Fikret
Hakan yılların birikimini sonunda ak kâğıtlara döktü...
Başarılı bir sinema sanatçısı olarak tanıdığımız Fikret Hakan’ın değişik bir yönü olan şiir dünyasını, yakında
piyasaya çıkacak olan, «Sancılı Bir Dağarcık» adlı kitapta
tanıyacağız.
Ortaokul
sıralarında yakalandığı, (kendi deyimi ile) «manzume» yazma
tutkusu giderek şiire dönüşen sanatçı, sonunda bugüne kadar
oluşturduğu şiir dağarcığını bir kitapta toplamaya karar
verdi. Yakında çıkacak olan kitapta 35'e yakın şiir yer alacak.
Dilerseniz sanatçının iki şiirine yer verdikten sonra, şiir
konusundaki görüşlerini kendisinden dinleyelim.
«Bende
bu uğraşı çoğu gençte olduğu gibi ortaokul sıralarında
başladı. Ama o yıllarda daha çok 'manzume' beğenirliği içinde
gelişir kişide bu. Çoğu insanda da yüksekokul dönemi ile
tavsamaya başlar... Çalışma yaşamına girincede, kişinin
'manzume severlik' ile ilişkisi kesilir... Aydın geçinen pek çok
insan, kişiyi gerçek şiire götürecek okumayı ve öğrenmeyi
sürdürmediklerinden, şiir beğenileri de kısır ve yapay kalır.
Ve, bir şiir hakketmediği halde çocukça bir uğraş gibi görülen
bir edebiyat dalı oluverir. Şiir nedense okul sıralarında
işlevini bitirmesi gereken, hafif, büyük adamların ‘ağırlığına’
yakışmayacak bir ciddiyetsizlik olarak görülür. Aslında
görüldüğü gibi bu, manzumeden şiir dönemine geçişi
saptıyamamış bir bilgisizliğin ürününden başka bir şey
değildir. Oysa ki, şiir bir ülkenin dilini dil yapan en büyük
hazinedir. Kelimelerle imgeler türetmek, bir dilin düşünme
olanaklarını zorlayıp zenginleştirmek en saygı değer
uğraşlardan biridir.
«Dediğim
gibi benim şiirle uğraşım okul sıralarından bu yana aralıksız
sürdü. Çok okudum, çok yazdım, çok yırttım. Bu çok okuyup,
yazıp, yırtma eylemi yıllar boyu sürdü... Yazdıklarımın kötü
yapay manzumeler olduğunu en önce kendim enikonu görüyordum. 3-4
yıl önce sezdim ki yazdıklarım yavaş yavaş şiiri bulmaya
başlamış. Umut verdi bu bana. Harikalar yarattığım söyienemese
de, şimdi hiç değilse kötü şiir yazmadığımı biliyorum. Kaç
yüzyılı kapsayan Türk şiirine, bu büyük nehire, birkaç kova
su da ben katabilirsem mutlu olacağım.»
Mevsimsiz
giyilen kazaklardan
Bir
gün sandıktan çıkarılan
Bir
yolculuk giyimidir özümlenen
Çünkü
beklenmedik yağmurlardan
Çünkü
daima anacaksın
O
naftalin kokan adam.
Yağmurlar
mı gözlerin
Gözler
mi yağmurların
Tutsağıydı/bilinemedi.
Kıskançlığın
ceberut yasası
Önceydi/yüreğin
tükenme saatinden
Kanlıydı/matador-boğa
ilişkilerinden.
Her
ne kadar/ağlamak
Erkekçe
değilse de-doğuda
Ağlamak/her
ne kadar/aşıkçadır
Dünya'nm
tüm köylerinde, kentlerinde.
Çünkü
dingin bir güvenin
Bulunamayan/şaşkınlığından
Yağmurları
yazgısına tükettirir
O
naftalin kokan adam.
GÖRKEM
Ne
bakışlar gördüm öz yaşamımda
Hepsi
de birer birer-deldi ve geçti/oysa
Bir
baktı mı hiçbir kadın varamaz ona
Yakamoz
renklerinde yürek burgusu
Yorumlar
Yorum Gönder