Ana içeriğe atla

Belgin Doruk İyileşti

«ŞAHANE İNTİKAM» adlı filmin İstiklal caddesinde çekilen bir sahnesinde, rol icabı polislerden kaçarken kaldırıma yuvarlanıp sol ayağının baldır kemiğini çatlatan Belgin Doruk, günlerce alçılar içinde yatakta yatmaya mecbur kaldıktan sonra, nihayet iyileşti ve iyileşir iyileşmez ilk işi, günlerden beri kendisiyle birlikte eve hapsolan oğlu Aydın'ı hayvanat bahçesine götürmek oldu.
O gün Aydın için «Çifte bayram» vardı. Öyle ya, hem cici anneciğinin ayağa kalkışına seviniyor, hem de Gülhane Parkı'ndaki hayvanat bahçesine gidip oradaki hayvanları göreceği için seviniyordu.
Ana - oğul evlerinden çıkıp bir taksiye atladılar ve doğru Gülhane Parkı’na gittiler. Hafiften yağmur çiselediği için, Park’ta birkaç turistten başka kimsö yoktu. Kapıdan bilet alıp içeriye girdiler. Yapraklarını dökmüş uzun ağaçların çerçevelediği yolda bir süre yürüdükten sonra Belgin Doruk:
- «Biraz şurada oturalım mı yavrum?» dedi. Sargıları çözülmüştü, ama sol ayağında hâlâ daha hafif bir şiş vardı. Biraz yürüyünce bu şiş ağrı yapmaya başlamıştı. Allahtan o sırada, zaten sabahtan beri «Yağsam mı, yağmasam mı?» diye düşünen yağmur da çiselemeyi bırakmış, güneş hafiften de olsa sevimli yüzünü göstermişti. Aydın annesinden fazla uzaklaşmadan koşup, oynarken Belgin de doktorunun dediklerini düşünüyordu. Doktor ona ilk günler ihtiyatlı davranmasını, fazla yürürse ayağının ağrıyacağını' söylemiş, ama hemen peşinden onu ferahlatan şu sözleri ilave etmişti:
- «Bu, ancak 1 hafta, sürer. Bu devreyi de atlattıktan sonra, değil yürümek, koşsanız bile bir şey olmaz.»
O sırada Aydın annesinin yanına gelip «Anne karnım acıktı, bana simit alsana» demez mİ? Belgin dört bir tarafa baktı, ama sanki parkın içinde yer yarılmış, simitçiler içine girmişlerdi. Çarnaçar ayağa kalktı, «Ne yapalım, emir büyük yerden.» diyerek biraz önce geldiği yoldan geri döndü. Tabii Aydın da beraber...
Simitçi araya araya Sultanahmet’e kadar geldiler. Oradan simit alıp tekrar geriye dönen ana - oğul ikinci defa bilet alıp tekrar parka girdiler ve bu defa doğrudan doğruya hayvanat bahçesine doğru ilerlediler. Hayvanat bahçesinde Aydın bir ara annesinin elinden kaçtı, koşa koşa, maymunların bulunduğu kafesin önüne gitti. Maymunlar demirlerin üzerinde akrobasi yapıyorlardı. Belgin Doruk, «Çocukluk işte. Küçükken herhalde biz de böyleydik,» dedikten sonra gözleri daldı. Kendi kendine, «İnsanın yürüyebilmesi, koşabilmesi ne büyük mutlulukmuş Yarabbi. Bunu 20 gün yatağa mıhlanınca daha iyi anladım. Tevekkeli, «Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi» dememişler. İnsan sağlığın ne büyük nimet olduğunu hastalanınca anlıyor,» diye söylendi.

Belgin bir ara Aydın’ın «Anne, anne!» diyen sesini duyarak o tarafa döndü. Aydın elindeki simiti küçük küçük parçalara ayırarak penguenlere doğru atıyordu. Oğlundan ilham alan Belgin Doruk da, bir ara çatlak ayağını penguenlere doğru uzatmaz mı? Ürken hayvanlardan birisi küçük hanımın ayağına doğru bir gaga uzattı ki, sormayın. Neredeyse ayağını kapacaktı. Sonra Belgin Doruk, biricik oğlunu bütün pavyonlara götürdü. Oradaki hayvanlar hakkında Aydın’a bilgi verdi. Hayvanat bahçesi gezileri bitmiş, dönüş vakti gelmişti. Belgin Doruk, gezilerini başından sonuna kadar izleyen bizlere veda ederken, «Aman her şeye katlanın, sakın hasta olmayın, bir yerinizi sakatlamayın. Gezmek, dolaşmak ne güzel şeymiş,» dedi. Haksız da sayılmazdı. 20 gün yattıktan sonra, kim olsa böyle konuşurdu herhalde...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Deniz Gökçer Tercihini Yaptı

TİYATROYLA pek fazla içli dışlı değilseniz bile muhakkak Deniz Gökçer adını duymuşluğunuz vardır. Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü Cüneyt Gökçer ’le, aynı tiyatronun sanatçılarından Mediha Gökçer'in kızlarıdır Deniz Gökçer. Ne yalan söylemeli, geçen gün Acar Filim platosunda karşı karşıya gelip tanıştırılıncaya kadar, benim de kendisi hakkındaki bilgim bundan fazla değildi. Pek onun «Genel müdürün kızı olmaktan öte» iyi bir tiyatro artisti, sözü edilir, hesaba katılır bir sanatçı olduğunu duymuşluğum: «Andromak» ta, «Damdaki Kemancı» da, «Bir Bardak Su» seyretmişliğim vardı. Platoda, iki plan arasında tanıştırıldık Deniz Gökçer'le. El sıkıştık, kenardaki iki sandalyeye oturup konuşmaya başladık. 1945 yılında, Ankara'da doğmuş Deniz Gökçer... Önce Devlet Konservatuvarı Bale Bölümü'ne gitmiş, orada 6 yıl okumuş. Sonra şiddetli bir «lumba go» onu Bale Bölümünden ayrılmaya mecbur etmiş. Bunun üzerine yeniden imtihanlara girmiş Deniz Gökçer, bölüm değiştirip Devlet Konse

Deniz Gökçer Tercihini Yaptı

TİYATROYLA pek fazla içli dışlı değilseniz bile muhakkak Deniz Gökçer adını duymuşluğunuz vardır. Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü Cüneyt Gökçer’le, aynı tiyatronun sanatçılarından Mediha Gökçer'in kızlarıdır Deniz Gökçer. Ne yalan söylemeli, geçen gün Acar Filim platosunda karşı karşıya gelip tanıştırılıncaya kadar, benim de kendisi hakkındaki bilgim bundan fazla değildi. Pek onun «Genel müdürün kızı olmaktan öte» iyi bir tiyatro artisti, sözü edilir, hesaba katılır bir sanatçı olduğunu duymuşluğum: «Andromak» ta, «Damdaki Kemancı» da, «Bir Bardak Su» seyretmişliğim vardı. Platoda, iki plan arasında tanıştırıldık Deniz Gökçer'le. El sıkıştık, kenardaki iki sandalyeye oturup konuşmaya başladık. 1945 yılında, Ankara'da doğmuş Deniz Gökçer... Önce Devlet Konservatuvarı Bale Bölümü'ne gitmiş, orada 6 yıl okumuş. Sonra şiddetli bir «lumba go» onu Bale Bölümünden ayrılmaya mecbur etmiş. Bunun üzerine yeniden imtihanlara girmiş Deniz Gökçer, bölüm değiştirip Devlet Konser

Türkan'ın Oyununa Geldim

TÜRKAN'IN OYUNUNA GELDİM Bir yanardağ...Aylardan beri için için kaynayan...Patlamaya pek niyeti olmadığı halde, koşullar sonucu büyük bir gürültüyle patlayan bir yanardağ... Ve şimdi ateş saçan bu yanardağ Cihan Ünal'dan başkası değil...Türkan Şoray'olan aşkı neredeyse şarkılara türkülere konu olacak duruma geldiği halde işin başından beri ortaya Şoray'la birlikte kesin çizgiler koymayan ve “bile bile lades”li sözler olan “belki”leri,”olabili”leri çok güzel bir şekilde vurgulayan Cihan Ünal,içnde yaşadığı koşulların birdenbire yön değiştirmesiyle artık dayanamadı ve patladı.Ve kanımızca tüm kamuoyunu ilgilendiren, kendisinin Türkan Şoray'la olan aşkının getirdiği,zihinlere çöreklenen bir çok soruya ışık tutan şaşırtıcı itiraflarda bulundu...Cihan Ünal'ı aylar sonra itiraflara zorlayan neden kuşkusuz herkesin evlnecekler gözü ile baktığı bir sırada Türkan Şoray, yeni bir oyunuyla Ruçhan Adlı gibi aşk yaşadığı Cihan Ünal'ı terkedilmiş pozisyonuna soku

Şey Dergisi’nin 1984 Tarihli 29. Sayısı

https://www.tozlumagazin.net

Nilüfer'in Kara Lekesi

Tüm çıplaklığıyla bilinmeyen bir olay hakkında konuşmak ve kişiler hakkında suçlamalarda bulunmak yanlış hir harekettir... 14 Nisan 1981 tarihinde resmen boşanmaya karar veren Nilüfer ve Yeşil Giresunlu arasındaki sürtüşmeler de, sonunda bu olayın kahramanlarına koca bir «Kara leke» sürüverdi. Yeşil Giresunlu'nun basına yaptığı açıklamalar oldukça ilginç ve bir o kadar da düşündürücü idi. Giresunlu aynen şöyle diyordu: «Nilüfer'in bir buçuk yıldan bu yana Mehmet Kölük adlı kişiyle ilişkisi vardır.» KADIN KADINA BİR SOHBET Bu olay hakkındaki gerçekleri bulmak için genç sanatçının evine giderek kadın kadına konuşmak istedim. Etiler'deki evinde beni annesi karşıladı... O da üzgün, o da çaresizdi. Bunca yıl büyütüp gözünün içine baktığı kızının «ihanet»le damgalanmasını hazmedemiyordu.. «Kızım sanatçı ama biz mazbut bir aileyiz. Ben dul kaldığım zaman Nilüfer henüz 9 yaşındaydı. Onu bugünlere getirene kadar neler çektim. Üç yaşında astıma yakalandı, yıllarca tedavi