Ana içeriğe atla

Vasfi Uçaroğlu Ameliyat Oldu

Fatih, Bali Paşa caddesindeki 164 numaralı Arık apartmanını bulmak o kadar zor olmadı bizim için. Üzerindeki küçük kâğıtta sadece «Uçaroğlu» yazan zile bastıktan az sonra kapı açıldı. Evin iri yapılı kızı bizi misafir odasına buyur ettikten sonra: «izin verirseniz babama haber vereyim» dedi.
Yılların bateristi Vasfi Uçaroğlu zemin kattaki bu dairesinde yaşlı annesi ve 13 yaşındaki kızı ile oturuyordu. 27 yıldan beri her şeyini verdiği baterisi ona ancak bu kadarını layık görmüştü. Ama gene de hayatından çok memnundu. Genç arkadaşlarına bir şeyler öğretebilmek için çırpınıp duruyordu. Ta ki geçenlerde bir gazetenin Spor Sergi Sarayı'nda düzenlediği konsere kadar...
Ne olduysa o konserde olmuş, yılların emektar bateristi Vasfi Uçaroğlu hastane yataklarına düşmüştü. Uçaroğlu bu konserde tam bateri solosunu yaparken birden sol ayağında bir kasılma hissetmiş. Ardından da kasıktan başlayan dayanılmaz ağrılar. Fakat o, bu çeşit ağrılara alışık olduğu için pek üzerinde durmamış. Aynı gece iki ayrı yerde daha sahneye, aynı ağrıları çeke çeke çıkmış. Çıkmış ama, o gece bir türlü bitmek bilmemiş Uçaroğlu için. Sabaha kadar yatağında bir o yana bir bu yana dönmüş, kıvranıp durmuş. Sabaha karşı ağrılar çok daha dayanılmaz olmaya başlayınca annesi hemen bir doktor çağırtmış ve doktorun gelmesi ile Uçaroğlu'nun Cerrahpaşa hastanesine götürülmesi bir olmuş. Oradan da hiç bekletilmeden dosdoğru ameliyathaneye. Sonradan anlattığına göre Uçaroğlu ameliyat masasına tam zamanında yatırılmış. Eğer yarım saat daha geç kalsaymış, kangren olacakmış. Böylece Vasfi Uçaroğlu tehlikeyi sadece sekiz dikişle atlattı.
Uçaroğlu'nu hastanede yattığı süre içinde pek çok kişi ziyaret etmiş. Fakat bu ziyaretçilerin çoğu, Cerrahpaşa hastanesinde yatmakta olan hastalarmış. Ya meslek arkadaşları diyeceksiniz... Müzisyenler Sendikasından gelen birkaç arkadaşıyle Erol Büyükburç'tan başka hiç kimse, Vasfi Uçaroğlu'nu arayıp sormamış. «Ne yapalım» diyor, «kader. Gelen de sağ olsun, gelmeyen de...»
Geçirdiği bu çok tehlikeli ameliyat Vasfi Uçaroğlu'nu hayli sarsmıştı. Konuşurken sık sık duraklıyordu. O hareketli Vasfi'den eser yoktu... Sigara da içmiyordu.
- «Ne yapalım,» dedi. «Doktorlar müsaade etmiyorlar. Daha düne kadar günde dört paket sigara içerken, şimdi günde bir tane ile yetiniyorum. Ama baterimden ayrı kalmak hepsinden ağır geliyor...»
Vasfi Uçaroğlu bu son cümleyi söylerken adeta ağlamaklı bir haldeydi. 27 yıldan beri baterisinden ilk defa ayrı kalıyordu. Hem de iki ay gibi uzun bir zaman için. «Dile kolay,» diyordu, «iki ay... iki ay baterimden, bagetlerimden uzak kalacağım... Vakit bir türlü geçmek bilmiyor. Ama ne yaparsın önce sıhhat demişler. Hem doktorlar gözümü öylesine korkuttu ki, bir daha ameliyat masasına yatmamak için, değil iki ay, iki yıl bile o canım kadar çok sevdiğim baterimden uzak kalabilirim.»
Gözleri dolu dolu olmuştu. Bir süre bir şey söylemedi. Neden sonra: «Biraz kendimi toparlayayım, hemen İzmir'e gideceğim,» dedi. «Biliyorsunuz arkadaşlarım orada çalışıyor. Hiç değilse baterime uzaktan bakıp avunurum, beni sevenlerin arasında olurum...»

Bu konuşmamızdan bir hafta sonra da uçağa atlayıp İzmir'in yolunu tuttu...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zavallı Oya Hep Yatakta

Oya Aydoğan 'ın sinemadaki çizgisi bellidir... Çevirdiği her filmde mutlaka dişiliğini şöyle ya da böyle gösterir ya da göstertirler... İşte, Berhan Şimşek’le birlikte oynadığı son filmi olan “Zavallılar”da da, Oya Aydoğan bir türlü yataktan çıkamadı. Çeşil çeşit zavallılık vardır... İnsan, açlıktan zavallıdır, çaresizlikten zavallıdır, işsizlikten, parasızlıktan, kimsesizlikten zavallıdır... Fakat bizim bilmediğimiz bir başka zavallılık türü daha varmış... Aşk zavallısı... Bunu nerede mi teşhis ettik? Hemen söyleyelim, Oya Aydoğan'ın son çevirdiği filmin setinde... Yapımcı Kemal Dilbaz adına, yönetmen Ümit Efekan tarafından çekilen ve “Zavallılar” ismini taşıyan filmde, Oya Aydoğan, köyden şehre gelip, büyük kentin çarkları arasında kaybolan ve kaderin acımasızlığına karşı koyamayıp, hayalleri yok olan ve sonunda da onun bunun elinde oyuncak olan bir genç kızı canlandırıyor. Bu filmde Oya Aydoğan, yukarıda söylediğimiz gibi tam bir aşk zavallısı... Mekanı ise çoğu ...

Harika Avcı Yerli Dişi Canon'u Canlandıracak

Bir ''Conan" vardı... Hikayesi çizgi romanlara, daha sonra da filmlere konu olan... Onun arkasından hemen dişisini yarattılar Conan’ın... Bu dünyaca ünlü zenci şarkıcı Grace Jones’tu... Şimdi de Türkiye’de çevrilecek olan Dişi Conan için Harika Avcı hazırlıklarını sürdürüyor... Nasıl mı aldı bu rolü?.. Nasıl olacak tatlı bir kazıkla... Bundan beş altı ay öncesine kadar sütun gibi bacakları, dolgun göğüsleri, kısaca tüm olarak iç gıcıklayan etine dolgun vücuduyla erkeklerin başını döndüren bir Harika Avcı vardı... Bu ve buna benzer tüm özellikleriyle Türk erkesine fazlasıyla hitap ediyordu Harika Avcı. İşte bu sıralarda zaten sanat dünyasında ilk büyük atılımını yapmış ve assolist olarak Maksim’de çalışmaya başlamıştı... Bu alımlı vücudu sadece hayranlarına hitap etmiyordu tabii Harika Avcı’nın... Film yapımcıları da peşinde koşmaya başlamıştı... Yine bu sıralarda Avcı’nın bir magazin gazetesinde çıkan resimleri Almanya’da yaşayan bir Türk filmcisinin de dikkatini...

Nükhet Duru'nun Çıplaklığı Başına Dert Oldu

ARTIK Nükhet Duru gecede 3-4 yerde sahneye çıkan bir uvertürdür. Repertuvarına daha bir dikkat eder; saçına, giyimine, hareketlerine daha bir özen göstermeye gayret eder. Bu arada Yeşilçam'dan da film teklifleri gelmektedir. Ve yıl 1970'tir. Ayhan Işık, Bahar Erdeniz ve Yusuf Sezgin 'in başrolleri paylaşacakları bir filmin hazırlıkları yapılmakta ve bu filme bir kadın oyuncu aranmaktadır. Ve Nükhet Duru adında karar verir yapımcılar. O günleri de şöyle anlatır Duru: «Bir gün çalıştığım gazinonun kulisine bir prodüksiyon amiri geldi. 'Nükhet Hanım hikaye tam size göre, Ayhan Işık'la oynayacaksınız' dedi. «Ben 'Oynayamam, imkanı yok' dedim. Adam 'Neden?' diye sordu. «'Zaten gecede üç dört yerde sahneye çıkıyorum. Gündüzleri de uyuyorum filmi ne zaman çekeceğiz. Film çekmeye zamanım mı var?' dedim. «'Biz çekim saatlerini sizin boş saatlerinize göre ayarlarız' dedi adam. «Sonra çekimler başladı. Ben ne filmin adını b...

Emel Sayın'ı Yeliz Mi Ayırdı?

Güneşli ve sıcak bir mayıs sabahı Suadiye'nin Şendurak Sokağında bulunan 16 numaralı apartmanın 8'nci dairesinin zilini çaldık... Basında çıkan yazılar ve ortalıkta dolaşan söylentilere göre Emel Sayın ile Selçuk Aslan'ın ayrılmaları an meselesiydi... Gerekçe olarak da Yeliz gösteriliyor ve deniliyordu ki: «Selçuk'la Yeliz arasında büyük bir aşk var»... SES Dergisi her olayda olduğu gibi, bu olayda da meselenin gerçek yüzünü verebilmek için bir süre bekledi ve sonunda Emel Sayın’ın kapısını çaldı... Zil sesinden kısa bir süre sonra, kapı açıldı. Pek çok kişinin «Emel Sayın çok perişan... Evinden dışarı adım atmıyor...» dediği Emel Sayın karşımızda duruyordu: «Hoşgeldiniz... Buyurun, içeri girin lütfen...» Henüz sabahın erken saatleri olmasına rağmen farklı görünüyordu Emel Sayın... Gülüyordu... Sabah kahvaltısını çoktan yapmış, erken kalkan kişilere öz bir rahatlıkla çivin içinde dolaşıyordu. Pek çok sanatçının yataklarından ancak öğleden sonra kalktıklarını ...

Fikret Hakan'ın Sancılı Dağarcık'ı

Fikret Hakan yılların birikimini sonunda ak kâğıtlara döktü... Başarılı bir sinema sanatçısı olarak tanıdığımız Fikret Hakan ’ın değişik bir yönü olan şiir dünyasını, yakında piyasaya çıkacak olan, «Sancılı Bir Dağarcık» adlı kitapta tanıyacağız. Ortaokul sıralarında yakalandığı, (kendi deyimi ile) «manzume» yazma tutkusu giderek şiire dönüşen sanatçı, sonunda bugüne kadar oluşturduğu şiir dağarcığını bir kitapta toplamaya karar verdi. Yakında çıkacak olan kitapta 35'e yakın şiir yer alacak. Dilerseniz sanatçının iki şiirine yer verdikten sonra, şiir konusundaki görüşlerini kendisinden dinleyelim. «Bende bu uğraşı çoğu gençte olduğu gibi ortaokul sıralarında başladı. Ama o yıllarda daha çok 'manzume' beğenirliği içinde gelişir kişide bu. Çoğu insanda da yüksekokul dönemi ile tavsamaya başlar... Çalışma yaşamına girincede, kişinin 'manzume severlik' ile ilişkisi kesilir... Aydın geçinen pek çok insan, kişiyi gerçek şiire götürecek okumayı ve öğrenmeyi sürdür...