Ana içeriğe atla

Erkek Babası Semih Sezerli

Yerli sinemanın sevilen komiklerinden Semih Sezerli ile eşi Şehir Tiyatrosu oyuncularından Uğur Kıvılcım, yeni doğan çocuklarının yaşmı doldurmasını bekliyemediler ve oğullarının kırkmcı güne basışını kendi aralarında kutladılar.
Semih Sezerli «On parmağında on marifet» denen tiplerden. Filimlerde oynar, dekorlar yapar, prodüksiyon amiridir, ev tertibinde eşsizdir...
Kendi evine de bu marifetlerinin hepsini «dökmüş». Daha kapıdan girer girmez canlı renklerle boyanmış duvarlar, insanın içini ısıtıyor. Hemen her duvarda bir kaç raf ve her rafın üzerinde bir sürü minyatür palyaço... Balkon kapısının camına Semih Sezerli eliyle «Ya hiç doğmamış olmak, ya da hiç unutulmamak isterim» diye yazmış.
Uğur Kıvılcım oğlundan «adam» diye bahsediyor. «Adam daha uyanmadı,» «adam dün şunu yaptı» v.s... Annesi «adam» ı almak için içeri odaya geçti, Semih Sezerli de bize «adam» ın doğumunu anlatmaya başladı.
- «Biliyorsunuz, karım Uğur boy fıkarası bir kadın. Doğumevinde beklerken kendi kendime düşünüyordum. 'Yeni doğmuş çocukları bir araya toplayıp beni çağıracaklar. Gidip bakarım. Kurşun kalem boyundaki nasıl olsa benim çocuğumdur' diyordum. Düşüne düşüne aklım 'İkiz çocuklara' takılmaz mı? Aklıma bir ikiz çocuklar geliyor, bir Uğur’un boyu bosu... O vücuttan ikiz çıkarsa doktorlar onları top zannedip oynamaya başlarlar' diye terler döktüm.»
Semih Sezerli, doğumevinin kapısında çektiği sıkıntıyı anlatırken Uğur Kıvılcım çocuğu kucağında olduğu halde yanımıza geldi. Semih Sezerli oğluna isim olarak karısının genç kızlık soyadını takmış... Küçük «Kıvılcım» babasının bütün düşündüklerinin tersine 1 temmuz 1967’ de 4 kilo 200 gram ağırlığında ve 50 cm. boyunda olarak dünyaya gelmiş bir tosuncuk.
Gecenin ilerlemiş saatlerinde bu sanatçı çiftin evinden ayrılırken «Adam» sanki bizim gitmemizi beklermiş gibi feryadı basıyordu. Bizi uğurlamak için kapıya kadar gelen Semih Sezerli göğsünü kabartarak:
- «Sese bak sese, erkek dediğin böyle ağlar işte» diye iftihar ediyordu. Ona, artistlerimizin hep kız çocukları olduğunu hatırlattık.
- «Jönlerin kız çocuğu olur kardeşim. Ben jön değilim ki kız çocuğum olsun» dedi.

Sokakta kimseler kalmamıştı. Kaldırımdan yürürken başımızı kaldırıp baktık. «Adam» annesiyle babasının yanından pencereden bize uykulu gözlerle bakıyordu...(diğer haberler için aşağıdaki link tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zavallı Oya Hep Yatakta

Oya Aydoğan 'ın sinemadaki çizgisi bellidir... Çevirdiği her filmde mutlaka dişiliğini şöyle ya da böyle gösterir ya da göstertirler... İşte, Berhan Şimşek’le birlikte oynadığı son filmi olan “Zavallılar”da da, Oya Aydoğan bir türlü yataktan çıkamadı. Çeşil çeşit zavallılık vardır... İnsan, açlıktan zavallıdır, çaresizlikten zavallıdır, işsizlikten, parasızlıktan, kimsesizlikten zavallıdır... Fakat bizim bilmediğimiz bir başka zavallılık türü daha varmış... Aşk zavallısı... Bunu nerede mi teşhis ettik? Hemen söyleyelim, Oya Aydoğan'ın son çevirdiği filmin setinde... Yapımcı Kemal Dilbaz adına, yönetmen Ümit Efekan tarafından çekilen ve “Zavallılar” ismini taşıyan filmde, Oya Aydoğan, köyden şehre gelip, büyük kentin çarkları arasında kaybolan ve kaderin acımasızlığına karşı koyamayıp, hayalleri yok olan ve sonunda da onun bunun elinde oyuncak olan bir genç kızı canlandırıyor. Bu filmde Oya Aydoğan, yukarıda söylediğimiz gibi tam bir aşk zavallısı... Mekanı ise çoğu ...

Bahar Öztan ''Eski Kocamdan Koca Olmaz'' Dedi

Kendi aralarında nişan takan Bahar Öztan ’ın eski kocası futbolcu Kasım Gündüz ile Hüner Coşkuner ’in ablası Sema Coşkuner, çok yakında bir gazinoda verecekleri bir yemekle bu nişanlarını ilan edecekler. İnsanoğlu ne tuhaf doğrusu... Hele kadınların işlerine akıl sır erdirmek gerçekten güç... Ne zaman ne yapacakları, nerde, ne söyleyecekleri belli olsaydı, kadından canı yanan biri çıkıp da “Allahım kadın varkan, sen neden şeytanı yarattın?” der miydi? Bunu hangi kadın kabul eder bilemeyeceğiz ama Bahar Öztan’a sorarsanız, “erkek milleti”nin şeytanın ta kendisi olduğunu söylüyor. Zaten zamanında yani futbolcu Kasım Gündüz’le evli olduğu günlerin bitiminde de kocasını böyle suçlamış ve onunla beraberken, film çevirmek için İstanbul dışına çıktığı zaman evlerine ucuz kadınları getirdiğini, artık bu hale tahammülü kalmadığını, dolayısıyla bu yüzden ayrıldığını bas bas bağırmıştı... Ayrıldığı kocası Kasım Gündüz, şimdi yeni bir evliliğe soyunuyor... Şarkıcı Hüner Coşkuner’in gerçe...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

DÜNYANIN birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik ’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam ’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İsta...

Bu Gacıya Bir Baro

Çingeneler.. Kendilerine özgü konuşmalarıyla rahat yaşantılarıyla ve özgürlüklerine düşkünlükleriyle yüzyıllardan bu yana gelen toplumunuzun küçük bir parçası, sanatçı ruhlarıyla önlü kompozitörlere ilham kaynağı, yazarlara roman konusu olacak kadar bambaşka bir insan topluluğu olan bu insanların önemi son bir yıldır ülkemizde de hissedilmeye başlandı... Şüphesiz bu önem dünün pavyön şarkıcısı bugünün ünlü assolistl ve çingeneliğini inkar etmeyen Kibariye ile başlayıp başka ''iye'' takısı ile gazino sahnelerinde boy gösteren çingene veya çingene olduğunu iddia eden ses yıldızlarıyla güncelleşti... Ancak düne kadar olduğu halde ''Çingene''liğini inkar eden, aslını söylemekten utanan kişilerin bugün çingene olduğunu iftihar ederek söylemesi toplumun bu özellik sahibi kişilere gösterdiği ilgiyle gelen maddi manevi kazançtı. Ünlü şarkıcıların bile sahnelerde çingene oyun havalarıyla göbek atmaları, sahne gösterilerine özel olarak ''Çingene gö...