Ihlamur
caddesine sağlı sollu sıralanmış büyük apartmanlardan birinin
en üst katında, evlendirme memuru bekleniyordu. Şahitler hazırdı,
bir elin parmaklarını doldurmayacak sayıdaki «elit» davetliler
hazırdı, «kız tarafı» hazırdı, gelin hazır, damat nazırdı,
ama evlendirme memuru henüz görünürlerde yoktu. Faruk Gerçek sık
sık dışarı çıkıp asansöre bakıyor, içerdeki davetliler
kendi aralarında konuşuyorlardı Orhan Boran programa geç
kaldığından şikayet ediyor, bir davetli Baki Süha Ediboğlu’na,
«Memur gelmezse bari nikahı siz kıyıverin!» diye takılıyordu.
Baki Süha ise, «İzdivaç, karşılıklı anlayış müessesesidir.»
diyor, sonra Altan Poyraz'a dönüp, nikah memurunun nereden
geleceğini soruyordu. Nihayet kapı çalındı ve beklenen memur
nefes nefese salona girdi...
Biraz
sonra mizansen hazırlanmıştı. Nikah memurunun karşısındaki
iskemlelere gelinle damat, yani Mahmut Tezcan'ın eski eşi Yıldız
Şükran Koncagül (Tezcan) ile Faruk Gerçek oturdular... Masanın
diğer iki ucuna konan iskemlelere de şahitler. Sonra... Sonra
Medeni Kanun'un kabulünden bu yana yüzbinlerce defa tekrarlanan
işlem, Ihlamur caddesindeki bu büyük apartmanın en üst katında
bir defa daha tekrarlandı. Şahitler iki tarafın «evlenme
isteğine» şehadet ettiler, Yıldız’la Faruk, «Evet,» dediler
ve nikah «kıyıldı».
SONUN
BAŞLANGICI
Geçen hafta çarşamba
günü saat 15.00'te yanyana aynı masaya oturan çiftin bu, ikinci
nikahlarıydı, ikisi de daha önce birer defa evlenmişler, ikisinin
de bu evliliklerden ikişer çocuğu dünyaya gelmişti. Kadın,
türkücü ve filim yıldızı, erkek ise, sinema sahibi ve filim
yapımcısıydı. Her ikisinin ikinci ortak özellikleri, aralarında
bir iş münasebetinin doğmasına yol açtı. Yıldız Tezcan (O
zamanlar kendisinin Yıldız Tezcan oluşunda inkar edilemeyecek
kadar büyük payı olan Mahmut Tezcan'a evliydi). Faruk Gerçek'in
şirketinin yaptığı birkaç filimde başrolü oynadı. Olanlar da
bu arada oldu zaten. İki taraf birbirine hissi ilgi duymaya
basadılar. Bu arada Yıldız - Mahmut Tezcan çifti arasında bir
geçimsizliğin varlığı da, en kör gözlerden bile saklanamaz
hale geldi. Genç kadın, iki defa evini terketti. Sonra barıştılar,
birlikte Avrupa'ya gittiler, döndükleri zaman İzmir'de yine
beraberdiler, oradan geçekleri Ankara da da beraber oldular. Ama
beraberlik, Başkent'te sona erdi. Mahkeme, Mahmut Tezcan’ın
açtığı davada, iki tarafı da dinledi ve iki taradın ortak
isteği olan «Boşanma» ya karar verdi..
Hikayenin
bundan sonrası çift taraflı bir gelişme gösteriyor. Mahmut
Tezcan. kısa süreli flörtlerle gününü gün etmeye bakıyordu,
ama çarşamba gücüne kadar da, eski eşinin (Yıldız Şükran
Koncagül «Tezcan») ın aynı rahatlığı duyduğunu söylemek
biraz güçtür. Öyle ya, kocasından ayrılmış, bir maceraya
atılmıştı. Bu maceranın ona ne getireceği bilinmezdi. Ama
çarşamba günü aynı deftere atılan imzalarla kuşkularının
önemli kısmı kayboldu. Evlenmişti, nikahlı bir kadındı,
sevdiği erkeğe resmen kavuşmuştu. Nikahlı bir kadın olarak
rahat olmasına rahattı, ama acaba anne olarak ne duyuyor, neler
hissediyordu. Öyle ya, ilk evliliğinden iki çocuğu vardı:
Mahkeme Ömer'i babaya, Önder'i de anneye vermişti. Buna rağmen,
iki çocuğun da Mahmut Tezcan'ın yanında olduğu biliniyordu. Bu
konuda sorduğumuz soruya dünün Yıldız Tezcan'ı, bugünün
Yıldız Gerçek'i şöyle cevap veriyordu:
-
«Bir anne olarak çocuklarımdan ayrı kalmak elbette benim için
çok güç bir şey. Ama analık bir bakıma fedakarlık demektir.
Ben, iki kardeş ayrılmasınlar, birlikte büyüsünler diye Önder'i
de babasına verdim. Çocuklarımı haftada bir gün görebileceğim.»
YILDIZ
TEZCAN MI, YILDIZ KONCAGÜL MÜ?...
Bu
arada bir başka mesele daha ortaya çıkıyordu: İsim meselesi.
Yıldız'ın genç kızlık adı Yıldız Şükran Koncagül’dü.
Mahmut Tezcan’la evlenince adı «Yıldız Şükran Tezcan»
olmuştu. Fakat kullanılmayan «Şükran» adı atılmış ve genç
kadın «Yıldız Tezcan» olarak şöhret yapmıştı. Ama Mahmut
Tezcan'dan boşanmıştı artık. Hukuken, Mahmut Tezcan'ın rızası
olmadan «Tezcan» soyadını kullanamazdı. Bu arada SES baskıya
gireceği sırada, bütün gazete ve dergilerle birlikte Mahmut
Tezcan'dan bir «ihtarname» alıyordu. Mahmut Tezcan bu
«ihtarnamesi» yle kanuni hakkını kullanıyor ve: «Plak
müesseseleriyle, gazetelere, «Yıldız Koncagül'ün «Yıldız
Tezcan» adını kullanmasına müsaade etmediğini bildiriyordu.
Buna
karşılık karşı tarafın elinde de bir «ilam» vardı. Yıldız
Şükran Koncagül mahkemeye müracaat etmiş ve «Adımı Yıldız
Tezcan Koncagül olarak değiştirmek istiyorum,» demişti. 969/4029
esas ve 969/3601 karar sayısıyla davaya bakan mahkeme, 1.12.1969
tarihinde Yıldız Koncagül'ün isteğini karara bağlamıştı.
Yani, bir bakıma şimdi Yıldız hanımın tam adı şöyleydi:
Yıldız Tezcan Gerçek.
Sadece bu «isim
meselesi» bile bize henüz bu konudaki olayların bitmediğini, hiç
olmazsa bir süre daha devam edeceğini gösteriyor...(diğer
haberler için aşağıdaki linke tıklayın)
Yorumlar
Yorum Gönder