Ana içeriğe atla

Türkiye'nin Madonna'sı Romalı Perihan

Birinci sınıf gazino” idealine ulaşamayarak şimdilerde Gülizar Gazinosu’nda sahneye çıkan Romalı Perihan, uzun süren bir aradan sonra gerçekleştirdiği bu dönüşünde ilginç şeyler de yapmaya çalışıyor. Yalnız bu ilginçlik kendisini Madonna’ya benzetmesiyle alaysı tebessümlere neden oluyor...
Uzun bir aradan sonra Romalı Perihan geçtiğimiz günlerde Gülizar Gazinosu assolisti olarak sahneye çıkmaya başladı. Belki anımsarsınız sanatçı bu arada tiryakisi olduğu Avrupanın çeşitli ülkelerinde bir tur yapmış, yakınlarını ziyaret etmiş ve büyük bir azimle de Türkiye’ye dönmüştü. Romalı Perihan’ın bu dönüşteki en büyük hayali ise kendi deyimiyle birinci sınıf bir gazinoda assolist olmaktı. Hatta hazırlıklar yapmasına karşın bu ideal uğruna epeyce bir süre de beklemiş. Çünkü Romalının tek hedefi büyük gazinolardan gelecek bir teklifi kabul etmekti. Ama onca bekleyişe karşın bu muradına eremedi Romalı ve sonuçta umduğu ile değil bulduğu ile yetinerek kürkçü dükkanında soluğu aldı. Yani Gülizar Gazinosu’nda...

Ve hal böyle olunca birinci sınıf gazinolarda yapamadığını şimdilerde Gülizarda yapıyor Romalı. Bir yandan alaturka görünümle sahneye çıkarken, bir yandan da Batıyı gezmiş görmüş bir kişi olarak oradan esintiler taşıyor görünümüne. Evet programının bir bölümünde sahneye ilginç (!) bir şekilde gelen şarkıcı şaşkın bakışları üstünde topluyor. Vücudunda alaturka kostümü başında tülü, biraz Elton John, biraz Madonna karışımı simsiyah gözlükleriyle. Ama siz bakmayın Romalının gözlüklerinin biraz Elton john’u anımsattığına, çünkü söylediğine göre sanatçının gözlükleri Madonnanın simgesiymiş. Yalnız bu simgeyle yetinmeyen Romalı biraz da fazla iddialı konuşarak mikrofondan ''Ben Türkiye’nin Madonnasıyım. En İlginç ben giyinir en güzel ben söylerim ve en çok müşteriyi de ben toplarım. Bu yüzden de kendimi Türkiyenin Madonna şubesi olarak görüyorum" diyor. Ne var ki bu sözler dudaklarda biraz alaysı tebessümlerin oluşmasına yol açıyor. Çünkü Madonnayı tanıyanlar bilir, ünlü pop müziği şarkıcısı tam anlamıyla Batı dünyasının tipik bir temsilcisidir. Saçıyla, başıyla giyinişiyle gözlükleriyle şarkılarıyla, sesiyle ve bir de gençliğin sevgilisi olmasıyla. Batı gençliği bir yerde Madonna ile kendisini özdeşleştiriyor. Özellikle gençliği açısından çünkü Madonna genç, henüz 25 yaşında. Ya bizim yerli Madonna öyle mi? Hem kırkını çoktan aşmış hem de Madonna ile uzaktan yakından bir ilişkisi yok. İşte bu yüzden Romalı Perihanı izleyenler buruk tebessümlerinin arasında şarkıcı için ''Romalı’dan ancak Madonnanın büyük annesi olur, çünkü o tam anlamıyla bize özgü yani arabesk'' diyorlar...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kartal Tibet'le Bıyık Üzerine

Bıyık deyip geçmeyin hemen... Burnun hemen dibinde başlayıp üst dudağa paralel siyah bir çizgi çizen «bıyık» dediğimiz nesne cins cinstir, çeşit çeşittir. Kaytan bıyık vardır, pala bıyık vardır, badem bıyık vardır, pos bıyık vardır, douglas bıyık vardır, hatta pis bıyık bile vardır. Anlayacağınız hanımların biçim biçim, renk renk, çeşit çeşit saçları ve dahi saç modelleri varsa, biz erkeklerin de «bıyık» avantajı var. Üstelik bizimki öyle berberdi, kuafördü gibi beklemeli, masraflı değil. Bir makas, küçük bir ayna bıyığınıza istediğiniz biçimi vermek için yeter de artar bile! Şimdi, durup dururken bu bıyık meselesinden söz açışımız elbette sebepsiz değil. Biraz ilerimizde filim çevriliyor. O sahnenin çekimi biter bitmez Kartal Tibet yanımıza gelecek ve onunla «bıyıktan» bahsetmeye başlayacağız. Zihni temrin bizimkisi yani... Evet, sahne bitiyor, Kartal Tibet rejisörden izin alıp yanımıza doğru yürümeye başlıyor. Geldi... oturuyor... KARTAL TİBET VE BIYIK Kartal Tibet’te «bıy...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Orhan Gencebay'ın Spor Tutkusu

Spor adaleyi güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda beynin bütün fonksiyonlarını da güçlendirir, dolayısı ile iradeyi ve mantığı sağlamlaştırır.» Orhan Gencebay birbirinden ağır halterleri kaldırır, bisiklette pedal çevirip ter atarken, bir yandan da bunları söylüyordu. Sanatçının periyodik spor çalışmasını yaptığı aletli jimnastik salonunda bir yandan resim çekiyor, bir yandan da spor üzerine söyleşiyorduk. Orhan Gencebay, pek çok sinema sanatçısında bile olmayan atletik bir yapıya ve fiziğe sahipti ve bunu sürekli spor yapmaya borçlu olduğunu söylüyordu. Sanatçı sporla çocukluk yıllarından bu yana devam edegelen ilişkisini şöyle anlattı: «Samsun'da ortaokul ve lise sıralarında 5-6 yıl aralıksız vücut estetiği ve güreş çalıştım. Kondisyonum çok iyiydi. O yıllarda biraz da Jiu-Jitsu çalıştım ama, o zamanlar Uzakdoğu sporları ülkemizde henüz çok yeni idi. Bu yüzden o yönde pek fazla gelişemedim. Her zaman çok yürür ve çok koşardım. Bu, sadece bana özge bir davranış değildi....

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik 'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İstanb...

Ajda Pekkan Konuşuyor

Kimisine göre Eurovision yenilgisinin getirdiği bunalımdan kimisine göre aşk ilişkilerindeki çıkmazdan büyük bir bunalıma itilmişti. Kimseyle görüşmek istemiyor, giderek kilo veriyor, gülmeyen yüzü, kuşkulu bakışlarıyla çok zaman bilinçsiz ve yanlış davranışlarda bulunuyordu. Bu sıkıntılı dönemini atiatamayacağım anlayınca her şeyi bırakıp kaçmak istedi. Günün birinde uçağa atladığı gibi Türkiye'den uçup gitti... Bazıları Londra'da olduğunu söylüyordu Ajda'nın... Ama kesin olarak kimsenin bildiği bir şey yoktu. Bir hafta Paris'te görülüyor, sonra Cenevre'de veya Zürih'de olduğundan söz ediliyordu. Beili ki, sıkıntısı, problemleri ülkesini terketmekle geçmemişti. Yerinde duramıyor, bir şeyler arıyor, aradığını bulamıyordu... İşte o günlerde ansızın bir akşam saatinde SES'e telefon etmişti Ajda... «Unutmak ve unutturmak istiyorum. Bıktım, usandım... En az altı ay gelmeyeceğim Türkiye'ye... Müziği seviyorum. 17 yıllık çocuğum benim. Kuşkusuz müzikten...