Ana içeriğe atla

Olay Kadın Christine Haydar

Milli gelinimiz Christine Haydar, uzunca bir süredir ilgileri üzerinde topluyor. Christine Haydar denildiğinde herkes farklı şeyler düşünüyor haliyle... Tarihe düşkün olanlar Osmanlı İmparatorluğu'nun son zamanlarını hatırlayıp, çöküşün neden bu kadar şiddetli olduğunu keşfediyorlar. Tarihle arası hoş olmayıp da, gazino sahnelerinde kadın vücudunun inceliklerini araştırmayı tercih edenlerin aklına ise, güzel ve düzgün vücutlu bir kadın düşüyor. Beş parmağın beşinin de bir olmayacağına göre, değişik renk ve zevklerden hoşlanan insanların Christine Haydar adını duyduklarında değişik şeyler düşünmeleri, hatta bazı düşüncelerini çok ileri noktalara götürmeleri de olağan bir durum. Milletin hayal dünyası torba değil ki büzesin!
TARİHİ KÖKEN
Aslında Christine Haydar'ın şöhret yolu tarihi kökeni sayesinde açıldı... Türkiye'de herkes Christine Haydar'ın hangi «Haydar Paşasnın gelini olduğunu bilimsel metodlarla araştırırken, Avrupa dergileri paşaları atlayıp Christine'i son OsmanlI Sultanı II. Abdülmecit'in gelini yapıverdiler. Bu sefer de, teknoloji ve sanayide olduğu gibi, sansasyonel bir haberde Avrupa'nın gerisinde kalmıştık! Avrupa çapında becerikli menajer Erkan Özerman'ın inkar edilmez katkıları, kayınpederi Paşa babasına her fırsatta saygılarını sunan Christine Haydar'ın özellikle giysisiz çabaları sonucu milletçe yeni bir yıldız kazanmış olduk, sonuçta.
SENARİST, KAMERAMAN VE BAŞROL OYUNCUSU
Biz de Christine Haydar olayının yaratıcıları ile, yani kendisi, kocası ve menajeri ile sorulu, cevaplı bir söyleşi yaptık... İşte sorduklarımız, işte cevapları:
«Türkiye'deki ününüzün Avrupa'ya da yayılmasından sonra bazı Arap şeyhlerinin size olan ilgisinin arttığı, hatta bir kısmı ile ilişkilerinizin bir hayli ilerlediği yolunda kuvvetli dedikodular yayılıyor... Ne dersiniz?»
«Geçenlerde bir İtalyan dergisinde de Paul Newman'ın bana delice aşık olduğu, bu yüzden karısı ile arasının bile bozulduğu yazıldı. Halbuki, bu güne kadar Paul Newman'ın yüzünü bile görmedim. Onlara bakarsanız, işimiz çok. Sadece resimlerimi çekiyorlar, bana bir tek soru bile sormadan kendi muhayyilelerinin genişliği kadar yazı yazıyorlar. Mesela bir haber de ben yazabilirim aynı şekilde: Dün Marlon Brando telefon etti ve benim için yanıp tutuştuğunu söyledi.. Ben ise soğukkanlılıkla telefonu adamın yüzüne kapattım. Siz de bu flaş haberi yazabilirsiniz.»
ERKEKLERİN İLGİSİ
«Erkekler, daha ziyade vücudunuzla ilgileniyorlar. Üzerinizde dolaşan gözlerdeki değişik ifadeler, sizde nasıl duygular uyandırıyor?»
«Hoşuma gidiyor. Çok fazla zevkli bir duygu bu. Ama galiba kadınlar üzerinde daha büyük etki uyandırıyorum ki, onlar bana daha çok sahip çıkıyor. Kadın matinelerini bu yüzden daha çok seviyorum. Onların bana yaptıklarını erkekler yapamıyor.»
«Erkeklerin ya da kadınların karınıza bu kadar yakın ilgi göstermesine ne diyorsunuz Jean Haydar?»
«Bu benim için büyük bir kompliman. Demek ki, çok güzel bir kadınla evlenmişim. Kıskanmak şurada dursun, tam tersine karımla onur duyuyorum.»
«NE MÜNASEBET!»
«Peki, karınızın bir seks yıldızı olarak lanse edilmesi de sizi rahatsız etmiyor mu, yani?»
«Christine seks yıldızı değil. Sadece 'Penthouse' ve 'Playboy' dergilerinde benim çektiğim çıplak resimleri çıktı... Bu resimler için iki dergiden toplam 3 milyon lira aldık. Bu resimler yüzünden Christine Türkiye'de seks yıldızı olarak lanse edildi. Kaldı ki, bundan rahatsız olduğumu da söyleyemem doğrusu... Ama Christine Fransa'da ciddi tiyatro ve sinema eserlerinde de oynadı.»
KISKANÇLIK MI?
«Christine Haydar'ın sizden başkasına çıplak resim çektirmesine izin vermiyorsunuz. Hayrola, kıskançlık mı?»
«Hayır. Çıplak kadın resmi çekmek gerçek bir beceri işidir... Ben yalnız karımın değil, başkalarının da çıplak resimlerini çekiyorum ve bunlar dünyanın en ünlü erkek dergilerinde yayınlanıyor Bu durumda başka fotoğrafçıya ne gerek var ki? Ben gayet güzel çekiyorum işte...»
«Ben tabii ki çıplak resimlerimi yalnızca kocama çektiririm. Jean dünyanın sayılı fotoğrafçılarından biridir. Böyle bir kocayı bulmuşken neden istifade etmeyecekmişim?.»
OLAĞANDIŞI TERCİHLER
«Christine Haydar, birçok dergide sizin seks hayatınızın ve tercihlerinizin pek de olağan olmadığı yazıldı. Bu söylentilere bir itirazınız var mı?»
«Bunların bir kısmı dergilerin uydurması. Ama, işin gerçeği çift rakamlardan hiç hoşlanmam. Tek rakamlar beni daha çok çeker.»
«Ne gibi yani?»
«Anlaşılacağı gibi.»
«Bu tek rakamları çoğaltmak da mümkün mü?»
«Eh, işte öyle bir şey!»
«ZEKİ MÜREN'E SORUN»
«Sanat yaşamınızdan sonra, biraz da normal yaşamınıza dönsek? Ev işleri filan gibi...»
«Bu soruyu kocası olarak ben yanıtlayayım. Fransa'da bizim bir evimiz var. Orada Christine evinin kadınıdır. Aşçılığına kimse bir şey diyemez. Yemeklerinin tadını Zeki Müren'e sorun, o bilir. Fransa'ya geldiğinde bizde kalmıştı. Christine yemeği yaptıktan sonra kalan vaktini oğluna ayırır. Oğlumuz var. 10 yaşında.»
«Sayın Christine Haydar? Menajerniniz Erkan Özermen'ı nasıl buluyorsunuz?»
«Çok iyi buluyorum. Mesleğini çok iyi biliyor. Beni buralarda meşhur etti. Şimdi sırada Amerika var. İnşallah kayınpederim Paşa Babam sayesinde beni oralarda da meşhur edecek.»
ŞÖHRET OLMAK NE ZOR DEĞİL Mİ?
«Meşhur olmak da zor değil mi? Şöhret size ne getirdi?»
«Yoo, hiç de zor değil. Şöhret olabilmek için her türlü yolu denenedik. Meşhurluğun zorluklarından yakınmak için daha vakit var. Ailemin kökü, tarihin derinliklerinde. Üstelik güzel bir vucudum var. Menajerim akıllı. Kocam yetenekli bir objektif. İşbirliğiyle çalışıyoruz. Daha yeteri kadar şöhret olmadım. Ama, o zaman da gelecek. Şöhret artık bıktıracak ve ben şikayet etmeye başlıyacağım. Çünkü henüz şöhretin getirdikleri bana yetmiyor. Hayat pahalı, benim de lüks zevklerim var. Şimdiye kadar kazanabildiğimiz sadece iki rakamlı milyonlar. Çok para kazanıp. Lüks hayattan bıktıktan sonra başlar şikayet dönemi.»
«Sonunda herhalde bir tercih yapmak zorunda kalacaksınız. Fransa'yı mı, Türkiye'yi mi seçeceksiniz?»
«Bu soruyu şimdiden cevaplayabilmek çok zer. Fransa'da doğdum, büyüdüm. Orayı seviyorum. Ama Türkiye'de de işlerim iyi. Terkedilecek gibi yer değil bu ülke. Şimdilik böyle idare ediyoruz. Sabah Fransa'da, akşam Türkiye'de. Ne demişler insan kuş misali. Bir gün orada, bir gün burada. Bakarsınız bir gün Amerika'dayım. Ünlü bir yıldız olarak. Belli mi olur?»
«Teşekkürler.»

«Ne beis var.»...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik 'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İstanb...

Olimpiyat Modası Türkiye'de

Modanın ne zaman, nereden, nasıl çıkacağı hiç belli olmuyor. Bir bakıyorsunuz Arap çöllerinin kızgın kumu etkiliyor stilistleri, bir bakıyorsunuz Anadolu'nun eşsiz uygarlığı. Uzakdoğu'dan esen Japon rüzgarını Amerika, yenisini üstlendiği dünya olimpiyatının ilgisiyle göğüslemeye çalışıyor. Maskotundan şapkasına, tişörtlerinden mayolarına, hatta ve hatta günlük giysilere kadar benimsenen olimpiyat modasında Amerika bu kez mayoya yani yüzme sporuna ağırlık verdi. Amerika'nın ünlü yüzücülerinin lanse ettiği mayoları, ülkemizde ilk kez uygulayan TEN mayolarının zengin koleksiyonunu da bir sporcu kadar, jimnastik çalışan balerin, film yıldızı Çiğdem Tunç lanse etmeye başladı. Dansı bıraktığını açıklayan, ancak başrollerden birini aldığı bir müzikalde dans edebileceğini dile getiren Çiğdem Tunç, bundan böyle yeniliklerin öncüsü olmak için çaba harcayacağını belirtiyor. -''Gencim, güzelim ve yetenekliyim. Bugüne kadar hep karşılık beklemeden yaptım her işimi. Ama bu...

Ceyhan Cem'den Büyük İddia

Selçuk Ural'la beraberliğimiz 1966 Aralık ayında başladı. Daha önce de arkadaştık ama, sadece gezip tozuyorduk. Ne o bana, ne ben ona karışırdık. Bir gün bana Bütün erkek arkadaşlarla ilgini keseceksin. Filmleri bırakacaksın... Gazetecilere, artistlere selam vermiyeceksin dedi. Beni apayrı bir insan yapmak istiyordu. "Bunu zaman gösterir" diye teklifini kabul ettim. Bir arkadaşın evinde kalıyorduk. O Batı Kulüp'te çalışıyordu. Maddi vaziyetimiz iyi değildi. Arabasını satması o sıraya rastlar. Sonradan benim yüzümden sattığını söylemiştir ki, bu doğru değildir. Borcunu ödiyemediği ve şıklığa fazla düşkün olduğu için satmıştır. Bir süre sonra çalışmağa Ankara'ya gitti. Para yollıyacağını söylediği halde sözünü tutmadı... Kavgalarımız bir türlü bitmedi. Günün birinde bana evlenme teklif etti. "Birbirimizi tanımıyoruz... Daha ileride" dedim. Kurtuluş’ta bir ev tuttuk.Bütün istediklerimi almağa başladı. Israrla benden çocuk istiyordu."Gözü, duda...