Ana içeriğe atla

Geraldine Chaplin İsyan Etti

Son yıllarda Hawaii adaları yabancı filimcilerin uğrak yerlerinden biri oldu. Çalışma şartlarının çok uygun olması yüzünden filimciler, her fırsatta tası tarağı toplayıp soluğu Hawaii’de alıyorlar. Artık, Hawii halkı da sinema dünyasının şöhretlerini yakından tanımak fırsatını buluyor. Geçenlerde bir Amerikalı filimci grubunun Hawaii'ye geleceği duyulunca herkes sevindi. Hele Hawaii’ye gelecek olan artistler arasında ünlü komedyen Şarlo'nun kızının da bulunduğu haber alınınca sevinç son haddini buldu. «Dr. Jivago» filmindeki başarılı oyunundan sonra Şarlo'nun kızı Geraldine Chapiin'in Havvaii’deki hayranlarının sayısı pek artmıştı.
Filimciler Hawaii'de hükümdarlar gibi karşılandılar. Aralarında Charlton Heston’un da bulunduğu artistler grubunu gazeteciler ve meraklılar heyecanla karşıladılar. Gerçi Charlton Heston, Geraldine Chaplin’e göre çok daha şöhretli ve önemli bir artistti, ama Havvaiili gazeteciler önce Geraldine ile konuşmayı tercih ettiler. Ünlü komedyen Şarlo’nun kızı onlar için Charlton Heston’dan daha önemliydi.
Gazetecilerden biri, arkadaşlarından daha atik davranıp Geraldine'e sordu:
- «Bayan Chaplin, ünlü komedyen Şarlo’nun kızı olmak size kim bilir ne büyük gurur veriyordur. Bir gün babanızın yerini almayı ümit ediyor musunuz? Yoksa sinemada komedyen olarak isim yapmaya niyetli değil misiniz?»
O ana kadar çevresine tatlı tebessümler yağdırmakta olan Geraldine Chaplin’in yüzündeki ifade birdenbire değişti. Kaşları çatıldı. Sert bir sesle, «Bana lütfen Şarlo'nun kızı demeyin,» diye konuştu. «Babamı inkar etmek aklımdan geçmez, ama meslek hayatımda babamın isminin gölgesinde yaşamayı da istemiyorum. Bir çokları benim sırf Şarlo’nun kızı olduğum için filim çevirebildiğimi söylüyorlar. Ben de bu söylentinin doğru olmadığını ispat edeyim diye evimi barkımı terk edip Ispanya’ya yerleştim. İspanyol filimcileriyle çalışmaya başladım. Burada çevireceğimiz filmin konusu bana çok enteresan geldi. Onun için de Amerikalı filimciierle buraya geldim.»
Geraldine Chaplin'in gazeteciye söylediği bu sözler oradakileri pek şaşırtmıştı. Genç yıldız adayının her şey* bir yana Şarlo'nun kızı sıfatıyle şöhrete ulaşmaktan gurur duyacağını sanmışlar, sinema dünyasında ikinci bir Şarlo'nun yetişmesinde bir sakınca görmemişlerdi. Fakat gazeteciler, genç yıldızın babasının şöhreti yüzünden aşağılık duygusuyle kıvrandığını, kendi şahsiyetini kabul ettirme çabası içinde binblr çareye başvurduğunu bilmiyorlardı.

Geraldine Chaplin Şarlo’nun kızı olmaktan şimdiye kadar bir zarar görmemişti, ama baba isminin ona pek büyük fayda sağladığı da söylenemezdi. Bazı filimciler, sırf Şarlo’nun kızı diye Geraldine ile ilgilenmek istememişler, bazıları da Geraldine’i karşılarında bir dahi çocuk olarak görmek hevesine kapılmışlar ve umduklarını bulamayınca da Geraldine’den yüz çevirmişlerdi. Oysa Geraldine Chaplin’i kabiliyetli herhangi bir yıldız adayı olarak kabul edebilselerdi genç kızı filimlerinde daha sık oynatırlar ve o da daha çabuk şöhrete ulaşırdı...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zafir Seba Bir Yuvarlakla Ayıbını Kapatacak

“ Bugüne değin hep çıplaktım, zaten şöhretimi de soyunmama borçluyum. Ama bu ne zamana kadar sürer, orası meçhul. İşte ben de bu meçhulün kurbanı olmamak ve sahnelerde kalıcı olabilmek için yepyeni bir karar aldım. Yapacağım uzunçalarla sadece çıplak olmadığımı, sanatçılık yönümün de bulunduğunu kanıtlayacağım. Tüm şöhretimin yarattığı çıplaklık imajını bu uzunçalarla başka yönlere çekeceğim gibi ayıbımı da böylece bir yuvarlak plakla kapatmış olacağım.” Evet, yakında dolduracağı bir uzunçalarla geçmişine bir anlamda set çekeceğini açıklayan Zafir Seba söylüyor bu sözleri. Hani şu gerek sahnede, gerekse fotoğraflarında daima çıplak olarak görülen ve bu nedenle de normal bir giysi ile görsek “Aaa bu o mu acaba?” diyeceğimiz çıplak şarkıcı. Çünkü kendisi şimdiye kadar dikkatleri üstüne vücudunu hiç çekinmeksizin sereserpe gözler önüne sererek çekmiş, halen de öyle sürdürmekte. Ama bundan böyle çıplaklığın uzun ömürlü olamayacağını, bir yandan yaşının geçtiğini, bir yandan da soyunma...

Hülya Avşar Dostluğu Anlattı

Nükhet kalabalık sinema salonundan çıkarken iki saattir kapalı bir yerde kalmanın sıkıntısını hissetti içinde. Ama sonra güzel bir film seyretmenin mutluluğu her şeyi aldı götürdü. Dışarıda hafiften yağmur yağıyordu. Kıştan kalan bir gün bu bahar havasını alıp götürmüş, yerini serin, yağmurlu, kapalı bir güne bırakmıştı. Caddenin kalabalığına, otomobillerin oradan oraya koşuşturmalarına baktı. İçinde milyonlarca insanı barındıran bir şehirde yaşamdan bir kesit diye düşündü. Sonra düşünceleri o insanların üzerinde yoğunlaştı... Sevgiyle baktı herbirinin yüzüne ayrı ayrı. Yaşam, insanlar, içinde bulunduğu ortam, her şey güzeldi aslında. Ama bu bir bakış açısı değil miydi? İnsan nasıl bakarsa öyle görmez miydi çevresini, öyle algılamaz mıydı çevresindeki olayları? Başını kaydırdı, gökyüzüne baktı. Serin yağmur damlaları yüzüne damladı, üşüdü, başını eğdi. Sonra bu hareketi caddenin tam ortasında yaptığını farketti. Kendi kendine güldü. Önündeki yol uzundu. Hızlanan yağmurla bi...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Bu Gacıya Bir Baro

Çingeneler.. Kendilerine özgü konuşmalarıyla rahat yaşantılarıyla ve özgürlüklerine düşkünlükleriyle yüzyıllardan bu yana gelen toplumunuzun küçük bir parçası, sanatçı ruhlarıyla önlü kompozitörlere ilham kaynağı, yazarlara roman konusu olacak kadar bambaşka bir insan topluluğu olan bu insanların önemi son bir yıldır ülkemizde de hissedilmeye başlandı... Şüphesiz bu önem dünün pavyön şarkıcısı bugünün ünlü assolistl ve çingeneliğini inkar etmeyen Kibariye ile başlayıp başka ''iye'' takısı ile gazino sahnelerinde boy gösteren çingene veya çingene olduğunu iddia eden ses yıldızlarıyla güncelleşti... Ancak düne kadar olduğu halde ''Çingene''liğini inkar eden, aslını söylemekten utanan kişilerin bugün çingene olduğunu iftihar ederek söylemesi toplumun bu özellik sahibi kişilere gösterdiği ilgiyle gelen maddi manevi kazançtı. Ünlü şarkıcıların bile sahnelerde çingene oyun havalarıyla göbek atmaları, sahne gösterilerine özel olarak ''Çingene gö...

Emel Sayın'ı Yeliz Mi Ayırdı?

Güneşli ve sıcak bir mayıs sabahı Suadiye'nin Şendurak Sokağında bulunan 16 numaralı apartmanın 8'nci dairesinin zilini çaldık... Basında çıkan yazılar ve ortalıkta dolaşan söylentilere göre Emel Sayın ile Selçuk Aslan'ın ayrılmaları an meselesiydi... Gerekçe olarak da Yeliz gösteriliyor ve deniliyordu ki: «Selçuk'la Yeliz arasında büyük bir aşk var»... SES Dergisi her olayda olduğu gibi, bu olayda da meselenin gerçek yüzünü verebilmek için bir süre bekledi ve sonunda Emel Sayın’ın kapısını çaldı... Zil sesinden kısa bir süre sonra, kapı açıldı. Pek çok kişinin «Emel Sayın çok perişan... Evinden dışarı adım atmıyor...» dediği Emel Sayın karşımızda duruyordu: «Hoşgeldiniz... Buyurun, içeri girin lütfen...» Henüz sabahın erken saatleri olmasına rağmen farklı görünüyordu Emel Sayın... Gülüyordu... Sabah kahvaltısını çoktan yapmış, erken kalkan kişilere öz bir rahatlıkla çivin içinde dolaşıyordu. Pek çok sanatçının yataklarından ancak öğleden sonra kalktıklarını ...