'deki evinde beni annesi karşıladı... O da üzgün, o da çaresizdi. Bunca yıl büyütüp gözünün içine baktığı kızının «ihanet»le damgalanmasını hazmedemiyordu.. «Kızım sanatçı ama biz mazbut bir aileyiz. Ben dul kaldığım zaman Nilüfer henüz 9 yaşındaydı. Onu bugünlere getirene kadar neler çektim. Üç yaşında astıma yakalandı, yıllarca tedavi

Vasfi Uçaroğlu ve Kamuran Akkor'un Kızları Oldu

Vasfi Uçaroğlu havalarda uçuyor. Haklı. On beş yıl sonra baba olmanın heyecanını tekrar tattı. İlk kızı Mine bugün 15 yaşında. Kamuran Akkor zor doğum yapmış. Doktorlar bir ara çocuğu sezeryanla almayı düşünmüşler, «Bir daha mı doğum yapmak, Allah göstermesin,» diyor. Biz Güzelbahçe Kliniğine gittiğimiz zaman Vasfi Uçaroğlu Kamuran Akkor'un baş ucuna oturmuş, kolonya ile alnını ovuyor, «Sen bir kere doğurdun, bizi de kapılarda dökuz doğurttun,» diye espri yapıyordu. 3 kilo 600 gram olarak doğan, 53 santim boyundaki Menekşe Uçaroğlu' na kliniğin doktorları da «Aşk bir yalan, Adem'le Havva'dan kalan» şarkısından mülhem olarak Havva adını koymuşlar. Uçaroğlu, «Doktorları kıramadım. Menekşe'nin göbek adı da Havva oldu,» diyor. Kamuran Akkor'un ablası Gönül Akkor , çocuğun doğduğunu öğrenir öğrenmez hemen Amerikan Pazarına koşmuş, trampet çalan bir maymun almış. Vasfi, «Yahu,» diyor, «Bu Gönül'ün de hiç başka işi yok galiba? Menekşe'nin bu oyunc