Ana içeriğe atla

Peter Sellers Yeminini Bozdu

Rejisör Blake Edwards «Party» (Parti) isimli filimde Peter Sellers'i baş rolde oynatmayı aklına koymuştu. Fakat genç rejisör Mirisch Brothers Filim şirketinin idarecilerine bu fikrini açıkladığı zaman hiç de beklemediği bir cevap aldı. Şirket idarecileri, rejisöre: «Sen bu işten vaz geçsen iyi edersin» demişlerdi. «Eğer bu filimde mutlaka Peter Sellers'i oynatmayı aklına koyduysan, onun yerine başka birinin oynamasını düşünmüyorsan, bizden sana tavsiye sakın bu filmi çevirmeye kalkma. Zira Peter Sellers Hollywood'a gelip filim çevirmez. Bu filmin İngiltere'de ya da başka bir ülkede çekilmesine de biz razı değiliz. Ya Peter Sellers'ten ya da filimden vaz geçmek zorundasın.»
Blake Edwards, Peter Sellers'in kendisini kırmayacağını, İngiltere'den Amerika'ya gelmek külfetine katlanmaktan da çekinmeyeceğini düşünüyordu. Bu yüzden şirket idarecilerinin ikazlarına aldırmadı. Evinden kıtalararası telefonla Londra'yı aradı ve Peter Sellers'e durumu anlattı. Ünlü İngiliz komedyeni Blake Edwards'ın teklifini hiç de iyi karşılanmamıştı: «Kusura bakma, dostum» dedi. «Ben Hollywood'da filim çevirmeye tövbeliyim. Dünyanın başka herhangi bir yerinde, mesela Afrika'nın balta girmemiş ormanlarında bile filim çevirmeye giderdim. Hem de seve seve... Fakat maalesef Hollywood benim için bir yasak bölge sayılır.»
İngiliz aktörü Peter Selles, dört yıl önce Hollywood'da, Kim Novak ile beraber «Kiss Me Stupid» (Opsene Budala) filmini çevirirken çok şiddetli bir kalp krizi geçirmiş ve birçokları aktörün kurtulmasının imkansız olduğunu ileri sürmüşlerdi. Hatta bazı dergi ve gazetelerde Peter Sellers'in hayat hikayesi hazırlanmış, ölüm haberini vermek için de yer ayrılmıştı. Fakat aktör, Azraille yaptığı mücadeleden galip çıkmış, haftalarca ölümle pençeleştikten sonra nihayet iyileşip İngiltere'ye dönmüştü. Ama kalbinde Hollywood'a karşı büyük bir kinle, büyük bir nefretle... Kendini yataklara Hollywood'un süratli temposunun düşürdüğüne inanmış ve bir daha aynı duruma düşmemek için de Hollywood'u yasak bölge ilan etmişti.
Fakat bütün bunlara rağmen Blake Edwards, ümidini kesmedi. Telefon konuşmasından sonra da aktöre bir mektup yazdı. Senaryoyu kendisinin hazırladığını ve hikayeyi yazarken de baş rolde Peter Sellers'in oynayacağını düşündüğünü belirtti. Ayrıca stüdyoda aktörü fazla yormamak için her türlü tedbirin alınmasını bizzat temin edeceğini ve her türlü mesuliyeti de üzerine aldığını belirtti. Bir hafta sonra Blake Edwards'ın yazıhanesindeki telefon çaldı. Rejisör, Londra'dan aranıyordu. Genç rejisör, telefonun kulaklığında Peter Sellers'in neşeli sesini duyunca heyecanlandı. Ünlü aktör, dört yıl Önce ettiği yemini bozup Hollywood'a gelmeye razı olmuştu. Ancak bazı şartları vardı. Filmin iç sahneleri stüdyoda çekilirken sette yabancılar bulunmayacak, aktörün fazla yorulmasını önlemek için tedbir alınacak, gerekirse filim çalışmaları bile tatil edilecekti. Peter Sellers ayrıca hayat sigortasının da yenilenmesini ve filim çekilişi sırasında hastalanırsa stüdyonun ona yüklü bir tazminat ödemesini şart koşuyordu.
Blake Edwards, Peter Sellers'in teklifini hemen kabul etti. Böylece ünlü aktör ve eşi Britt Ekland, dört yıl sonra yeminlerini bozup tekrar Hollywood'a geldiler. Filim şirketinin onlar için hazırladığı yüzme havuzlu, bahçeli villaya yerleştiler. Evin içinde bir sürü hizmetçi, her dakika ünlü karı - kocanın emrindeydi... Ünlü İngiliz komedyeni, Amerika'da yıllar önce olduğu gibi kötü duruma düşmemesi için her şeyi düşünmüştü. Onlara yardım edecek hizmetkarlarını bizzat seçmiş, filim çalışmaları sırasında, stüdyoyu tıpkı bir askeri karargâh haline sokmuştu.
Hollywood macerasına en fazla sevinen Britt Ekland oldu. Genç kadın: «Sinema başkentine ilk gelişimde hiç bir yeri görememiştim. Günlerim hastaneyle ev arasında geçiyordu. Bunun için bu sefer Hollywood'un gezilmedik bir köşesini bırakmayacağım.» diyordu.

Peter Sellers'e gelince... O da hayatından memnun... Hollywood'daki filimde orta yaşlı bir ye - ye şarkıcısını canlandırıyor... Bugüne kadar yüzlerce değişik tip canlandırmış olan aktör, «Koleksiyonumda bir Ye - ye'ci eksikti, o da tamam oldu,» demektedir...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Deniz Gökçer Tercihini Yaptı

TİYATROYLA pek fazla içli dışlı değilseniz bile muhakkak Deniz Gökçer adını duymuşluğunuz vardır. Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü Cüneyt Gökçer ’le, aynı tiyatronun sanatçılarından Mediha Gökçer'in kızlarıdır Deniz Gökçer. Ne yalan söylemeli, geçen gün Acar Filim platosunda karşı karşıya gelip tanıştırılıncaya kadar, benim de kendisi hakkındaki bilgim bundan fazla değildi. Pek onun «Genel müdürün kızı olmaktan öte» iyi bir tiyatro artisti, sözü edilir, hesaba katılır bir sanatçı olduğunu duymuşluğum: «Andromak» ta, «Damdaki Kemancı» da, «Bir Bardak Su» seyretmişliğim vardı. Platoda, iki plan arasında tanıştırıldık Deniz Gökçer'le. El sıkıştık, kenardaki iki sandalyeye oturup konuşmaya başladık. 1945 yılında, Ankara'da doğmuş Deniz Gökçer... Önce Devlet Konservatuvarı Bale Bölümü'ne gitmiş, orada 6 yıl okumuş. Sonra şiddetli bir «lumba go» onu Bale Bölümünden ayrılmaya mecbur etmiş. Bunun üzerine yeniden imtihanlara girmiş Deniz Gökçer, bölüm değiştirip Devlet Konse

Deniz Gökçer Tercihini Yaptı

TİYATROYLA pek fazla içli dışlı değilseniz bile muhakkak Deniz Gökçer adını duymuşluğunuz vardır. Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü Cüneyt Gökçer’le, aynı tiyatronun sanatçılarından Mediha Gökçer'in kızlarıdır Deniz Gökçer. Ne yalan söylemeli, geçen gün Acar Filim platosunda karşı karşıya gelip tanıştırılıncaya kadar, benim de kendisi hakkındaki bilgim bundan fazla değildi. Pek onun «Genel müdürün kızı olmaktan öte» iyi bir tiyatro artisti, sözü edilir, hesaba katılır bir sanatçı olduğunu duymuşluğum: «Andromak» ta, «Damdaki Kemancı» da, «Bir Bardak Su» seyretmişliğim vardı. Platoda, iki plan arasında tanıştırıldık Deniz Gökçer'le. El sıkıştık, kenardaki iki sandalyeye oturup konuşmaya başladık. 1945 yılında, Ankara'da doğmuş Deniz Gökçer... Önce Devlet Konservatuvarı Bale Bölümü'ne gitmiş, orada 6 yıl okumuş. Sonra şiddetli bir «lumba go» onu Bale Bölümünden ayrılmaya mecbur etmiş. Bunun üzerine yeniden imtihanlara girmiş Deniz Gökçer, bölüm değiştirip Devlet Konser

Türkan'ın Oyununa Geldim

TÜRKAN'IN OYUNUNA GELDİM Bir yanardağ...Aylardan beri için için kaynayan...Patlamaya pek niyeti olmadığı halde, koşullar sonucu büyük bir gürültüyle patlayan bir yanardağ... Ve şimdi ateş saçan bu yanardağ Cihan Ünal'dan başkası değil...Türkan Şoray'olan aşkı neredeyse şarkılara türkülere konu olacak duruma geldiği halde işin başından beri ortaya Şoray'la birlikte kesin çizgiler koymayan ve “bile bile lades”li sözler olan “belki”leri,”olabili”leri çok güzel bir şekilde vurgulayan Cihan Ünal,içnde yaşadığı koşulların birdenbire yön değiştirmesiyle artık dayanamadı ve patladı.Ve kanımızca tüm kamuoyunu ilgilendiren, kendisinin Türkan Şoray'la olan aşkının getirdiği,zihinlere çöreklenen bir çok soruya ışık tutan şaşırtıcı itiraflarda bulundu...Cihan Ünal'ı aylar sonra itiraflara zorlayan neden kuşkusuz herkesin evlnecekler gözü ile baktığı bir sırada Türkan Şoray, yeni bir oyunuyla Ruçhan Adlı gibi aşk yaşadığı Cihan Ünal'ı terkedilmiş pozisyonuna soku

Şey Dergisi’nin 1984 Tarihli 29. Sayısı

https://www.tozlumagazin.net

Nilüfer'in Kara Lekesi

Tüm çıplaklığıyla bilinmeyen bir olay hakkında konuşmak ve kişiler hakkında suçlamalarda bulunmak yanlış hir harekettir... 14 Nisan 1981 tarihinde resmen boşanmaya karar veren Nilüfer ve Yeşil Giresunlu arasındaki sürtüşmeler de, sonunda bu olayın kahramanlarına koca bir «Kara leke» sürüverdi. Yeşil Giresunlu'nun basına yaptığı açıklamalar oldukça ilginç ve bir o kadar da düşündürücü idi. Giresunlu aynen şöyle diyordu: «Nilüfer'in bir buçuk yıldan bu yana Mehmet Kölük adlı kişiyle ilişkisi vardır.» KADIN KADINA BİR SOHBET Bu olay hakkındaki gerçekleri bulmak için genç sanatçının evine giderek kadın kadına konuşmak istedim. Etiler'deki evinde beni annesi karşıladı... O da üzgün, o da çaresizdi. Bunca yıl büyütüp gözünün içine baktığı kızının «ihanet»le damgalanmasını hazmedemiyordu.. «Kızım sanatçı ama biz mazbut bir aileyiz. Ben dul kaldığım zaman Nilüfer henüz 9 yaşındaydı. Onu bugünlere getirene kadar neler çektim. Üç yaşında astıma yakalandı, yıllarca tedavi