Ana içeriğe atla

Hülya Koçyiğit'in Evliliği Sarsıntıda

Eğer dikkatinizi çektiyse bundan 25 gün kadar önce günlük bir gazetenin gazino ilanları sayfasında bir duyuru çıktı... Uzun bir aradan sonra Hülya Koçyiğit'in sahneye çıkışını müjdeleyen bir ilandı bu... Gerçekten de ünlü sanatçı İzmir Fuarı'ndan bu yana gazino programlarında yer almıyordu. Şöyle bir parmak hesabı yapacak olursak altı aya yakın bir süredir çeşitli gazino patronlarının ve organizatörlerin önerilerini reddediyor, bir anlamda, kendi kabuğuna çekilip sanat çalışmalarından uzak bir yaşamı tercih eder bir görünüme bürünüyordu... Böylesine büyük bir ismin böylesine bir tutum izlemesi herkes tarafından çeşitli yorumlara yol açıyordu... Ancak yazının başında da belirttiğimiz gibi gazetede çıkan bu ilan bazı ağızları kapatmaya yetmiş ve olumsuz düşünenleri de susturmuştu...
Fakat olaylar hiç de gazetedeki ilanın doğrultusunda gelişme gös termedi... Piyasadaki 2-3 assolistten biri olan Hülya Koçyiğit, gazino patronundan özür dileyerek ani bir kararla ve en önemlisi tek başına Londra'ya uçtu... Tabii bu sürpriz seyahat, çok yönlü söylentilere neden olmaya başladı... Kimileri sanatçının annesinin rahatsızlığından kaynaklanan bir moral bozukluğuna uğradığını ve bu nedenle Türkiye'yi terkettiğini açıklarken, kimileri de aile içindeki huzursuzluklardan söz etti... Acaba Hülya Koçyiğit cephesinde neler oluyordu? Bir moral bozukluğu mu, bir bunalım mı, yoksa bir ayrılık mı?
Kolları sıvayıp başladık işin aslını araştırmaya... Uzun yıllar yuvasına gösterdiği sadakatle örnek bir sanatçı olan Hülya Koçyiğit, gerçekten eşi Selim Soydan'la bir boşanmanın eşiğine mi gelmişti?.. Birçok kapıyı çalıp bu sorunun yanıtını almaya çalıştık... Ve bütün bilgilerin ışığında olayı değerlendirerek şu yargıya vardık...
Evet, Hülya Koçyiğit ile Selim Soydan arasında bir anlaşmazlık vardı... Yeni yılın ilk günlerinde aralarında bir tartışma çıkmış ve Hülya Koçyiğit de bu tartışmanın sonucu olarak bir süre mevcut ortamdan uzaklaşmayı uygun görmüştü... Ve valizini kaptığı gibi 'Ver elini Londra' diyerek uçup gitmişti. Ancak burada şunu vurgulamak istiyoruz. Her ailede olağan karşılanan bir sürtüşme miydi bu, yoksa boyutları ve sonuçları meçhul olan bir karı-koca kavgası mı? İşte bu sorunun da yanıtını sanatçının eşi Selim Soydan'dan aldık:
«Hülya'yla aramızda bazı ufak - tefek anlaşmazlıklar mevcut... Bunu inkar etmiyorum... İşin gerçeğinin bilinmesinde yarar olduğu için size olayı anlatmakta bir sakınca görmüyorum... Çünkü her kafadan bir ses çıkıp, herkes kendine göre birtakım iddialarda bulunuyor... Bunların hepsi yalan...
«Aramızda çözümlenmesi güç olmayan bazı sorunlarımız olduğunu söylüyorum... Ama bu bizi hiçbir zaman ayrılığa götürmeyecektir... Boşanmamız söz konusu dahi değildir... Her ailede olabilecek ayrıntılardan kaynaklanan bazı anlaşmazlıklar bunlar... Fakat Hülya Koçyiğit’in ünlü bir isim olması olayın abartılmasına neden oluyor... Yoksa ne benim, ne de eşimin yuvamızı yıkmaya yönelik hiçbir tavrı olamaz... Zaten önümüzdeki günlerde ben de İngiltere'ye gideceğim, şubat ayında birlikte İstanbul'a döneceğiz... Döndüğümüz zaman da haklı olduğumuzu göreceksiniz.»
Bu arada kendisiyle ilgili olarak bir iftira kampanyasının da açıldığını belirten Selim Soydan, Hülya Koçyiğit'i kendisinin sahneye çıkarmadığına ilişkin iddiaları da kesinlikle reddediyor... İngiltere dönüşünde Hülya Koçyiğit'in hem gazino programlarına başlayacağını, hem de yeni bir film için kamera karşısına geçeceğini özellikle dile getiriyor Selim Soydan...

Evet... Hülya Koçyiğit sıkıntılı günler geçiriyor... Bir yanda Melek Koçyiğit'in sık sık tekrarlanan hastalığı, bir yanda kardeşi Nilüfer'in sorunları ve tüm bunlara tuz biber eken karı-koca anlaşmazlığı, sanatçının başını alıp kaçmasına neden oldu... Eşi ve çocuğuna her zaman bağlı olan Hülya Koçyiğit'in bu fırtınayı da yarasız-beresiz atlatacağına kesin gözüyle bakılıyor...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zavallı Oya Hep Yatakta

Oya Aydoğan 'ın sinemadaki çizgisi bellidir... Çevirdiği her filmde mutlaka dişiliğini şöyle ya da böyle gösterir ya da göstertirler... İşte, Berhan Şimşek’le birlikte oynadığı son filmi olan “Zavallılar”da da, Oya Aydoğan bir türlü yataktan çıkamadı. Çeşil çeşit zavallılık vardır... İnsan, açlıktan zavallıdır, çaresizlikten zavallıdır, işsizlikten, parasızlıktan, kimsesizlikten zavallıdır... Fakat bizim bilmediğimiz bir başka zavallılık türü daha varmış... Aşk zavallısı... Bunu nerede mi teşhis ettik? Hemen söyleyelim, Oya Aydoğan'ın son çevirdiği filmin setinde... Yapımcı Kemal Dilbaz adına, yönetmen Ümit Efekan tarafından çekilen ve “Zavallılar” ismini taşıyan filmde, Oya Aydoğan, köyden şehre gelip, büyük kentin çarkları arasında kaybolan ve kaderin acımasızlığına karşı koyamayıp, hayalleri yok olan ve sonunda da onun bunun elinde oyuncak olan bir genç kızı canlandırıyor. Bu filmde Oya Aydoğan, yukarıda söylediğimiz gibi tam bir aşk zavallısı... Mekanı ise çoğu ...

Bahar Öztan ''Eski Kocamdan Koca Olmaz'' Dedi

Kendi aralarında nişan takan Bahar Öztan ’ın eski kocası futbolcu Kasım Gündüz ile Hüner Coşkuner ’in ablası Sema Coşkuner, çok yakında bir gazinoda verecekleri bir yemekle bu nişanlarını ilan edecekler. İnsanoğlu ne tuhaf doğrusu... Hele kadınların işlerine akıl sır erdirmek gerçekten güç... Ne zaman ne yapacakları, nerde, ne söyleyecekleri belli olsaydı, kadından canı yanan biri çıkıp da “Allahım kadın varkan, sen neden şeytanı yarattın?” der miydi? Bunu hangi kadın kabul eder bilemeyeceğiz ama Bahar Öztan’a sorarsanız, “erkek milleti”nin şeytanın ta kendisi olduğunu söylüyor. Zaten zamanında yani futbolcu Kasım Gündüz’le evli olduğu günlerin bitiminde de kocasını böyle suçlamış ve onunla beraberken, film çevirmek için İstanbul dışına çıktığı zaman evlerine ucuz kadınları getirdiğini, artık bu hale tahammülü kalmadığını, dolayısıyla bu yüzden ayrıldığını bas bas bağırmıştı... Ayrıldığı kocası Kasım Gündüz, şimdi yeni bir evliliğe soyunuyor... Şarkıcı Hüner Coşkuner’in gerçe...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

DÜNYANIN birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik ’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam ’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İsta...

Bu Gacıya Bir Baro

Çingeneler.. Kendilerine özgü konuşmalarıyla rahat yaşantılarıyla ve özgürlüklerine düşkünlükleriyle yüzyıllardan bu yana gelen toplumunuzun küçük bir parçası, sanatçı ruhlarıyla önlü kompozitörlere ilham kaynağı, yazarlara roman konusu olacak kadar bambaşka bir insan topluluğu olan bu insanların önemi son bir yıldır ülkemizde de hissedilmeye başlandı... Şüphesiz bu önem dünün pavyön şarkıcısı bugünün ünlü assolistl ve çingeneliğini inkar etmeyen Kibariye ile başlayıp başka ''iye'' takısı ile gazino sahnelerinde boy gösteren çingene veya çingene olduğunu iddia eden ses yıldızlarıyla güncelleşti... Ancak düne kadar olduğu halde ''Çingene''liğini inkar eden, aslını söylemekten utanan kişilerin bugün çingene olduğunu iftihar ederek söylemesi toplumun bu özellik sahibi kişilere gösterdiği ilgiyle gelen maddi manevi kazançtı. Ünlü şarkıcıların bile sahnelerde çingene oyun havalarıyla göbek atmaları, sahne gösterilerine özel olarak ''Çingene gö...